X

İçimdeki Brezilyalıyı durduramıyorum: Enerjinin ve kültürel zenginliğin bol olduğu Brezilya

Her şey bundan yaklaşık bir yıl önce eşimle birlikte kendimize sorduğumuz bir soruyla başladı: Neden olmasın? En büyük hayallerimizden birini gerçekleştirebilir miyiz? Evet! Güney Amerika’ya gider miyiz? Evet! İstanbul’daki hayatımızı 1 yıllığına bırakabilir miyiz? Evet! Üç “evet”, pek çok endişeyi götürdü. Hepsi de o temel soru sayesinde: Neden olmasın?

Bu ülke aynı zamanda gerçek bir enerji trafosu! Rio’daki küçük bakkalların, benzin istasyonlarının, sokak köşelerinin tümü birkaç dakikada bir dans pistine dönüşüveriyor.

Yola nereden başlamalı? Elbette uçak biletinin en ucuz olduğu yerden. Yani, Sao Paulo. Gelişimiz öncesinde Brezilya’nın ne kadar tekinsiz olduğuna dair sayısız yorum duyduk ve okuduk. Tavsiyeler birbirini kovaladı. Bunlara bir de yıllar sonra tekrar okuduğum Aslı Erdoğan’ın “Kırmızı Pelerinli Kent” kitabında anlattıkları da eklenince korkular iyice büyüdü. Bu nedenle o gece yarısı Sao Paulo’ya oldukça tedirgin ve gergin bir şekilde vardık.

Brezilya’daki insanlar hayatın ezberini bozuyorlar. Tüm bunlara eşlik eden flörtöz bir hava kendini devamlı hissettiriyor.

O günden bu yana bir aydan uzun süre geçti. Neredeyse kimsenin İngilizce konuşmadığı bir coğrafyada zihinlerimizdeki İspanyolca kırıntılarına sıkı sıkıya sarıldığımız günler… Capcanlı, kontrast renklere eşlik eden mutlu ritmler… Birbirinden ilginç insanlar, hikayeler… Özgürlük ve korkunun dansı… İnişler, çıkışlar… Zorluklar ve beklenmedik güzel sürprizler… Kısacası, yol işte! Çünkü yol onu adım adım kat edeni, ağır ağır demler, dönüştürür. Vardığın yerde bir de bakmışsın sana Oruç Aruoba’nın o şahane cümlesini söylemekten başka bir seçenek kalmamış: “Yola çıktık, varmak için vardığımız yer varlığımız oldu”.

Brezilya’daki çeşitlilik kendini sokaktaki yüzlerde, mutfağında, dans figürlerinde gösteriyor. Ve belki de en güçlü dışavurumunu sokak sanatıyla yapıyor.

Burası Portekiz, Kızılderili, Afrika, İtalya, Japonya, Polonya, Alman etkilerinin birbirine karıştığı zengin bir hamur! Bu çeşitlilik kendini sokaktaki yüzlerde, mutfağında, dans figürlerinde gösteriyor. Ve belki de en güçlü dışavurumunu sokak sanatıyla yapıyor. Mesela Sao Paulo’nun Vila Madalena bölgesindeki graffitilere saatlerce bakabilir insan, hem de hiç sıkılmadan…

Brezilya hareketi seviyor

Bu ülke aynı zamanda gerçek bir enerji trafosu! Rio’daki küçük bakkalların, benzin istasyonlarının, sokak köşelerinin tümü birkaç dakikada bir dans pistine dönüşüveriyor. Herkesin bir çift hoparlörü, bir barbeküsü ve daima cebinde taşıdığı sayısız dans figürü var. Bir anda ortaya samba melodileri dökülüyor, cızır cızır etler ateşin üzerinde dans edenlerle uyumlu olarak dönüyor. Caiperinia’ların (Brezilya’ya özgü votka benzeri bir içki olan cachaca, lime, şeker ve buz) su gibi aktığı geceler yaşanıyor. Bir benzin istasyonunda sabaha karşı böyle bir görüntüyle karşılaşmak bizi ilk günlerde çok şaşırtsa da zamanda buralıların “tatlı deli” hallerine alıştık.

Brezilya’da insanlar, enerjilerinin büyük bir kısmını güzel yaşamaya harcıyor.

Brezilya’da her şey birbirinin zıddıyla varoluyor. Bir sokağın akıl almaz zenginliği, bir başkasına sapıverdiğinizde yerini favela’ların yürek parçalayan fakirliğine bırakıyor. Ama nedense en çok müzik, dans ve kahkahayla dolu alanlar da bu fakir semtlerin sokakları oluyor. Kaderin sillesine kahkahalarla katıla katıla gülüyorlar sanki. Hayatın ezberini bozuyorlar. Tüm bunlara eşlik eden flörtöz bir hava kendini devamlı hissettiriyor. En önemlisi de burada insanlar enerjilerinin büyük bir kısmını güzel yaşamaya harcıyor. Akıp giden, esneyen ve nasıl oluyorsa daima yaşanan ana odaklanan bir halleri var. Bu bir ay içinde nedense bunun üzerine çok düşündüm. Sonra neden bu kadar takıldığımın farkına vardım. Fazla gülersek kötü bir haber alacağımızdan korka korka büyümemiş miydik biz? Sessiz bir ortamda yüksek sesle kahkaha atanları düşüncesiz bulmaz mıydık? Annelerimiz endişelerini sıra sıra iplere dizip bize yadigar bırakmamış mıydı? Özellikle bir kadın olarak flörtöz olmak her türlü tehlikeye açık olmak anlamına gelmiyor muydu? Sessiz sakin severdik biz. Gösterişsiz, reklamsız. Nasılsa öyle işte. Tüm bunların yanısıra hepimizin biraz olsun arabesk bir yanı yok muydu? Hayatımızdaki dramları birazcık abartmayı seven bir halimiz, acı çekmeyi zaman zaman bir nişan gibi göğsümüzde taşımışlığımız?

Brezilya’da sokakta, otobüste, plajda kendine kendine şarkı söyleyenlerden, dans edenlerden geçilmiyor. İnsan sık sık kendini bir müzikalde sanıyor.
Mutluluğu kendine hak görmek meselesi…

Sonra yavaş yavaş farkına vardım ki her şey güzel yaşamayı ve mutlu olmayı kendine hak görmekle ilgili. Brezilya’da sokakta, otobüste, plajda kendine kendine şarkı söyleyenlerden, dans edenlerden geçilmiyor. İnsan sık sık kendini bir müzikalde sanıyor. Dram yaşamak, “acıların çocuğu olmak” buralarda bizdeki gibi prim yapmıyor. Tersine hayata sıkı sıkı sarılmak için adeta bir yarış var aralarında. Burada neşe çok moda! Çünkü aslında mutluluk, tıpkı yaşamak gibi en temel ve doğal hak. Onları şaşkın gözlerle izlerken içimdeki Brezilyalı kendini samba ritimlerine bırakmayı, marketteki görevliyle olmayan İspanyolcamla şakalaşmayı, sokakta kendi kendime şarkılar söylemeyi öğrenmeye başladı. Ama hala çok acemiyim.

Acaba Yeni Dünya mutluluğu kendine hak görmeyi bize de öğretebilir mi?

Neden olmasın?

Instagram: @aliceinlatinland

 

İlginizi çekebilir: Enerjisi hiç bitmeyenlerin ülkesi Filipinler’in salaş ve samimi adası Cebu

Bengisu Gencay: Güney Amerika'da hayatın yalnızca akılla açıklanamayacağını keşfettikten sonra kitabı Zem Sesini Arıyor'u tamamladı. Kitap, Epsilon Yayınları'ndan çıktı ve beğeniyle karşılandı. Hikayeleştirme ve içerik pazarlama konularında kurumsal ve bireysel eğitimler veriyor. Bir yandan oğlunu bir yandan kurmuş olduğu, eğitim, danışmanlık, içerik ve proje geliştirme girişimi B-612 Story Lab'i büyütüyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale