X

Hygge felsefesi: Küçük şeylerden mutlu olmak

Hayatta mutlu olacak o kadar çok sebep varken mutsuz olmayı bir şekilde başarabiliyoruz. Tüketim çılgınlığı içinde yeni bir şeye sahip oldukça, bununla yetinmeyip bir sonrakini istemek, sosyal medyada herkesin gittiği o kafelere gitmek alışkanlığımız haline dönüştü. Bu sebeple de elimizde olanların kıymetini bilmiyor ve kendimizi mutsuz hissediyoruz. “… olursa daha iyi olacak” diye hedefler koyup o beklediğimiz durum olduktan sonra da kendimizi bir sonraki hedefe koşarken buluyoruz. Oysa bir durup öncelikle elimizdekilerle mutlu olmamız ve gerçekleştirdiğimiz hedefimizi kutlamamız gerekmez mi?

Kopenhag’a gerçekleştirdiğim seyahatimde, şehirdeki insanların kafelerde otururken, sokakta bisiklet kullanırken ya da yürürken huzurlu oldukları bir ambiyans vardı. Nisan ayında gittiğim için, kuzey ülkesi olmasının vermiş olduğu geç gün batımı saati ile akşam 22.00’da bile hava aydınlık oluyordu. Bir akşam arkadaşlarımla şehir merkezine gidip bir bara oturma planımız varken, üzerinden geçtiğimiz bir köprüde gençlerin büyük hoparlörlerle müzik dinleyip dans etmelerine tanık olduk. “Burası eğlenceli, biraz vakit geçirelim” diyerek köprüde kaldık.

Her arkadaş grubu kendi halinde; kimi dans ediyor, kimi yerde oturmuş sohbet ediyor, kimi duman çıkarmayan mini mangalını getirmiş barbekü yapıyordu. İstanbul’da böyle bir yerden geçsem, ister istemez kendimi huzursuz hissederdim. Aman dikkat edelim birisi gelip muhabbetimizin tadını kaçırmasın, eşyalarımıza sahip çıkalım gibi endişelerim olurdu. Ama Kopenhag’daki o köprüde herkes o kadar keyifli ve endişesiz görünüyordu ki ister istemez dikkatimi çekti ve çok hoşuma gitti. Ertesi gün bir kafede kahve içerken şansımıza çıkan müzik grubu, kafenin içinde caz müzik çalmaya başladı. Ve oturmuş kahvesini içen iki çift, o zamanlar yeni duyduğum swing dansını yapmaya başladılar. Bu durumun plansızca ve doğal bir şekilde gerçekleşmesi, bende bir önceki akşam köprüde yaşadığım gibi tatlı bir huzur hissi uyandırdı.

Şehre genel olarak baktığımda fırından kafedeki çalışanlara, bisikletle işe giden ya da çocuğunu eve götüren insanlara kadar herkeste bir mutluluk hali vardı. Kimse bir yerlere koşturmuyor ve yetişme çabası içinde değil gibiydi. İstanbul ve şehir trafiğinden sonra bu kadar sakinlikle karşılaşmamı, kendimce Avrupa şehri olması, şehrin düz ayak yürünüyor olması, yolların geniş ve nüfusun az olmasına bağlayarak bir Avrupa seyahatimi daha tamamlamıştım.

Kopenhag’dan döndükten sonra ülkenin kültürü hakkında daha fazla araştırma yaparken, Danimarka’nın yıllarca “dünyanın en mutlu ülkesi” seçildiğini okudum. Tamam biz Nisan ayında gitmiştik, günler uzundu, ama kışı düşününce günün çoğu karanlıkta, gün ışığı olmadan geçiyordu. Kendimi düşündüğümde kışın işe sabah karanlıkta gidip akşam karanlıkta çıkmakla; yazın aydınlıkta gidip dönmek arasında psikolojik olarak fark olduğu bir gerçekti. Peki bu duruma rağmen onları dünyanın en mutlu ülkesi yapan sır neydi?

Mutlu olma sırlarını araştırırken Hygge denen bir felsefeleri olduğunu öğrendim. Hygge’yi kendi ifademle hayatta küçük şeylerden keyif alarak mutlu olmak şeklinde tanımlayabilirim. Bu tanımın alt metninde; yağmurlu bir günde evinin camından yağmuru izlerken içtiğin kahve ve verdiği sıcaklık, arkadaşlarınla evde yemek yapıp sonrasında keyifli sohbet eşliğinde oturduğun sofra, parkta çıplak ayaklarınla çimlere basarak okuduğun kitabın vermiş olduğu o huzur hissi bulunuyor. Kışın karanlığına ışık ve huzur katmak için yaktıkları mumlar da neden psikolojilerinin bozulmadığını açıklıyor. 

Bu felsefe benim çok hoşuma gitti ve madem Kopenhag’da o anlarda o kadar mutluydum, kendi yaşadığım alanda da bunu deneyimleyebilirim dedim. O gün bu gündür arkadaşlarımla buluşacağım zaman kalabalık yerlerden çok parklara ya da minik kafelere gitmeye, dışarıda yemektense evlerimizde buluşup, birlikte pişirip uzun sohbetler etmeye, evimde bol bol mum yakıp hoş bir ortam oluşturarak kahvem eşliğinde kitabımı okumaya ya da filmimi izlemeye özen gösteriyorum.

Bunu denemeye başladığım ilk kış, işten karanlıkta çıksam da spora gidiyor ya da evde keyifli vakit geçiriyordum. Ve o kışı, eskilerine göre çok daha hareketli ve mutlu geçirdiğimi fark ettim. Etrafımda havanın karanlık olmasının çok kasvetli olduğunu söyleyen ve “Bir an önce yaz gelse de modumuz düzelse” diyen kişilere artık katılmıyorum, çünkü önemli olanın mevsimlerin değil, kendi ruh halimiz ve bunu değiştiren mutluluğumuz olduğunu deneyimledim. Bu hafta içi Çarşamba günü gerçekleşen sonbahar ekinoksu sonrasında, gün içinde karanlıkta geçireceğimiz süre tekrar artmaya başladı bile. Son birkaç yıldır kış aylarında yapmaya özen gösterdiğim uygulamaları devam ettirerek, önümüzdeki dönemi de keyifle geçirmeyi hedefliyorum. 

Hygge felsefesini hayatıma entegre ettikçe, mutluluğun aslında yaşadığın her anı onurlandırarak keyif almak olduğunu anladım. Mutlu olmak için büyük gelişmeler, başarılar olmasını beklemektense, elimizdekileri kutlamak ve küçük şeylerden de mutlu olarak hayatın keyfini çıkarmak bizim elimizde. Hepimizin mutlu olmak için yeterince malzemesi var, yeter ki onlarla nasıl mutlu olacağımızı bilelim! 

İlginizi çekebilir: Sakin bir zihin için: Telefon kullanımını azaltmak hayatınızı nasıl etkiler?

Sibel Okan - moment by Sibel: Merhaba ben Sibel. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunuyum. Daha önce özel sektörde pazarlama alanında çalıştım. Mühendislik eğitiminin bana katmış olduğu analitik düşünce yapısı ve süreç yönetimi bilgisinin yanı sıra, Hamburg'da 5 ay boyunca yaşama fırsatı bulduğum Erasmus programı ve yelkencilik deneyimi okulumun bana verdiği en keyifli hediyeler. Üniversite hayatından özel sektördeki iş hayatına geçtiğim ilk yıllarda, mutluluğu arama yolunda tanıştığım enerji dengeleme deneyimi, farkındalığımın artmasına ve içimdeki yaratma gücünü daha derinden tanımama vesile oldu. Çıktığım bu yoldaki tüm deneyimlerimde ortak öğreti "anda yaşamak" oldu. Daha mutlu bir Sibel'e dönüşmek için anda yaşamanın yollarını keşfederken edindiğim bilgileri olabildiğince çok kişiyle paylaşarak herkesin kendi yaşamına uygulayabileceğini göstermek ve ilham olmak isteğiyle farklı bir yolda ilerlemeye karar verdim. Mindfulness temelli yoga ve meditasyon eğitmeni, mindfulness koçu olarak; tüm servislerimi tek bir çatı altında topladığım moment by Sibel markamla anda yaşamak için farklı yollar keşfetmenize alan açıyorum!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale