Aileye yeni bir birey geldi, hoş geldi. Peki, hikâye burada bitiyor mu? Aksine daha burada başlıyor. Yeni bir can. Anne babadan öğreneceği çok şey var. Dünya dolusu tecrübe, davranış, bakış açısı… Liste o kadar uzun ki. Bize şu yaşımızda yap deseler yapmakta zorlanacağımız bir sürü şey öğreniyor. Yürümeyi, koşmayı, okumayı, yazmayı, hiç bilmediği ve referans noktası olarak kullanacağı başka bir lisan olmadan anadilini. Bir düşünün, nasıl zorlu bir süreci bıkmadan, yılmadan gerçekleştiriyor. Hepimiz bu aşamalardan geçtik. Peki, geldiğimiz noktada en çok ne istiyoruz?
“Bunun kolay yolu yok mu?”
Human Design bilgisini paylaştığımda çok fazla karşılaştığım konular var. “Bunun bir hapı yok mu? İçsek, bütün dertlerimiz çözülse. Hiç çaba sarf etmesek.” “Birkaç kez denerim, sonra ‘Hadi ya bununla mı uğraşılır?’ derim, başka yola geçerim.”
Kendimi Human Design konusunda bu bakış açısında hiç görmediğim ve bulmadığım için şanslı kişilerden sayıyorum. Hatta sabırla, hatalarımın üzerinden geçip, nerede yanlışım olduğunu görüp düzeltme süreci en keyif aldığım parçalardan oldu benim için. “Bu bir süreç” derken benden bunalan öğrencilerim de oldu, deney zor geldiği için “Biz koptuk biraz” diyen de ve pes etmeden yola devam ederek kazananlar da oldu.
Bunun kolay yolu yok. “Bir hap içtim kendimi buldum” yok. Çocukluktaki o şevkimiz, azmimiz nerede? Nereye kayboldu? Kendimizi o kadar tükettik mi ki kaybettiğimiz kanı geri almak bu kadar zor geliyor? Sistemimizi doğru kullanmamanın yükü bu kadar bizi ezdi geçti mi ki, hayatı gittiği yere kadar diye görür olduk. Boks maçında nakavt oldu da bize mi kimse haber vermedi? Hmm… Bir düşünün, inanılmaz bir güçle ayaklarımızın üzerinde durmayı öğrendiğimiz, sistemimizin en az bozulmayla enerji dolu olduğu süreçte biri bize kendimiz olmanın yolunu gösterseydi neler olurdu?
“Çocuğum, bak senin tipin bu. Stratejin bu. Otoriten bu. Seni senden uzaklaştırıp problemlerin içine çekecek bu.” Konuşmayı, yürümeyi, okuyup yazmayı öğretirken en önemlisi kendimiz olmayı öğretseydi… Derin bir nefes alıp düşünün. Başınıza gelen bir sürü sorunu belki hiç yaşamamış olmayı, size zararı dokunan kişileri ve alışkanlıkları hayatınıza hiç yaklaştırmamayı, sevmediğiniz bir işe veya ilişkiye mecburiyet hissinden yönelmemeyi, yaşamın size köstek değil destek olacağı hissini kaybetmeden öz olmayanın homojen dünyasından öz dünyaya devşirilmeyi, ilişkilerinize zarar vermeden sürekli karşılıklı saygı ve sevginin olduğu bir yaşamı… Ve dibine kadar kendimizi sevebilmeyi. Gözlerimizin içindeki pırıltının hiç sönmeyişini… Muhteşem bir his değil mi?
Human Design Sistemi’ne göre çocuk ile yetişkin arasındaki temel fark tecrübe eksikliğidir. Anne babanın görevi kendi sistemine uygun yaşama konusunda çocuğun yolunu açmaktır. Onun kendisi olması için gereken donanımla hareket etmesine olanak sunmasıdır. Kâğıt üzerinde çok kolay olan bir şey ama icraat… O kısım o kadar da kolay değil gibi.
Neden mi?
Örneğin, Türkler 900’lü yıllarda İslam’a geçti. Yani, yuvarlak hesap yaklaşık 1100 yıldır, yani 11 asırdır İslam dinindeyiz. Dilek ağaçlarına çaput bağlayan, nazara geldik deyip kurşun döktüren, köpek ulumasını uğursuz sayan, nazar değmesin diye her şeye bir nazar boncuğu takan, bir yere girerken sağ ayak kullanmaya özen gösteren, misafir tez elden geri gelsin diye arkasından su döken ve tahtaya vuran bir halkız. Bunların hepsinin İslamiyet öncesinden gelen adetler olduğunu bilen kaç kişi vardır?
Böyle sessiz sedasız hayatımıza sızan acaba kaç davranış, kaç bakış açısı, kaç sınırlayıcı kalıp var hayatımızda? Bu şekilde damıtılarak homojen kurguda hayatımıza sızmış kaç alışkanlık ve koşullanma var? Ve en önemlisi de bunlar bize ve hayatımız boyunca yaşam amacımıza hizmet etmek için var olan enerji stoklarımıza ve bedenimize nasıl zararlar veriyor?
Tüm bunlara ilaveten, kültürümüzün bir parçası olmaya devam eden çocuğu ilerideki bakıcımız olarak görme eğilimimiz var bir de. Hayatındaki kararlar konusundaki otorite olduğumuza dair inancımız. Belki kendi yaşantımızda ulaşamadığımız hedeflere onların ulaşmalarının vereceği “vekil” tatminini deneyimleme ihtiyacı ile onların isteklerini, arzularını ve amaçlarını göz ardı etmek, yaşamlarını bizim hırslarımız ve arzularımız için harcamalarını beklemek… Farkında olarak veya olmayarak onlara şiddet uygulamak, “Beni seviyorsan bunu yaparsın” sömürüsünde bulunmak. Liste o kadar uzatılabilir ki… Belki siz bunları deneyimlemiş olabilirsiniz veya farkında olmadan yapıyor olabilirsiniz. Bir de benim başıma bunlar geldi, ben böyle olmayacağım diyerek zıt noktaya doğru yönelmenin getirdiği başıboşluk durumları. Bizim hayatımız bize ait. Onlarınki onlara.
Human Design’a göre çocuğun tam potansiyeline ulaşabilmesi için doğduğu andan itibaren onun bir birey olarak özgünlüğünü yaşamasına olanak sunacak şekilde yetiştirilmesi gerek. Onların yapısının gerektirdiği hassasiyetle ele alınması gerek. Bunu yaparken ortaya çıkabilecek çelişkileri de iki taraf için de sağlıklı şekilde ele alabilmeyi ebeveynlerin öğrenmesi gerek. Algılarının tam gelişmesi için nelere dikkat edilecek, uyku düzeni nasıl ayarlanacak, arkadaş seçimleri konusunda dikkat edilecek şeyler var mı, okul seçiminde özellikle dikkat edilmesi gereken şeyler neler olacak?
Derya deniz olan bir sistemin belki de en önemli konularından biri bu. Çocuklarımızın KENDİ potansiyelleri olabilmesine nasıl olanak sağlayabileceğimiz…
Human Design çalışmalarında iş birliği yaptığım arkadaşım Ayşe ile birlikte “Nasıl katkı olabiliriz?” sorusuna karşılık bazı çalışmalara başladık. Bunlardan ilki 17.01.2022 saat:15.30-16.30 arası YouTube kanalımda Jeneratör & Ebeveyn ile canlı yayın sohbetlerine başlıyoruz. Her hafta aynı saatlerde bir aura tipi ve ebeveynliği hakkında sohbetlere katılabilir, sorularınızı sorabilirsiniz. Dilediğiniz zamanda kanalı ziyaret ederek canlı yayınların tekrarını izleyebilirsiniz.
İkinci olarak @humandesignizmir Instagram adresinde duyurularını yaptığımız ve yapacağımız Human Design ile Çocuklar atölye programları düzenledik. Çocuğunuzu yaşamın içinde daha memnun, daha başarılı, daha mutlu, daha barışçıl görmek için çocuğunuzun var oluş sistemine saygı duymayı öğrenmek çok önemli. Hiçbirimiz aynı değiliz ve ayrı da değiliz. Sizin aracılığınızla dünyaya gelmiş bir çocuğun sadece rehberisiniz, sahibi veya yöneticisi değilsiniz. Çocuğunuza homojenleşmiş toplum kurallarının, yani sırf çoğunluk doğru kabul ediyor diye normalleşmiş anormallerin ötesinde destek olmanız dileğiyle…
İlginizi çekebilir: 2022’ye girerken Human Design bizlere neler söylüyor?