X

Human Design insan tipleri: Projektörler

Projektörler anlatılması zor, yaşanması öğretici tiplerdir. Anlatılması zordur çünkü kendilerine has tavırları ve davranışları ile oldukça çevreseldirler. İçinde bulundukları çevre tarafından tanınıyorlarsa başka, tanınmıyorlarsa başka biri gibi görünürler veya algılanırlar, hatta yorumlanırlar. Projektörlerin tanınmadıkları çevrelerde fark edilmeleri kendileri için oldukça önemlidir. Aslında illa ki fark edilirler, ancak bir projektörün bunu gözlemleyebilmesi için her şeyi önce aklının içinde yaşamaktan çıkması gerekir.

Her şeyi önce aklının içinde yaşayan projektörler aşırı müdahaleci, kibirli, küskün, alaycı ve manipüle etme eğilimleriyle çevrelerine yönelirler. Hal böyle olunca da hayat onlara sadece “ACI” verir. Oysa bir projektörün var oluş amacı başarıdır. Mutlu olmasının, hayattan memnun olmasının, ilişkilerinin keyifli gelişmesinin anahtarı başarı hissine ulaşmasıyla orantılıdır.

Başarı hissine ulaşmasının yolu, öncelikle aklında yaşama alışkanlığını kırmakla başlar. İkinci olarak, acı hissinin kendisini yansıtmadığında ortaya çıktığını benimsemesi gerekir. Ancak o zaman entelektüel olarak ne kadar yetenekli, kibar ve yardımsever biri olarak başkaları tarafından talep edilir, sorumlu ve güvenilir bir kişi olarak algılanır, esinlenmek için fırsatlar veren bir kişi olduğu fark edilir ve davet edilir. Ve tabii ki üçüncü olarak da davet almayı beklemesi gerekir. Çünkü stratejisi “davet beklemek”tir.

Bir projektörün, Jeneratörün aurasına girmeye ve sürdürülebilirlik sağlayabileceği yaşam gücü enerjisine ihtiyacı vardır. Kendi aurasının sahip olmadığı ve yaşadığımız dünya genelindeki sürdürülebilirliğin gücünü, Projektör, ancak Jeneratör aurasının varlığıyla sağlayabilir. Bu yüzden yaşamdaki ilk ve ana amacı “başarı” hissini yakalamaktır. Diğer bir deyişle, Jeneratörün iyiliğini önemsemektir. Jeneratörlerin enerjisine ancak karşılıklı değerin tanınması ve süreçlerine girme daveti ile erişebilirler. Bu nedenle Projektörün stratejisi, sabırla bir daveti beklemekten ibarettir. Fark edilmek ve etkileşime davet edilmek önemlidir. Ancak bu şekilde başka bir kişinin enerjisine doğrudan erişim elde edebilirler. Bu hem basit günlük diyaloglar hem de daha karmaşık sosyal iletişimler için geçerlidir.

Kişisel başarının, Projektör için değerini içtenlikle tanıyanların hayatındaki varlığına bağlıdır. Ancak yalnızca bir başkasının sürecine enerjik olarak girmek için gerçek bir davet, Projeksiyon yeteneğinin ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır. Ve o zaman davetten davete geçerek, hayatını bir öz değer, gerçek tanınma ve başarı yolculuğuna dönüştürebilir.

Şimdi Jeneratör yoksa, Projektör acı mı çekiyor? Bu gibi sorular oluşmaya başladıysa zihninizde, sakın kulak asmayın çünkü öyle bir şeyden söz etmiyorum. Hayatta her şey bir denge üzerine kurulu, sadece zihnin sınırlarında yaşamanın getirdiği alışkanlıklarla bu denge fark edilmemektir. Oysa her zaman, her yerde benim kendi kendime hep söylediğim “Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?” hikayesi illaki bulunur. Dolayısıyla bir Projektör aurası bir diğerine odaklanıp enerjinin işleyişini, enerji kaçaklarını gözlemleyebilen ve ölçümleyebilen bir yapıyı taşır. Bu özelliği sayesinde de Jeneratörlere enerji rehberliği yapar. Nasıl Jeneratör diğerlerine verdiği cevaplarla kendini keşfetme fırsatı elde ederek tatmin hissine ulaşırsa, Projektör de bir diğerine odaklanıp enerjisini ölçümleyerek kendini keşfeder, tıpkı harekete geçirmek için diğerlerini etkilediğinde kendini keşfedebilen Manifestorlar gibi.

Projektörler harika organizatörlerdir, insanları bir araya getirme yetenekleri vardır. Enerji tiplerini yönlendirmede mükemmeldirler çünkü Jeneratörlerin ve Manifestorların enerjiyi nasıl doğru kullandığını bilirler. Aynı zamanda Manifestorlar ve Jeneratörler arasındaki ana aracılardır çünkü Projektörler olmadan bu iki tip arasında bir denge olmaz.

Gördüğünüz gibi Manifestor, harekete geçirmek için başlatırken, Jeneratör hareketi cevaplarken, Projektör de hareketin kalitesini ölçümleyerek geliştiren bir yapı sergiler. Bu yüzden kimse kimseye muhtaç değil, o olmazsa öteki olmaz diye bir yapı yok. Asla tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan bilinmez çünkü her birimiz evrensel bir dengenin içinde yaşamaktayız.

Projektör, kendi mekaniğini her görmezden geldiğinde olumsuz bir duygu (duygusal durum) veya fiziksel duyum yaşar. Kendi inisiyatifiyle başka birine yardım etmeye çalışan, davet edilmeden veya bu yardım istenmeden hareket eden Projektör, kaçınılmaz olarak kendi tarafında direnişle karşılaşır. Değerini ve minnettarlığını kabul etmek yerine, içinde buruk hissetmesine neden olacak bir tepki ile karşı karşıya kalır. Tanınmadığı yerde bir Projektör ne kadar çok sosyal aktivite başlatırsa, diğer insanlara ve etrafındaki tüm dünyaya o kadar fazla içerlemeyle (gerçek ya da kurgusal bir haksızlık sonucu tekrar tekrar tecrübe edilen acı ya da öfke hissi) kendisini ve çevresini kemirir. Sürekli bir iç acı duygusu yaşayan Projektör, derin bir sosyal izolasyona girebilir.

Projektör, auraları ve stratejileri aynı olsa da işleyiş olarak üçe ayrılır. Zihinsel Projektör, Klasik Projektör, Enerji Projektörü. Hayatta çalışma yönleriyle alakalı farklılıklar gösteren üç grubun da ilk ve en önemli gelişim süreçleri kendi zihinlerini anlamaktan geçer. Eğer bir Projektör kendi zihnini anlamaya başlamışsa doğru davetler ve fark edilmeler çevresinde oluşmaya başlayarak başarı hissini daimî kılar. Ancak kendi zihnini anlamayan bir Projektör için acı hissi, diğer bir deyişle içerlemeyle oluşan yüksek öfke kendini sürekli olarak hissettirebilir.

Sevgili Projektör, ne kadar özel, güzel, değerli ve başarılı olduğunu görmenin tek formülü, zihnin kanca attığı konularla nasıl, ne kadar ve ne için ilgilendiğini keşfederek o kancalardan sıyrılmaktır. Tanındığın alanlarda diğerlerinin, özellikle de Jeneratörlerin iyiliğine yaptığın her şeyin senin iç dengeni kurduğunu gözlemlemektir. Ve bunlarla ilgilenirken fark edildiğin davetleri alarak enerjilere rehberlik edebilmendir. Seni duymaya, dinlemeye hazır olanlarla evrenin sırrını çözmendir. Çünkü dünyanın dengesi her kişinin kendi özünde yaşarken diğerleriyle kurduğu etkileşimlerin sonucuyla oluşur.

Sorularınızı her daim sorabileceğiniz ve haftalık transit etkileşimlerini takip edebileceğiniz Telegram grubumuza katılın.

İlginizi çekebilir: Human Design insan tipleri: Manifestorlar

Nalan Kahraman: Merhaba, Ben kimim? – Neden varım? – Önemli olan akıllı olmaksa hissettiklerim niye var? türünden bitmek bilmeyen sorularımın cevaplarını 2008 yılında tanıştığım Human Design sisteminde bulmaya başladım. Tam bir adanmışlıkla sistemi öğrenme yolculuğuna adım atarak 2018 yılında Uluslararası Human Design okulundan mezun oldum. 3 yıldır Human Design okulundan aldığım profesyonellik lisansımla online Human Design eğitimleri ile “Zihni Anlamak” üzerine atölyeler düzenliyorum. Yaşam deneyimlerimle edindiğim kazanımları sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Aynı zamanda “EUREKA Yorumunu değiştir hayatın değişsin” kitabının yazarıyım ve yeni kitaplarım yolda. Kendini bilmek üzerine yola çıkanlar için elimden ne geliyorsa…

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale