Human Design insan tipleri: Manifestorlar
Human Design ile tanışmaya başladığım dönemlerde ilk yaşadığım şoklardan biri de oldurmaya çalıştığım, olduğumu sandığım kişinin bir Manifestor işleyişi olduğunu öğrenmekti. O zamanlar sahip olduğum tüm öfke ve aşırı agresif davranışlarla sahte benliğimi yaratan zihnimin beni oldurmaya yönlendirdiği/koşullandırdığı, ikna ettiği davranış biçimi tamamen Manifestorlara aitti:
- Durmadan bir şeyler başlatmak
- Çok fazla bilgi vermek (detaylı açıklamalar yapmak)
- Söylediklerim yapılmadığı için sinirlenmek
- Öfkemle diğerlerini yakmak
- Her şeyin sorumluluğunu alıp sahiplenmek
- İnsanları görüntümle, davranışlarımla ve tabii ki farklılıklarımla etkilemeye çalışmak
- Çok güçlü ve önemli biri olduğumu ispatlamaya çalışmak
- Sözüm dinlenmediği için çıldırmak
Bunlar gibi “ben” dediğim davranışların benim özümü değil Manifestor olmanın özünü yansıttığını keşfedince sanırım kendimi görmem için önümde bir kapı açıldı. Meğer gerçekten auramız önemliymiş ve bir diğeri ile aynı olmayan bir enerji alanına sahipmişiz. Meğer zihin mekanizmasının kurguları birer illüzyonmuş, Zihin yazıyormuş, biz oynuyormuşuz. Zihnimiz, sahip olduğumuz enerjik alanın önüne geçip bizi kendimize kör ediyormuş.
Bir Jeneratör olarak beni kucağını açıp bekleyen enerji alanımı kullanmak yerine, Manifestor aurası gibi harekete ittiren ve kapanan bir alana sahip gibi davranıyormuşum. Yani düşünsenize auram kucaklamak için kollarını açıyor ve ben Manifestorculuk oynarken kucağımdan ittiriyorum ya da kollarımı kapatıyorum gibi bir şey bu durum… Sonra da ahkam kesiyormuşum; “O öyle olur, bu böyle olur!” diye tonlarca açıklama yapıp kimse dinlemiyor diye sinirleniyormuşum. Düşünsenize kucaklamak için kollarını açan ama yaklaştığınız anda kollarını kapatan birini kim dikkate alabilir ki?
Konumuz Manifestor olsa da kendi deneyimlerim üzerinden anlatmamın da çok önemli bir sebebi var. Öncelikle toplumun %70’i Jeneratör aurasına sahip, %9’u Manifestor aurasına sahip. Jeneratörlerin çoğunluğu Manifestor gibi davranırken, Manifestorlar da Jeneratör gibi davranabiliyor. Biri kollarını açıp “Gel!” derken geleni yere seriyor, diğeri kapalı kollarına gelsinler diye kırk takla atıyor. Oysa Manifestor Manifestorluğunu, Jeneratör Jeneratörlüğünü bir anlasa ne güzel bir yaşamın içinde ne değerli deneyimler sürecinden geçeceğiz.
Kendi yaşam kesitimden de anlaşılacağı gibi Manifestorlar, kapanan ve ittiren auraları ile Jeneratörleri, yani yaratım ve sürdürülebilirlik enerjisini üretebilen kişileri harekete geçmeleri için ittiren auralarıyla bir hareketi, bir süreci başlatmak için var olmuş bir tasarım. Manifestor hareketi başlatacak, Jeneratör de cevaplayacak, karşılayacak, devam ettirecek. Kapalı auralarının içine girmek, onları çözmek, onlar adına öngörülerde bulunmak neredeyse imkansızdır. İşte bu yüzden de Manifestor stratejisi “bilgilendirmek”tir. Bir şeyleri başlatmadan evvel neyi başlatacağının bilgisini verebilmesi gerekir ki diğerleri harekete geçebilsin. Eğer bilgilendirmezse öngörülemediği için diğerlerinde şüphe gelişir ve Manifestor ilerleyemediği için öfkesiyle yakar. Ancak bilgilendirirse barış ve huzur içinde diğerlerini harekete geçirecek etkiyi bırakır ve bıraktığı etkinin işleyişinde de kendini keşfeder. Bu da şunu gösterir: Manifestor, yapmaya başlamadan evvel ne yapacağını söylemeli.
Human Design kurucusu RA bir Manifestor ve der ki:
“Rolümüze, iyi Manifestor olma rolümüze girdiğimiz an, burada yapmak için bulunduğumuz şeyi yapmaya başlarız; bu da etrafımızdakileri etkilemek ve karmamızın, kaderimizin, her ne derseniz deyin, bize işaret ettiği ölçüde etkilemektir.”
Etki olmadan hiçbir şey yapamayız. Bunu bir düşünün. Kendinizi bir kılıç haline getirirseniz bunun gerçekten başkaları üzerinde etkisi olacaktır, çünkü tek yaptığımız etki yaratmaktır. Yani, eğer öz olmayan benlikte değilsen ve bir Manifestor isen ve arada bir yalpalıyorsan, bu kimsenin bildiği gibi bir şey değildir. Herkes biliyor çünkü biz bu etkiyi otomatik olarak söndürüyoruz. Ve kapalı bir auramız olduğu için ve asla içeri giremedikleri ve bizi anlayamadıkları için hikayeler uyduruyorlar. Bizi oradan çözmeye çalışıyorlar.
10 yıl önce, 15 yıl önce, muhtemelen söyledikten 10 dakika sonra unuttuğum bir şey dediğim biri bugün karşıma çıkıp bana, “O gün dediğin şeyin ne kadar etkisi olduğu hakkında hiçbir fikrin yok!” diyebiliyor. Bunun benim Ra Uru Hu olmamla alakası yok. Bu, Manifestor olmakla ilgili. Herhangi bir insanla karşılaştığınızda bir şeyi anlamak zorundasınız. Onlar üzerinde bir etkiniz var. Buna hiç dikkat etmeyebilirsiniz. Rastgele biriyle karşılaştığınızı ve yolunuza devam ettiğinizi düşünebilirsiniz. Ama arkanızda güçlü bir etki bırakıyorsunuz.
Bu bizim auramızın yaptığı şeydir. Kapalı bir aura olduğu ve nüfusun büyük çoğunluğu buna alışmadığı için, bizde ilgilerini harekete geçiren bir şey var. Biz saf darbe kuvvetleriyiz. O halde öz benlikte olmayan Manifestora ne olacağını bir düşünün. Kendimiz olamadığımızda cezalandırılmak üzere tasarlandık. Zihinleri tarafından yönlendirilen, bunu kimsenin bilmesine izin vermeden yapan Manifestor, gerçekten patlamaya hazır bir Manifestordür. Onlar da doğal olarak kızıyorlar. Kendilerine kızıyorlar. Çevrelerindeki dünyaya kızıyorlar. Öfke derinlere inmeye başlıyor.
Tüm tipler hakkında sayfalarca yazabilirim, alıntılar ve örnekler paylaşabilirim, ancak strateji keşfedilmeden öğrenilen bilgiler, zihni beslemeye yönelik çalışabildiği için fazla detaya girmemeyi tercih edenlerdenim. Çünkü strateji her şeyin kilidini açar. Zihinsel stratejilerle hayatın akışından koparken, aura tipimizin stratejisiyle hayatın ve kendimizin akışına geri döneriz.
Manifestorun stratejisi bilgilendirmektir.
- Bilgilendirerek harekete geçen bir Manifestor hem kendini hem de hayatı huzur içinde deneyimler. Bilgilendirmeden Jeneratörmüş gibi harekete geçen Manifestorların kızgınlığı, öfkesi ise hem kendilerini hem de hayatı yakar.
- Çocuk Manifestorların izin isteyerek bir şeyleri başlatması, yani harekete geçmesi gerekirken yetişkinlerin ne yapmak için ayağa kalktıklarının bilgisini vermesi gerekir. Çünkü bir Manifestorun kendi varoluşunu algılayabilmesi için başlattığı hareketten etkilenenleri gözlemlemesi gerekir. Etkisini görebilen Manifestor kendini keşfetmeye başlar. Cevaplarını duyan Jeneratörün kendisini keşfetmesi gerektiği gibi…
- Daha keyifli, daha bereketli, daha katkılı, daha sevgi dolu, daha zengin olmak, daha fazla üretim için ihtiyacımız olan şey şudur: Jeneratör kırk saat açıklama yapıp durmayacak, sadece cevap verecek, Manifestor gerekirse kırk saat açıklama yaparak cevap bulacağı hareketleri başlatacak…
Hep derim, her şeyin iki tarafı bulunur, yani madalyonun iki yüzü var, bir yüzünü görebiliyorsanız diğer yüzüne de bakabilmelisiniz. Birini kabul edemiyorsanız diğerini görmeyi denemek gerekir. Biri için imkanlarınız el vermiyorsa diğeri için mutlaka el verecektir. Bunları neden mi yazıyorum? Çünkü Manifestor olmayı öğrenmenin de iki yüzü var. Ya her ne yapıyorsanız önce yapacağınız şeyin bilgisini vermeye kendinizi adayacaksınız ki zihin bunu hesap vermek gibi görecektir ve çok sık unutturmaya çalışacaktır ya da diğer yüze bakacak, tasarımını yaşamak eğitimlerinden birine katılacaksınız. Ya da madalyona hiç bakmadan kendinize, çevrenize ve dünyaya kızmaya devam edeceksiniz, barışı ve huzuru yaşamak gibi çok arzuladığınız fırsatları kaçıracaksınız. Seçim her daim deneyimin içinde olanın en doğal hakkıdır.
Siz hangi hakkınızı kullanıyorsunuz?
İlginizi çekebilir: Human Design insan tipleri: Manifesting jeneratörler