X

Human Design insan tipleri: Jeneratörler

Human Design kurucusu RA der ki “Benim için Jeneratör, muazzam bir şekilde dünyayı dönüştürme potansiyeline sahiptir.”

Önceleri burada ne söylemek istediğini, nasıl bir muazzamlıktan söz ettiğini o kadar yanlış anlamışım ki! Bir jeneratör olarak kendi hayatımda gözlemler yaptıkça, diğerlerinin benden çok farklı olduklarını deneyimleyerek kabullendikçe ve hayatımda aurama göre yaşamaya gayret gösterdikçe kavramaya başladım bunu.

Hakikaten Jeneratör olmak, başlı başına dünyanın içindeki kargaşadan veya dengeden ya da üretimden/yaratımdan sorumlu olmakmış, bizzat deneyimlemeye başlayınca hissederek şahit olmaya başladım. Sahip olduğum auranın kucakladığını ve kucağımı neye açtıysam onu yaşam alanıma çektiğini bizzat deneyimlemeye başlayınca tüm yaşamım değişmeye başladı.

Hayatımın yönetiminin, kontrolsüz zihnin stratejileriyle heba olduğunu, kontrollü tek bir stratejiyle auramın yaşattıklarıyla anlam kazanmaya başladığını fark ettim: Cevap vermek için beklemek! Bir işe, üretime, yaratıma, eyleme veya sözcüklere sığınmadan, başlamış olanın, eksik kalanın, yarım olanın, karşılanması/tamamlanması gerekenlerin bana gelmesini, karşıma çıkmasını beklemek… Sonra da zihnin filtrelemesinden (düşünce akışı başlamadan) evvel cevaplamak.

Önceden planlamadığım, düşünmediğim, beklentiler geliştirmediğim, kıyaslamalarda, varsayımlarda bulunmadığım için gelecek olana verdiğim cevapların mucizevi sonuçlarına ne çok tanık oldum bilemezsiniz… Ancak bir jeneratör olarak, birilerini, bir şeyleri, en önemlisi de kendinizi yönetmeyi, sürekli akıl verme çabasını bırakıp sadece önünüzdeki işleri severek yapmaya başladığınızda bu mucizevi etkileri yaşamaya başlarsınız. Bakılacak tek şey şudur: İçinizde memnuniyet hissi var mı?

Bakılacak tek şey diyorum çünkü her birimizin sürekli aradığı bir farkındalık odağı var, yani olanı biteni anlamlandırma merakı var. İşte o farkındalığın odağı içindeki tatmin olma hissi olmalıdır. Dışarıdakileri tatmin etmek veya dışarıdakilere tatmin olduğunu ispatlamak değil…

Eğer içinizde bir yerlerde bu hissi yakaladığınız işlerle ilgilenmeye başlarsanız yaşamın büyüsünü yaşamaya ve yaşatmaya başlarsınız. Eğer hayatınız hayal kırıklıkları, hüsran, karamsarlık gibi hisleri yaratıyorsa kuvvetle muhtemel kontrolsüz zihnin sayısız stratejileri arasında kaybolmuşsunuzdur, dışarıda kendinizle ilgili anlam arayışlarının merakını gidermekte zorlanıyorsunuzdur.

Dolayısıyla bir jeneratörseniz önünüzde iki yol var:

1. Yaşamı yanıtlamayı beklerken, tatmin ve memnun olmaya odaklanmak.
2. Kontrolsüz zihnin stratejileri arasında kaybolup hüsran yaşamak.

Düşünsenize… Böyle muazzam bir yapının içinde kendiniz olmanın keyfini sürerken bir de ürettiğiniz enerjinin, verdiğiniz cevaplarla, içinizde barındırdığınız tatmin titreşiminin frekanslarıyla dünyanın iyiliğine çalıştığını hayal edebiliyor musunuz? Bu yapıyı bilmenin hazzından daha büyük bir haz olabilir mi? Siz kendinizle ilgilenirken aslında dünyaya kattığınız frekanslarla dünyayı güzelleştireceksiniz…

Evet, yanlış okumadınız, bir jeneratör tatmin hissine ulaştığında erişimi olduğu her yere ve kolektif bilince o hissin titreşimlerini ve frekanslarını yayar. Tıpkı hüsran yaşadığında yaydığı titreşim frekansları gibi…

Uzun süredir, Human Design eğitimleri ve danışmanlık hizmetleri veriyorum, en çok zorlandığım ve bilginin en çok yanlış anlaşıldığını gözlemlediğim konu jeneratörler.

Çünkü jeneratörler, kendilerini Manifestor sanıyorlar… Manifestor’lar gibi başlatmaya, ittirmeye eğilimli kontrolsüz zihin stratejileri arasında kayboluyorlar. Kendilerinden bir şey katmadan, akıl vermeden, bir şeyler öğretmeye çabalamaktan çıkmayı, durmayı bilmiyorlar. Oysa dünyanın hakimiyeti Jeneratörlerin ürettiği titreşimlerle şekilleniyor. Kendilerine her şeyi hak görüp diğerlerini yargılayan Jeneratör enerjisinin tüm dünyayı sardığını görebiliyor musunuz?

Manifestor’lar, Projektörler, Reflektörler sakral merkezleri tanımsız olanlar, sürdürülebilirlik, hizmet, yaratım, kısacası yaşam enerjilerini jeneratör frekansından alırlar… Ne yazık ki tüm Manifestor, Projektör ve Reflektörler de Jeneratörmüş gibi yaşamaktalar. Oysa herkes kendisi olabilse Projektör, Jeneratöre enerji kullanımında rehberlik edebilse, rehberlik etmesine Jeneratörler izin verse, Manifestor, Jeneratörleri harekette ittiren şeyleri başlatabilse ve reflektörler fark edilmeyi beklese ve tabii Jeneratörler kendi titreşimlerinin memnuniyetinde kalıp cevaplamayı bilse, dünya muhteşem bir frekansa geçecek. Aslında sadece kendimiz olduğumuzda ne güzel, BİR ve BİRLİK gücüne sahibiz. Yani ben, bir bardak olarak yaratıldıysam bardak olmayı kabullenmem gerekir. Sürahi olmak için çırpınmadan, sürahiyle yan yana geldiğimdeki güzelliğin parıltısını hissetmem gerekir.

Hizmet odaklı olan Jeneratör aurası aynı zamanda yaşamın sürdürülebilirlik kazanması için ihtiyaç duyulan enerjileri, sakral merkezi aracılığıyla üretir. Ürettiği enerjinin doğru yerlere ve doğru hizmetlere akması için enerjisinin yeterliliğini veya yetersizliğini tespit edebilecek bir işleyişe sahip. Bu bir ses “Sakral Sesi” eğer kontrolsüz zihnin stratejileri arasında kaybolmamışsa, cevaplamak için bekleyense, karından diyafram baskısıyla boğaza ulaşıp “ıh ıh veya hı hı” diyen bir ses. “Evet, bunu cevaplamaya yeterli enerji var” veya “Yeterli enerji yok” der. Jeneratör tek bir stratejiyle (yaşamı cevaplamak için beklemek) hareket ediyorsa bu ses kendiliğinden ortaya çıkar. Kontrolsüz zihnin stratejileriyle hareket ediyorsa kolaylıkla ve düşünülerek çıkan bu sesler enerjinin yeterliliğini belirtmez.

Jeneratör aurası, anne gibidir. Şefkatle sarıp sarmalar, hizmet eder, fedakârlık yapar, karşılık beklemez, teşekkür istemez, çocuklarının onayını beklemez, ihtiyaçları karşılamanın binbir yolunun kendinden geçtiğini bilir. Yedirir, içirir, giydirir, eksikleri tamamlar, soruları cevaplar, verdiği cevaplardan ve yaptıklarından çocuklar feyz alır, annelerinden gördükleriyle hayatı öğrenirler. Her çocuk biraz anne kopyası gibidir. Tıpkı Jeneratörler ve Jeneratörlerden beslenen Projektör, Manifestor ve Reflektörler misali.

Jeneratör aurası, diğer tipler için elektrik enerjisi gibidir. Telefonun pili bittiğinde, azaldığında enerji çıkış noktalarına takıp, dolduğunda telefonunu alıp yoluna bakmak gibi… Enerji nereden geliyor, nasıl geliyor, niye geliyor, telefonumun pilini doldurur mu, doldurmaz mı diye hiç bakmadan pili doldurup geçmek gibidir.

Gözle görülmeyen auralarımız, gözle görülmeyen bir işleyişle çalışır. Herkes kendi aurasına ve aurasının çalışma şekline ancak hayattaki akışını gözlemleyerek vakıf olabilir. Denemekle kaybedilecek hiçbir şey yoktur. Jeneratörseniz, ki Manifesting Jeneratör de olsanız auranız aynıdır ve hayatınızı binlerce stratejiyle yönetmek yerine tek bir stratejiye odaklanarak kazanacaklarınıza veya binlerce stratejiye dayalı yaşayarak neler kaybettiğinize bakmanız yeterlidir. Yeter ki kontrolsüz zihnin anlık zevklerini değil, yaşamınızın bütünsel hazzına ulaşımı seçin… Binlerce stratejiler geliştirip illüzyonun içinde yer aramak yerine tek bir stratejiyle gerçekliğin içindeki yerinizi ve öneminizi fark edin.

Jeneratör olarak yaşamı nasıl beslediğinizi ve hayatınızın her anından nasıl doyuma ulaştığınızı fark edin. Jeneratör, neye odaklanırsa onu hayata ve kendisine çeken bir aurası olduğunu ancak kendi işleyişine uyandığında mucizeleriyle tanık olur.
Onlarca stratejiyle baş etmeye çalışıyorsanız auranız, o stratejileri karşılayacak enerjileri yaşam alanınıza çeker. Yaşamı cevaplamak için beklemeyi öğrendiyseniz auranız, sizin, çevre koşullarınızın ve dünyanın “tatmin hissi” yaşayacağı kuvvetleri çeker.

Eğer bir Jeneratörseniz tek bir gününüzü inceleyin; neler yapıyorsunuz, nasıl düşünüyorsunuz, hayattan neler bekliyorsunuz ve nasıl sonuçlar alıyorsunuz?

İçinizde karamsarlık, hüsran, eksiklik, boşluk, hayal kırıklıkları varsa durun ve yazılanları tekrar, tekrar ve tekrar okuyun, sonra yaşamı kucaklamaya yeniden hazırlanın. Herkes kendi aurasının hakkını verse dünyada henüz var olmamış çok daha gösterişli rengarenk çiçekler açılmaya başlar…

İlginizi çekebilir: Human Design nedir: Auranızı tanıyor musunuz?

Nalan Kahraman: Merhaba, Ben kimim? – Neden varım? – Önemli olan akıllı olmaksa hissettiklerim niye var? türünden bitmek bilmeyen sorularımın cevaplarını 2008 yılında tanıştığım Human Design sisteminde bulmaya başladım. Tam bir adanmışlıkla sistemi öğrenme yolculuğuna adım atarak 2018 yılında Uluslararası Human Design okulundan mezun oldum. 3 yıldır Human Design okulundan aldığım profesyonellik lisansımla online Human Design eğitimleri ile “Zihni Anlamak” üzerine atölyeler düzenliyorum. Yaşam deneyimlerimle edindiğim kazanımları sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Aynı zamanda “EUREKA Yorumunu değiştir hayatın değişsin” kitabının yazarıyım ve yeni kitaplarım yolda. Kendini bilmek üzerine yola çıkanlar için elimden ne geliyorsa…
İlgili Makale