Hoşgörü: Negatif olaylar ve durumlar karşısında ılımlı davranabilmenin önemi
Hayatta her zaman yaptıklarımızla anılırız…
Ailemiz, bağlılığımız ve sorumluluklarımızla; iş çevremiz, yaptığımız çalışmalar, başarılar ve hafızalarda bıraktığımız konuşmalarla; çevremiz, imajımızla, davranışlarımızla hatırlar ve yargılar bizi. Statümüz ve oluşturduğumuz kimliğe uygun hareket ederek, her zaman kontrollü olmaya çalışır, imajımızın bozulmaması için uğraşır dururuz. Ama unutulmamalı ki; her şey insanlar için. Bazen çevreden gelen dış etkenler, elimizde olmayan nedenler bizi tuhaf davranmaya itebiliyor.
Negatif olay ve durumların davranışlar üzerindeki etkisi
Düşünün! Çevremizde ne kadar olumsuzluklar, negatif konuşmalar oluyor, üstelik yayılma hızını ölçemiyoruz bile. Adım başı tartışmalar, aile kavgaları, kişisel çatışmalar, kazalar, cinayetler… Bir de bunlara yaşam kaygısı ve bazı ani olaylar eklenince, bazen kişi sergilediği pozitif imajı bozabiliyor. Çok yakın bir zamanda yıllardır tanıdığımız bir kişinin, hiç olmayacağı şekliyle davrandığını görünce düşündüm tüm bunları. O zaman aklıma geldi buz dağının öteki yüzü. Diğer yüzünün nelerle dolu olduğunu hiç bir şekilde bilemiyoruz. O zaman sizce de kişileri bir tek davranışlarıyla yargılamak doğru mu? Bu davranışın altında yatan nedenler ve elbette bir sebebinin olduğunu düşünmek gerekmez mi? Her zaman her davranışın doğru olması mı gerekli? Bazen bardağın taşması, kişiye ait olmayan şeylerin olması, hatalar doğal değil mi? İşte tam burada “hoşgörü” devreye giriyor. Madem insanoğlunun hayatında sevinçler, mutluluklar kadar, acılar ve sıkıntılar da var, o zaman bunları ve davranışa yansımalarını hoş görmek ve buz dağının altını düşünmek gerekiyor.
Üstelik biz aynı olaya o an başka, zaman geçince de daha farklı bakabiliyor ve değerlendirmeler yapabiliyoruz. Demek ki olaylar karşısında bakış açılarımız içinde bulunduğumuz ruha, zamana, mekana, konuma, yaşanılana göre değişebiliyor. Çünkü bizim de buz dağımızın altında bir çok şey yatıyor. O zaman yanlış değerlendirebileceğimizi düşünerek yargılamak yerine hoşgörülü olmak daha çok bize yakışan oluyor.
Hoşgörülü olmak, güzel düşünmek ve bunu beslemek, olaylar karşısında bizim kalkanımız oluyor. Bizi ve çevremizdekileri daha iyi hissettiriyor. Üstelik sürekli bahsettiğimiz ama uygularken zorlandığımız erdemlerden biri olduğunu da unutmamamız gerekiyor.
Olaylara her zaman olumlu yönlerinden bakmanızı ve gül düşünmenizi dilerim… Tıpkı Mevlana’nın dediği gibi:
[quote_box_center]Kardeşim sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünürsün , gülistan olursun
Diken düşünürsün dikenlik olursun…[/quote_box_center]
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.