“Hobileriniz nelerdir?” sorusu iş mülakatlarından arkadaş sohbetlerine, yeni girilen bir ortamdan flört uygulamalarına kadar çoğu yerde karşımıza çıkabiliyor. Peki, bu soruyla karşılaştığınızda sizin aklınıza ne geliyor? Cevabınızı direkt olarak verebiliyor musunuz yoksa biraz zorlanıyor musunuz? Hobi, aslında boş zamanlarımızı keyifli bir şekilde geçirmek, zihnimizi rahatlatmak, akışta kalmak ve en önemlisi kendimizi iyi hissettiren, zevk aldığımız herhangi bir şeyle zaman harcamak için tercih ettiğimiz aktivitelerin tümü. Ancak, zaman geçtikçe hobi kavramına farklı görevler, misyonlar yüklenebiliyor ve bu durum özellikle farklı hobilere sahip kişiler için zorlayıcı olabiliyor. Örneğin, balık tutmak, ahşap boyamak, tığ işi yapmak gibi geleneksel olarak değerlendirilebilen hobilerin yanında kişiye keyif veren seyahat etmek gibi aktiviteler hobi olarak sınıflandırılmayabiliyor. Peki, kime göre, neye göre?
Psikoterapist Bari Schwars, HuffPost’ta yer alan bir konuşmasında hobilere farklı bir açıdan yaklaşıyor ve ‘Hobi kelimesi kaygı uyandırma eğilimine sahip olabiliyor. Hobileriniz nelerdir dendiğinde hoşumuza giden bir aktiviteyle güvenle cevap vermek yerine panikleyebiliyor; ‘hobilerim, hobi sayılır mı’ diye düşünebiliyor ve kabul edilebilir yanıtlar bulma arayışına girebiliyoruz‘ diyor. Diğer bir deyişle kişilerin hobileriniz neler sorusu karşısında endişe etmelerine, strese girmelerine dikkat çekiyor.
Hobi nedir, ne değildir?
Uzmanlara göre gerçek ya da doğru bir hobiniz yokmuş gibi hissetmeniz ya da keyif aldığınız şeylerin hobi olarak sayılmadığını düşünmeniz tamamen normal. Çünkü tükenmişliğin ve stresin had safhada olduğu şu çağda keyif veren herhangi bir şeye sahip olma fikri çok uzak görünebiliyor ve onu daha zorlu, daha kompleks bir şeye dönüştürme ihtiyacı doğabiliyor. Örneğin, yalnızca açık havada yürümek sizi mutlu eden, zamanınızı daha anlamlı getiren, keyifli bir aktiviteyken; yeterince zorlayıcı olmaması ya da çok kolay yapılabiliyor olması onu hobi olarak dile getirmenize engel olabilir. Oysa ki hobi özünde ‘kişinin boş zamanlarında keyif aldığı bir eylem’dir. Yani, hobileri listeleme baskısını hissetmek yerine basitçe ‘Ne yapmaktan zevk alıyorum?’ sorusuna yanıt vermek rahatlatıcı bir etki yaratabilir. Eğer siz de size keyif veren bir eylemin hobi olamayacak kadar kolay ya da basit ulaşılabilir olduğunu düşünüyorsanız ya da başkaları tarafından hobi olarak kabul edilmeyeceğinden endişe ediyorsanız Sue Varma‘nın sözlerine kulak vermenizde fayda var:
Klinik psikiyatri doçenti Sue Varma, Huffpost‘a verdiği bir röportajda hobiler üzerine çok anlamlı bir anısını paylaşıyor: “Birisi bana hobimin ne olduğunu sordu ve ben de seyahat etmek dedim. ‘Eh, bu gerçekten bir hobi değil’ dediler. Ama benim için öyle. Öğrenmeyi, keşfetmeyi, eğlenmeyi seviyorum ve kendimi ödüllendirilmiş hissediyorum. Seyahat etmenin içine dalıyorum ve seyahatlerden büyüyorum. Benim için seyahat etmek bir hobi ve bu konuda bilinçliyim. Bunu yapıyorum ve bunun için düşünce ve çaba harcıyorum. Daha iyi oluyor muyum? Belki hayır. Ama zaten daha iyi olmamı gerektiren bir şey de yok.” diyor.
Yani, birine keyif veren bir eylemin bir başkası tarafından ‘hobi değil‘ olarak değerlendirilmemesi pek de önemli değil. Sue Varma’nın da dediği gibi size keyif veriyorsa, yaptığınız şeyden zevk alıyor, mutlu oluyorsanız gerisi boş.
Birçok insan özellikle iş görüşmelerinde ya da yeni birileriyle tanıştığı ortamlarda hobilerinden bahsetmek konusunda tereddüt yaşayabiliyor; sebebi ise tam da bu örnekte olduğu gibi bir başkasının ‘hobi değil‘ demesinden çekinme. Kimse herhangi bir hobisi yüzünden yeteneksiz, başarısız ya da geri kalmış olarak etiketlenmek istemiyor; ama sorun da zaten tam olarak bu. Hobinin doğrusu ya da yanlışı yok. Siz neyden keyif alıyor ve zamanınızı zevkle değerlendiriyorsanız o, sizin için doğru hobidir. Bu nedenle dünya üzerindeki birçok insanın aksine kimsenin kendisine kabul görmek için keyif almasa bile zoraki ilgi alanları oluşturmasına ‘fake’ hobiler yaratmasına, asıl keyif aldığı aktiviteleri gizli tutmasına gerek yok.
Hobiler ‘üretken’ olmak zorunda mı?
Tüm bunların yanı sıra hobilerin ruhuna zarar veren ve kişileri sahip oldukları hobiler yüzünden strese sokan bir konu daha var –ki o en fenası- başarı baskısı. “Hobim var mı, keyif aldığım aktiviteler hobi mi…” gibi stres yaratan soruların yanı sıra hobi kavramının bir de içinde bulunduğumuz modern çağ ile harmanlanmış karanlık bir tarafı daha var: Kariyer gelişimi ve ‘iş’e dönüşmesi. Yaşadığımız toplumda hızla etkisi artan ‘başarı odaklı kültür’ü düşündüğümüzde üretkenlikten uzak, kazanç sağlamayan, sadece keyif veren bir hobi, ne yazık ki hobi olarak bile değerlendirilmiyor.
Genel kanıya göre insanların hobi olarak yaptıkları eylemlerden somut ve başarılı sonuçlar elde etmeleri bekleniyor. Örneğin, yemek yapmaktan keyif alan yemek programı sunsun ya da yemek tarifleri kitabı yazsın; egzersiz yaparken mutlu olan profesyonel bir sporla uğraşsın ya da el sanatlarını seven bir sergi düzenlesin gibi kişilerin keyif aldıkları herhangi bir şeyi ne yazık ki kariyere dönüştürmeleri için bir beklenti yaratılıyor. Hobi baskısı yeterince ağır değilmiş gibi bir de başarı baskısı yaratılınca amaç zevk almaktan ziyade ‘iş yapma’ya dönüyor. Evet, acı ama gerçek. Hobiler, hedefler ve gerçekçi olmayan üretkenlik kavramlarıyla tıkandığında, bir sonuç gösterme baskısını artırıyor ve herhangi bir hobi artık eğlenceli gelmek bir yana sıkıcı, zorunlu ve somut ürün kaygılı bir işe dönüşüyor.
Bu hobi baskısının üzerine bir de ‘üretkenlik baskısı’ eklenince; iş keyif almaktan çok bir tür işkenceye evriliyor. Bu durumun nedeni ise ne yazık ki geleneksel hobi fikrinde yatan resim yapmak, ahşap boyamak ve benzeri eylemlerin sonunda ortaya bir şey çıkması gerektiği inancı. Oysa ki hobi kavramı bunlarla ilgili değil. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi hobilerin boş zamanı değerlendirmek için keyif veren eylemleri içermesi ve kişinin zihnini rahatlatmasına, akışta kalmasına yardımcı olması yeterli.
Yani hobilerin üretken olması, belirli bir iyileştirme ya da ilerleme ölçütleri içermesi gerekmiyor. Yalnızca ve yalnızca keyif vermesi gerekiyor. Sizin halihazırda sahip olduğunuz hobileriniz yani size zevk veren eylemler, günün sonunda ilerleme kaydettiğiniz alanlarsa ya da elinizde bir ürünle son buluyorsa tüm bunlar bonus olabilir. Ancak, olmuyorsa da bu bir eksiklik ya da hobiden tamamen uzak olmak değildir. Hobi tanımımızı “bize anlam ve neşe getiren şey” olarak güncellediğimizde yeni bir şey öğrenmek veya bir beceride daha iyi olmak sadece ek bir bonus olarak karşımıza çıkabilir, hepsi bu.
Hobiler üzerindeki üretkenlik ve başarı baskısını nasıl yenebiliriz?
Peki tüm bunları bir kenara koyduğumuzda hobi baskısından daha doğrusu hobiler üzerindeki başarı ve üretkenlik baskısından kurtulmak mümkün mü? Elbette ki. Aslında yapmanız gereken şey çok basit: Sadece kişisel dünyanızda size zevk verene şeylere odaklanmak. Hepsi bu. İster egzersiz yapın ister seramik, ister koşun ister resim çizin; fark etmez. Ortaya bir ürün koyma zorunluluğu hissetmeden, üretken olma çabası gütmeden ya da çevrenizdeki kişilerin ‘hobi’ tanımlarına uymaya çalışmadan sadece sizin için anlamlı olan ve sizi iyi hissettiren şeyler için zamanınızı harcadığınızda hobilerinizin yani size keyif veren eylemlerin tadını doyasıya yaşayabilirsiniz.
Ayrıca, hobiler söz konusu olduğunda kendinizi başkalarıyla kıyaslamamaya da özen gösterin. Her hobinin bir çıktısı, bir ürünü olmak zorunda değil. Örneğin, puzzle yapmak hobileriniz içerisinde yer alıyorsa illaki bir puzzleı tamamlamak veya çerçeveletip duvara asmak zorunda değilsiniz. Hobisi fotoğraf çekmek olan bir yakınınızın çektiği fotoğrafları panoda sergilediğini gördüğünüzde sanki siz de hobilerinizden bir çıktı almak zorundaymışsınız gibi hissetmeyin. Önemli olan hobilerinizle ilgilenirken nasıl hissettiğiniz, keyif alıp almadığınız; yani sonucunda ne olduğu değil.
Herhangi bir karşılaştırmaya ihtiyacınız olmadığını kendinize hatırlatın. Hobilerinizin tamamen sizi rahatlatan şeylerle ilgili olduğunu unutmayın. Neyin hobi listesinde yer alması gerektiğine odaklanmak, keyif aldığınız aktivitelerin bir başkasının lügatında hobi olarak sayılıp sayılmadığını düşünmek ya da ortaya illaki bir ürün çıkarmayı dert etmek yerine siz sadece kendi dünyanıza yönelin. Unutmayın; kendi hayatınızdan daha fazla zevk almanın yolunu ancak siz bilebilirsiniz. Kendinizi hobilerinizin keyifli kollarına bırakın, zevk alın ve geçirdiğiniz eğlenceli anların tadını çıkarın; başka hiçbir şeyi düşünmeden…
Kaynak: huffpost
İlginizi çekebilir: Sadece kendimiz için yaptığımız hobilere ne oldu?