X

Hindistan’da ilk ay: Görme engellilerin yolu yoga ile aydınlanıyor

Kaderci bir yoga eğitmeniyim. Akışta kalmak… Kulağa çok yogik geliyor değil mi? Niyesiyle, nedeniyle, nasıl olur ki gibi sorularla zihnimi fazla bulandırmadan harekete geçip, sonra sonuçlarına katlanıyorum. Çünkü düşündüğümüzde sorun ettiğimiz bazı olasılıklar o deneyimde zaten belki hiç karşımıza çıkmıyor oluyor. Yani sadece zihin oyunları.

Kısacası neden bu uzun yolculuğu karar verdim bilmiyorum ama Hindistan’dayım işte. 365 gün olarak planladığım bu Hindistan yolculuğunun 1 ayı geçti bile. Günleri saydığımdan ya da çeteresini tezkereyi bekler gibi tuttuğumdan değil, ama kaç gün geçti biliyorum, çünkü Instagram’da günlük tutar gibi her gün kaçıncı gün olduğunu yazıp, o güne ait bir gönderme yapıyorum.

Ama ilk yazımda kendimi ve Hindistan’ı değil, burada tanıştığım muhteşem insanları sizlerle paylaşmak istiyorum. Görme engelli olup, yoga eğitmeni olmak üzere Hindistan’a gelen bu grupta bir de 70 yaşında, kendi manastırı olan budist bir rahibe var.

Yoga yol gösterir. Göremiyor olsan da…

Bilinçli, bazen de bilinçsiz olarak yollar bizi bir yerlere getirir. Bazen yolun kendisi ve yolda yaşadıklarımız öğretici olur, bazen de yollarda tanıştığımız insanlar. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inananlardanım. Yolun beni niye tekrar Hindistan’a ve Ashrama getirdiğini bu insanları tanıdıktan sonra anladım. Kalbimden gelen bir ses bana bu özel insanlarla tanıştıktan sonra hayatımdaki hiçbir şeyin aynı olmayacağını fısıldıyor.

Yoganın birlik, bütünlük demek olduğunu yoga dersinde öğrenmiştim. Ruh, zihin ve beden bütünlüğü ile renk, dil, din ve ırk ayrımı olmadan, hatta bedensel yetersizliklerin bile yoga yolunda hoşgörü ile karşılandığını görmek yoganın birlik halini ve ayrımcılık olmadığını en güzel şekilde bizlere kanıtlıyor. Tayvan’dan NeyyarDam’daki Sivananda Aşram’a gelmiş olan bir grup görme engelli bireyin yoga eğitmeni olmak için burada olduklarını öğrenmek beni çok etkiledi. Hem de içlerinden birinin hem görme engelli, hem de 70 yaşında olduğunu ve yoga eğitmeni olmak istediğini öğrenmek beni neredeyse şoka uğrattı. Bazen kendimize bahaneler buluruz ve yapacağımız şeyleri hep erteleriz ya da bazen de “Yapacağım şeyler bitti artık” deriz. İşte bu ilham verici insanlar bana her zaman yapabileceğimiz bir şeyler olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Alev Tetik: Jyoti Dev (Li, Jain-Lung) öncelikle seni tebrik etmek isterim. Toplumun dayattığı hayata sıkışıp kalmadan, hayallerinin peşinden gitmek cesaret ister. Ben de inandığın yolda gösterdiğin cesarete ve güçlü duruşuna hayran kaldım. Seni biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Jyoti Dev: Adım Li, Jain-Lung, ruhani adım Jyoti Dev. 47 yaşındayım, Tayvan’da yaşıyorum. Sahne sanatları okudum ve sahne görselleri tasarlıyorum.

Alev: Yoga ile nasıl tanıştın, niye yoga eğitmeni olmak istedin?                                                                 

Jyoti Dev: İlginç bir hikayesi var. Yoga ile ilk tanıştığımda yaptığım şeyin yoga olduğunu bile bilmiyordum. Gittiğim atölye çalışmasında sahne sanatçıları esnekliği artırmak için bazı beden hareketleri yapıyorlardı. Derse başlarken “Hadi yoga yapıyoruz” demediler “Biraz bedeni ısıtıp, esnetelim” dediler. Ben de onlarla beraber yaptım. Bedenime çok faydası olduğunu, bedenimde alan açtığını fark ettim.

Sadece bedenim değil bu çalışmalardan sonra nefes alış verişlerimin bile değiştiğini hissettim. Sonra hayat beni 2001 yılında eğitim için Tayvan’dan Japonya’ya getirdi. Japonya’da gittiğim spor salonunun çalışma programında yoga diye bir aktivite olduğunu gördüm ve merak ederek denemek istedim. Ve daha ilk derste kendi ülkemde de yaptığım şeyin aslında yoga olduğunu anlamış oldum. Japonya’daki stüdyoda yaptığımız Hatha ve Power Yoga karışımı idi. O zamanlarda bir öğrenci olarak, beden gücü ve esneklik benim için önemliydi. Beden odaklıydım, yani yoga benim için sadece bir egzersizdi.

Phd yapmak üzere 2007 yılında hayat yine beni başka bir ülkeye, Shang Hai şehrine getirdi. Şimdi geri dönüp baktığımda anlıyorum ki kader ağlarını örüyordu ve beni yogaya daha çok yaklaştırıyordu. Ben kendi küçük dünyamda, kendi kariyer geleceğimi oluşturduğumu sanıyordum ama yollar beni ruhani tarafa doğru taşıyordu. Bulunduğum şehirde bedenime iyi gelen yoga hala hayatımın vazgeçilmezi idi.   Budizm ile Yoga’yı harmanlayan Niguma Yoga yapıyordum. Bu yoga pratiğinde çakralar ön plandaydı. Seride çakra açıcı pozlar, güneşe selam, dualar ve meditasyon vardı. Enerjiyi bedene toplamak ve enerjiyi içeride tutmak üzerine kurulu bir çalışma idi.

Okulumu bitirdikten sonra tekrar Tayvan’a döndüm. Yoga pratiğimi derinleştirmek, yoga hakkında daha çok bilgi edinmek istiyordum. 40 yaşında idim ve bedenim havalı yoga pozları gösterip, öğretebilecek yapıda olmadığı için yoga eğitmeni olamam diye düşündüm. Bu nedenle sadece kendi yoga pratiğimin derinleşmesine yardımcı olabilecek 100 saatlik Niguma Yoga kursuna gittim. Kurstaki Jivamukti tabanlı konuk eğitmenlerimizden biri kendi deneyimini paylaşırken bağımlı kişilerle ve hapishanlerde yaptığı çalışmaları anlattı.

Bu bana büyük bir ilham oldu. Ben de bu bedenimle zor yoga pozlarını yapamıyor olsam da ulaşabileceğim ve yogayı paylaşabileceğim hasta, bedeni daha kapalı ya da engelli gruplara ders verebilirdim. Önce kimlerin yogaya ihtiyacı var diye düşündüm. İlk olarak hastanelerde kanser hastalarına ve onların ailelerine sandalye yogası, nefes terapisi vermeye ve meditasyon yaptırmaya başladım. Yoga dersleri verirken aldığım 100 saatlik eğitimin artık yeterli olmadığını yoga felsefesi, anatomi ve daha birçok konuda daha fazla şey bilmek gerektiğini anladım.

Kendi yoga eğitmenim Sivananda mezunu idi ve bana 200 saatlik eğitim için Sivananda ekolünü önerdi. Aynı yıl hayatımı derinden etkileyen başka bir şey daha oldu. Kız kardeşimin eşi 44 yaşında kanserden öldü. Ben de 43 yaşındaydım. 44 olmaya 1 yaş kalmıştı. Bu ölümden sonra kendimin de 44 yaşında öleceğime dair bir korku geldi. Gerçekten ne yapmak istiyorsam onu yapmalıydım. O an fark ettim ki gerçekten ne istediğimi kendim bile bilmiyorum.

Her şeyi geride bırakıp eğitmenlik eğitimi yapmak üzere Hindistan Neyyar Dam’a geldim. İngilizcem iyi değildi ama şanslıydım ki başka bir Japon grubu vardı ve bu grubun tercümanı vardı. 2015 yılında TTC’mi bitirerek ülkeme geri döndüm. Artık pek çok şey daha berraktı ve hayatıma sahip çıkmam gerektiğini biliyordum. Anne gibi sarmalayan Hindistan ve TTC bana kendimi hediye etmişti. Benim için gerçekten bir yeniden doğum gibiydi. Dönüşte bambaşka bir insandım ve yoga yoluna kendimi adamıştım. Çok korktuğum ölüm korkumu da yenmiştim. İlk önce meditasyon ve nefes teknikleri ile insanların bu tip korkularını nasıl yenebileceklerini öğretmeye başladım.

TTC’den bir yıl sonra 2016 da New York’taki Yoga Range’e gittim. Burada yeni bir ilham meleği ile tanıştım. Lila Lolling sağır ve dilsizlere dersleri ve mantraları dilsiz alfabesi ile anlatıyordu ve 50 kişinin yoga eğitimini bitirmeleri için öncülük ediyordu. Ben de ülkemdeki böyle zorluklar yaşayan kişilere yardım etmeliydim. Bir şeye niyet edince ve çok isteyince hayat da o yönde kapılarını açıyor sanki. Bir öğrencim körlere yoga atölyesi yapmak üzere beni davet etti. Bu grupta kör olduğu halde Japonya’ya turist götürüp şehri gezdiren bir rehber ile tanıştım. İnsan istediği zaman her şeyi yapabilirdi. Galiba o an bu özel kişiden ilham alarak “kim yoga eğitmeni olmak ister?” diye sordum. Ve kalkan parmakları görünce bu kişileri organize etmeye ve Hindistan’daki Yoga Eğitmeni Eğitimine getirmeye karar verdim. Hindistan’daki eğitimdeki sınıf arkadaşım Sri Devi de tercüman olarak bana yardım etmeyi kabul etti. Hayal ettik, adım attık ve işte buradayız.

Alev: Peki nasıl geçti bu dönem? Yaşadığınız zorlukları, deneyimleri bizlerle paylaşır mısın?

Jyoti Dev: Bu kişiler yoganın birleştiricilik özelliğini ve kimseyi ayırmadığını burada yaşamış oldular. Aşrama gelirken barış, sevgi ve servis vermek misyonumuz idi. Daha önce aşram kör öğrencileri misafir etmemişti. Güvenlik açısından onların hayatını kolaylaştıracak bazı önlemler aldık. Daha önce kendi yaşamlarında sürekli hizmet ve yardım eden kişileri olanlar, kendi işlerini yapmakta zorlandı. Bazen çok yoruldular ve ders çalışacak zaman bulamadıklarından şikayet ettiler. Ama inanılmaz bir şey daha yaşandı. 70 yaşındaki, kör budist rahibe öğrencimiz Zhi De Shi Fu meditasyon sırasında sesler duydu, sanki biri kulağına “dünya barışı var, bütünlük var, dil ve din ayrımı yok” tekrarını yapıyordu. O an niye burada olduğu anladığını fark etti, bunun bir mesaj olduğunu, kulağına gelen sesi dinleyeceğine ve bu yolda devam etmeye karar verdiğini söyledi.

Bu gruptan mezun olanlar belki dünyanın ilk kör yoga eğitmenleri olmayacaklar ama Tayvan için ilk olacaklar. Ve ülkemizde yoga felsefesini ve öğretisini paylaşmaktan çok mutlu olacaklar.

Jyoti Dev’den sonra, orada bulunan görme engelli öğrencilerle de sohbet ettik. O sohbeti de bir sonraki yazımda paylaşacağım. Yolculuğumdan kesitler için deneyimlerimi paylaştığım Instagram hesabımı takip edebilir, alevtetik@gmail.com adresinden bana mail atabilirsiniz.

Alev Tetik: Yoga ile 2000-2003 yılları arasında 3 yıl Bangkok, Tayland’da yaşarken tanıştım. Asya’da yaşıyor olmanın avantajını da kullanarak, Singapur, Malezya, Endonezya ve Uzakdoğu’daki pek çok merkezde yoga yaparken yoganın bedenimde, ruhumda ve zihnimde yarattığı mucizeler şahit oldukça yoga pratiğime daha da çok sarıldım. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul’daki farklı yoga merkezlerinde yoga pratiğimi devam ettirdim. Julia Roberts’in “Ye, Dua et, Sev” filmini seyrettikten sonra zihnimde canlanmaya başlayan sessizlik ihtiyacı süreci ve Aşram hayatını deneyimlemek için Katmandu, Nepal’deki Kopan Manastırında bir süre inzivaya çekildim. Meditasyonlar sürecinde düşünmemenin düşünmekten, hareketsizliğin hareket etmekten, susmanın konuşmaktan daha zor olduğunu anlamaya başladım. Himalaya Dağlarına yaptığım uzun tırmanışlar sürecinde yaşamın değişim ve dönüşüm olduğunun farkındalığı ile var olma amacımı sorguladım. Bütün sıfatlarımdan ayrıldığım zaman “BEN kimim?” Bu sorgulama ile de hala yollardayım ve konfor alanlarımı sınayıp duruyorum. Bu yıl 365 gün Hindistan'da kalmayı planlamaktayım. Endülüs, İspanya’da katıldığım yoga kampından sonra Ürün Kurtiç, Uma, Yara ve Ken DeRolfer gibi kıymetli hocaların verdiği geleneksel Hatha Yoga eğitimini tamamlayarak, Yoga Alliance sertifikamı aldım. İlerleyen süreçte yoga tarihi, felsefesi, nefes teknikleri eğitimleri, anatomi dersleri, yogadaki duruşlarda derinleşme, mantralar, mudralar gibi önemli konularda eğitimim devam etti. Gülnaz Dashti, David Cornwell, Hart Lazer gibi eğitmenlerin atölye çalışmalarına katılarak kendimi geliştirmeye devam ettim. Dr.Neslihan Iskit'ten hamile yogası eğitimi aldım ve farklı dönemlerde, İstanbul'daki Acıbadem Hastanelerinde prenatal yoga derslerini verdim. Hindistan ve Tayland'da farklı tekniklerdeki Thai Masaj eğitimlerini bitirdim. Kökleri Vedik dönemlere kadar uzanan ve yoganın kız kardeşi olarak da nitelendirilen Ayurveda eğitim sürecim hala devam etmektedir. 2015 yılından beri her sene Hindistan'a gidip, 3 aydan uzun dönemler kalarak yoga ve doğal tedaviler konusunda kendimi geliştirmekteyim. 2015 yılında Auroville'deki ekolojik köylerde gönüllü yoga eğitmenliği, 2016 yılında Sri Lanka'daki Barberyn Ayurvedic Resort'ta ve Abihanga Yoga Center'da yoga eğitmenliği yaptım. 2017 yılında Tayland'ın Phuket adasındaki Life Co'da çalışmalar yaptım. Hediyesi kişisel bağımsızlık olan yoga yolunda her zaman bir öğrenci ruhu ile kendi pratiğimi yapmaya devam ederek derinleşmeye çalışıyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale