Hayat tatlı sürprizleriyle öyle güzellikler getiriyor ki… Evet, istiyordum ama bu kadarını da hayal etmemiştim, dedirtiyor insana. Benim Hindistan seyahatim de bunlardan biri oldu. Bir hafta içine sığan Pune’de göz hastanesi açılışı, World Spirituel University’de Rajayoga meditasyon kursu ve Hindistan’ın en önemli Ayurveda merkezinde arınma programı… Ayurveda merkeziyle ilgili deneyimimi bir önceki yazımda paylaşmıştım. Şimdi sıra Rajayoga meditasyonda…
Yaşayan tanrıça
Bütün deneyimlerimden önce, orada tanıdığım yaşayan gerçek bir tanrıçadan bahsetmem lazım, Dr. Sudha Kankaria. Hindistan’ın önde gelen göz hekimlerinden biri. Binlerce hastaya ışık olmuş ve kendi gibi göz doktoru olan eşi, oğlu ve geliniyle kurdukları göz hastanesiyle ışık olmaya devam ediyor. Göz doktorluğundan daha büyük bir şey yapıyor. Kız bebeklerin hayatını, kız çocuklarının ise onurunu kurtarıyor. Tam 27 yıldır Savegirlchild (Kız Çocuklarını Koru) isimli projeyle Hindistan’da oldukça büyük bir sorun olan kız çocuklarına karşı cinsiyet ayrımının ortadan kalkması adına, ailelerin eğitimi için devlet düzeyinde desteklenen inanılmaz bir projeyi yürütüyor.
Nakoshi: İstenmeyen kız çocukları
Hindistan’da ultrason ile kız olduğu belli olan bebeklerin kürtajla aldırılması ve doğan kız bebeklerinin terk edilme oranı oldukça yüksek. Ülkenin en önemli sorunlarından birini bu cinsiyet ayrımcılığı oluşturuyor. Ailenin ikinci, üçüncü veya dördüncü kız çocuklarının hepsine Hintçe ’de istenmeyen anlamına gelen Nakoshi ismi veriliyor. Adı bile istenmeyen olan kız çocuğu bu değersizlikle büyüyor, küçük yaşta evlendiriliyor, yaşamaya bile hakkı olmadığına inanıyor. Kimi kendi hayatına kıyıyor.
Dr. Sudha Kankaria yaptığı çalışmalarla bir taraftan adı istenmeyen olan binlerce kız çocuğuna yeniden isim verilmesini sağlarken, diğer taraftan devletin kız bebek dünyaya getiren ailelere maddi yardım yapmasını sağlıyor. Ülkeyi geziyor, konferanslar veriyor. Kadınları, erkekleri eğitiyor. Cumhurbaşkanı düzeyinde destekleniyor. Sadece kız çocuklarının hayatını ve onurunu değil, aslına bakarsanız kaybettiğimiz insanlık onurunu da kurtarıyor.
Dr. Sudha, yumuşacık bir ses tonuyla konuşan sade ve zarif bir kadın. Onunla tanıştığımda gözlerindeki derinlikten çok etkilendim. İlk gün sohbette yaşam, varoluş, zihin, ruh, karma gibi konularda oldukça derin bir sohbetin ardından kendisinin aynı zamanda dünyada 140 ülkede on bin üzerinde merkezi, 1,5 milyondan fazla öğrencisi olan, Hindistan merkezli World Spirituel Üniversity ‘nin üst düzey hocalarından birisi olduğunu öğrendim.
Rajayoga meditasyon
Düşüncelerimizle hayatımızı nasıl yarattığımız, karma, ruhun evrimi, sevgi ve barış dolu bir dünya yaratmak için bireylerin ruhsal ve kişisel dönüşümüne yardım eden kurslar düzenliyorlar. Kursun temelinde ise Rajayoga Meditasyon eğitimi var. Dr. Sudha zamanım kısıtlı olduğu için normalde 7 hafta süren bu kursu Brahma Kumaris Pune merkezinde bana özel 2 günde verdirdi. İşin en mucizevi tarafı ise daha birinci dakikada üçüncü gözle karşılaşmak oldu.
Üçüncü gözün varlığı
Bir süredir vücudumuzdaki iki gözümüzün dışında biyolojik olarak üçüncü bir gözün varlığı üzerinde araştırma yapıp, literatür toplamakta ve yurtdışı nöröbilim yayınlarına makale hazırlamaktayım. Üçüncü göz tüm kültürlerde ve geçmiş medeniyetlerde görünenin ötesindeki ruhsal dünya ile olan bağlantımızı temsil etmekte. Kursun ilk cümlesi üçüncü göz ‘ün, aynen benim araştırmalarımdaki gibi beynimizdeki epifiz bezinin bulunduğu yer olduğu ve ruhumuzun burada bulunduğu idi. Beyinin ve zihnin işlevi, düşünce, duygu ve davranışların nasıl birbiriyle etkileşim içinde olduğu, düzenli meditasyon yapmanın beynin fiziki yapısını nasıl etkilediği gibi konular ise gerek MIT’de aldığım nörobilim, gerekse Oxford’daki meditasyon eğitimiyle bire bir örtüştü. Batı bilimi ancak 2000‘lerden sonra ilerleyen teknolojiyle birlikte gelişen görüntüleme sistemleriyle bu konuları bilimsel olarak kanıtlarken, doğu bilgisinin temeli zaten burada yatıyor.
Dünyanın geleceğindeki sorumluluğumuz
Neticede hayat bana doğru yolda olduğumu, birbirinden çok farklı yönlerden teyit ediyor. Hem de bilginin aslında tek ve bir olduğunu. Bu teyidi aldıkça öğrendiklerimi, fark ettiklerimi, kendi yaşamımdaki deneyimleri paylaşma arzum, şevkim daha çok artıyor. Dünyanın sevgi ve barış dolu bir yer olabilmesi için her bireyin kendi içindeki mutluluğa ulaşmasının yanında affetmeyi, şükretmeyi, sabretmeyi ve olan biten her şeyin içindeki hayrı görmeyi bilmesi gerektiğini günden güne öğreniyorum.
Bu anlamda her birimizin sorumluluğu da çok büyük!