X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Hindistan Günlükleri: Del(h)i Divane

Hümayun’un Türbesi

“Coğrafya kaderdir” demiş İbn-i Haldun. İşte Hindistan’a ayak bastığım andan itibaren bu cümleyi çok kuracağımı fark ettim. Hiçbirimiz nasıl bir coğrafyaya doğacağımızı bilmediğimiz gibi, hangi ülkede, şehirde dünyaya geleceğimizi, hangi anne, babanın çocuğu olacağımızı, ekonomik durumu nasıl bir aileye mensup olacağımızı, ünlü mü, zengin mi, fakir mi,  hırsız mı, sağlıklı mı, sağlıksız mı, güvende mi, tehlikede mi… olacağımızı bilmeden geliveriyoruz dünyaya. Hiçbiri bizim seçeneğimiz olmuyor, nasıl olsun? Dünyaya gelmek isteyip, istemediğimizi bile sormuyorlar ki! Bir noktadan bakınca büyük bir talihsizlik Hindistan’da doğmak, diğer açıdan bakınca da bir erdem bana göre. Çünkü Hindistan’da doğmak, yaşamak; hayata 1-0 yenik başlamak, pisliğe, açlığa, sefalete, çaresizliğe göğüs germek demek. Hepimiz gündelik hayatımızda kendimize göre kocaman sorunlarla uğraşıyoruz. Herkesin sorunu bir diğerine göre daha önemsiz ya da daha büyük görünüyor. Ama inanın, Hindistan’a gittiğiniz anda her şeyi bir yana bırakıp, şükretmeyi öğreniyorsunuz…

Qutub Minar’da

Dinler, diller, kültürler mozaiği…

Hindistan; yaklaşık 1,2 milyar nüfusuyla Çin’den sonra dünyadaki en kalabalık ülke! Ülke bu denli kalabalık olunca, bazı durumlarla başa çıkmak da daha zor oluyor herhalde, diye düşündürüyor insana. Çünkü bu kadar insanın iş ve konut bulması gerçekten inanılmaz zor. Sadece bu sebepten midir bilmem ama sokakta yaşayan insan popülasyonunun bu kadar fazla olduğu başka bir ülke daha görmedim ben! Bir Güney Asya ülkesi olan Hindistan; dünyanın yedinci en büyük coğrafi alanı aynı zamanda. Muhteşem bir doğaya, fazlasıyla nemli, bunaltıcı bir iklime, yer yer tropik biraz da ütopik bir yaşam felsefesine sahip, şahsına münhasır bir ülke burası. Tam anlamıyla dinler, diller, kültürler mozaiği!

28 eyalet ve 7 birlik bölgesinden oluşan Hindistan’ı keşfetmek için öyle 1 hafta, 10 gün, 1 ay yetmez. O kadar çok zaman yoksa da defalarca gidildikten sonra ancak ben Hindistan’a gittim denilecek kadar büyük bir coğrafya. Ben de sizlere Incredible India (İnanılmaz Hindistan)’ dan sadece 16 günlük bir kesit sunacağım.

Lal Qila

Rupi’nin fendi TL’yi yendi

Hindistan turumuzun ilk durağı; Yeni Delhi. Şehre ayak basar basmaz nem, sıcaklık, yağmur, pazarlık, trafik ve daha bir sürü şey karmaşasının içinde buluyoruz kendimizi. Indira Ghandi Uluslar arası Havaalanı’ndan Delhi’nin en işlek caddesi olarak bilinen Connaught Place’deki otelimize gitmek üzere taksi ayarlamak için kolları sıvıyoruz. Ve ülkenin ilk gerçeğiyle yüzleşiyoruz; turist kazıkçılığı/ pazarlık! Bir durak 2000 rupiye götürebileceğini söylerken, hemen yandaki amcalar 500 rupi diyor. Yani hadi siz yandaki adamlarla karşılaştırma yapmayacak kadar salaksınız da kendinizi akıllı zannediyorsunuz, bizim de hiç sormayacağımızı mı zannediyorsunuz diyeceğim ama hakikaten öyle bir pratik zeka söz konusu değil adamlarda.  Biz de Türk olmanın verdiği gururla, pazarlık yeteneğimizi konuşturarak 400 rupiye şoför amcayla anlaşıyoruz. Bu arada 100 rupi yaklaşık 3TL’ye denk geliyor, yanlış olmasın. Yani pazarlık yaparken de bazen kendinizi kaptırıp 3 liranın peşine düştüğünüzü fark etmeyebiliyorsunuz! Bu arada bana sorarsanız Hindistan’da en lüksünden en ucuzuna, her türlü tatili yapabilirsiniz. Çünkü hem dünyanın en ucuz yerlerinden biri, hem de lüks seyahat algısının bayağı gelişmiş olduğu bir ülkeden söz ediyoruz! Eğer tarih konusunda esnek olabiliyorsanız muson yağmurları zamanında (Haziran-Eylül arası) Hindistan’a gitmemenizi tavsiye ederim. Ben tam musonun göbeğinde gittim, acayip bir yağmura maruz kalmadım ama rotamı daha az yağış alan yerlere göre çizmek durumunda kaldım. Bir de tabii yağmur olunca, ülke genelinde nam salmış pislik daha da hatırı sayılır bir hal alıyor tahmin edersiniz ki!

Jantar Mantar

Taksiden, otele, restorandan, kıyafet alış verişine kadar her yerde pazarlığın dibine vuracağınız için gitmeden önce ya bir kurs alın, ya da yanınıza iyi pazarlık yapabilen birini alın derim. Ben gerçekten zaman zaman pazarlık yapmaktan ve insanlara laf anlatmaya çalışmaktan yorgun düştüm. Turistik yerlere adım attığınız anda yanınızda bir adam belirip size rehberlik yapmak istediğini, o tapınağın çok büyük olduğunu, kendi kendinize gezemeyeceğinizi, yılmadan, en az on kere söyleyerek içinizi kıymakla kalmıyor, “istemiyorum” lafından da anlamıyor! Bunu tam 16 gün boyunca yaşadığınızı bir düşününün. Gerçekten muazzam bir sabır gerektiriyor insanda. Bir sabır hapı falan olsa atın, kafa rahat dolaşın diyeceğim, o denli! Bu rehberleri minimum düzeyde kale alarak gezeceğiniz yerlerden bazıları; UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)’nün Dünya Mirasları arasında bulunan, Hindistan’ın en yüksek minaresi olma özelliği taşıyan; Qutub Minar (Kutub Minar) ve Babür İmparotoru Hümayun’un, karısı Hamida Banu Begüm tarafından yaptırılmış türbesi; Humayun’s Tomb ( Hümayun’un Türbesi). “Mezar dediğin böyle olur aga” dedirtiyor insana gerçekten de! 18.yy başlarında kurulmuş astroloji gözlem evi Jantar Mantar; hiçbir yere çıkmayan merdivenleri ve güneş, ay, gezegen hareketlerini incelemek üzere kurulmuş 13 ayrı mimari yapıdan oluşuyor. Bu enteresan gözlem evinin aynısından bir tane de Jaipur’da bulunuyor. Babür İmparatorları’nın Delhi’deki kalesi Lal Qila (Kızıl Kale) de görülmesi gereken mimari yapılardan biri. Ve yine, bir başka Lal Qila’yı da Taj Mahal’in de bulunduğu Agra’da görmeniz mümkün. Onlarca mimari ödüle layık görülen, meditasyon merkezi Lotus Temple (Lotus Tapınağı) ve Delhi’nin sembolü olan India Gate (Hindistan Kapısı)’nı da görmeden şehri terk etmemelisiniz. Bütün bu türbe, tapınak, barınak tadındaki yapılara kısa bir ara vererek Lodi Gardens (Lodi Bahçeleri)’ni gezmenizi, bahçenin içindeki kafede bir şeyler içerek, klimanın altında ferahlamanızı şiddetle tavsiye ederim.

Lotus Tapınağı

  

Oteller, barlar, restoranlar, yemekler ve daha bir sürü şey

Hindistan’daki temel sıkıntılarımız olan yeme-içme hususunda da birkaç öneride bulunmak farz! Her türlü fast food restoranlarını bulabileceğinizin garantisini verebilirim. Ayrıca Tay mutfağı seven arkadaşlarımız bayağı bir memnun kalacaktır, çünkü inanılmaz bir Tay restoran bolluğu var. Hatta normal restoranların da birçoğunda Çin ve Tay mutfağı seçenekleri bulunuyor. Özellikle tavsiye etmekten gurur duyacağım Sidewok’ta bir öğlen ya da akşam yemeği yiyin bence. Ultra ucuz bir Hint fast food zinciri Haldiram’s; zengin menüsüyle Hint mamasını seven arkadaşlarımızın yüzünü güldürecektir. Çünkü gerçekten hem lezzetli, hem de çok ucuz. Ama tabii, bu kadar çok baharatlı, acı ve cambul cumbul yemekler “İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm” şarkısını da söyletmiyor değil insana! Bu arada Olive bar&Kitchen hem yemek hem de içki için çok şık bir seçim olacaktır. Taj Palace Hotel de hem kalmak için çok kral bir otel hem de içindeki restoran ve barlar yine kaliteli kontenjanından. Biz biraz daha ucuz olsun diye Hotel Bright’ta kalmıştık ama erken check-inden dolayı bir güzel kazıklamışlardı. Ucuz etin yahnisi hesabı. Yemenizi önermek istediğim bazı spesiyaller ise; paneer denen, bildiğiniz peynir. Ama soya peyniriymiş efendim. Biz onu çok sevmiştik, hem ıspanaklı, körili, falanlı bir sürü soslusu var hem de daha sade olarak da yiyebiliyorsunuz. Bizim favorimiz ıspanaklı olanı, namı değer “palak paneer”di. Bir de naan dedikleri, gözlemeden hallice, ince, yağlı ekmeklerinden yemenizi şiddetle tavsiye ederim. Favorimiz; sarımsaklı olanı. Yiyin ve hohlaya hohlaya dolaşın.

Lodi Bahçeleri’ndeki Cafe

“Coğrafya Kaderdir”

Başta söz ettiğim gibi coğrafyanın bir kader oluşunu iliklerimize kadar hissettiren; sokaklardaki çiş ve ağır gül suyu kokusu, sefalet içinde etrafta dolaşarak içinizi parçalayan insan manzaraları, trafik, korna, kalabalık ve keşmekeşi anlatmak için daha önümüzde birçok keşfedilecek şehir var. Dünyanın diğer ucundaki insanlarla empati kurmak, kendi gündelik dertlerinizi bir kenara bırakıp bambaşka bir coğrafyadaki insanların hayatına konuk olmak için haftaya hepinizi kutsal topraklara, Varanasi’ye davet ediyorum…

Lodi Bahçeleri’nde ünlü olmak

Önemli Detaylar:

  • Ünlü olmak nasıl bir şey görmek istiyorsanız mutlaka Hindistan’a gidin. Zira buradayken Andy Warhol’un “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” cümlesini zikretmemek mümkün değil. Tipimizin onlardan farklı olduğundan mıdır, giyim tarzımızın onlara değişik gelmesinden midir, nedendir bilinmez, günde en az 25 kişi fotoğraf çektirip, el sıkışmak istiyor. Ben sıramı savdım, kendimi Madonna gibi hissettim valla. Ünlü olmak zor işmiş, Allah yardımcıları olsun…
  • Hindistan toprakları içinde ünlü olan herhangi birini Seda Sayan’ı tanıyandan daha çok kişinin tanıdığı gerçeğine parmak basmak isterim. 1,2 milyar insandan söz ediyoruz sonuçta, boru değil!
  • Kulağı hassas olanlar yanına mutlaka kulak tıpası alsın. Böyle bir korna sesi yok! Arabaların arkasında “Lütfen korna çalın” yazıyor. Değişik bir algı…
  • Kakasitalı sulardan geçebilecek hastalık tifo ve cırcıra karşı uyarmadı demeyin. Benim gibi susuzluktan bayıldığınız noktada seyyar limonatacıdan ne idüğü belirsiz limonatadan içerseniz midenizdeki tırtılların, enginlere sığmayıp taşarak kelebek olma evrelerini an be an yaşayabilirsiniz. Yapmayın.
  • Hintliler bizim gibi hanım evladı değiller, orijinal bir ekosistemleri var. Çıplak ayak sokaklarda dolaşırlar, en baharatlı, acı yemekleri yerler, yağlı, baharatlı, soya sütlü garip çaylarından içerler yine de sırtları yere gelmez. Ama siz geçmişinizi inkar etmeyin, kendinizi Hintli sanmayın, önleminizi alın!

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale