X

Hikayesine inanan kadınlara bir mektup: Çocuk büyütürken kendi çocukluğunuzla karşılaşacaksınız

İki çocuklu, beyaz yakalı ve kırkına yaklaşan bir kadın olarak; çok güzel hafta sonlarım ve çok anlamsız hafta içlerim olabiliyor. Sonra dünyalar arası gezintiye çıkıyorum, nereden nereye ışınlandığıma karar veremeden.

Gelgitlerim oluyor o kutlu haftasonlarında bile; onca okuyup etmelerime rağmen, yorgunluktan ve öfkeden patlamalarım oluyor. İçimden çıkana şaştığım anlar. “Yine batırdın her şeyi, gördün mü?” dediğim kendime. Ürkmüş çocuk gözleriyle karşılaştığım hemen sonrasında. Sonra pişmanlık, sonra zonklama, sonra özür dileme, ne olduğunu tam da anlamayan o minik yüzlerden…

“Bağlanma” seminerlerinin giriş cümlesinde “onarmak, onarmak…” diyen tatlı kadın Nilüfer Devecigil’i anımsıyorum sonra… Kalpten bağlanabilmek için “onarabileceğimizi” alıp en kuytuma koyuyorum… Önce kendimizi, sonra sevdiklerimizi…
Ağladığınızda sizi kimin sakinleştirdiğini hatırlıyor musunuz?” sorusunda çoğu kadının “çocukken ağladığımı hatırlamıyorum” itirafı. Ağlayamamış ya da ağladığını anımsayamayan bir neslin, ağlayan çocuklarını anlamak için bunca çaba harcaması. Temize çekmek için çıldırdığımız kendi çocukluğumuz. Her yaştan hallerimizin, en beklenmedik yerlerde ve anlarda karşımıza çıkışı. Yağmaz denen yaz yağmurları gibi sık sık, fara tutulan tavşan şaşkınlığımız…

Onarabilme yolculuğumuzda en güvenilir can simitlerimiz, küçüklerimiz. İnsan olmanın en saf hallerini onlarla keşfe çıkmak her defasında. Duyguları öyle dolandırmadan, apaçık ortaya koymanın kıymetini, her “yapma” duyduğunda “yapcam” diyerek kendi alanını keşfeden iki yaşı ve “büyünce benzinci ya da tamirci” olmak isteyen, katıksızca bunu isteyebilen beş yaşı yudum yudum içmek…

Kendi anneni babanı hatırlamak sık sık. Çocukluğunu, gençliğini, ablalığını, kadınlığını ileri geri bir film şeridi gibi sarmak. Neyin neden, neyin sonuç olduğunun ucunu kaçırmak, içinden dışından bir sürü şeye saymak, kırıp dökmek, hesap sormak, hesap vermek.

Çocuk büyütmek, göründüğünden daha meşakkatli, evet, kesinlikle. Bir değil, en az iki çocuk büyütüyorsunuz çünkü. En az bir kadının annesiyle, ananesiyle karşılaşıp dertleşiyorsunuz. Anne olabilmek için, size edilen anneliği ve annenizi de tutan elleri anımsamanız, bir ters yüz etmeniz, oralarda çok kez kaybolmanız gerekiyor. Ve çıplak kalmanız, kendi sesinizle tanışmanız, kıymetli göz yaşlarınızın tadını anımsamanız.

Doğum öyküleri, kutlu doğum öyküleri. Her şeyin başlangıcına gözünüzü kaçırmadan bakmanız gerekiyor. O dölün o rahme nasıl ve ne zaman düştüğünü, o dokuz ay boyunca neler hissedildiğini bilmeniz… Çünkü siz, tüm bunları bildiğinizi bilmeseniz bile, genleriniz biliyor. Çocuğunuza ettiğiniz annelik, en az iki önceki annelikten süzülüyor.

O “yapcam” diyen kız çocuğunun gözbebeklerinde benim Arnavut anneannemin ışığı ondan var. Ve sık sık “seni çok seviyorum” diyen oğlan çocuğunda, benim çocukluğumda çok tasarruflu kullanılan sevgi sözcüklerinin taşkınlığı ondan var.

Çünkü zaman çok kısa. Ve her ne olduysa, kim kime ne zaman ne dediyse, ne yaptıysa ve ne yapmadıysa, bugün onarabilmek mümkün. Çünkü tüm kalbimizle ve damarlarımızla neye inanıyorsak, onu çoğaltabiliyoruz. İşte bu güzellik de ne mutlu ki, genlerimizde var.

O yüzden siz, hikayenize inanın güzel kadınlar. Evrendeki tüm ayak izleri, ancak o zaman hizalanıyor. Yoksa ağlayan hiçbir çocuğun sesi duyulmuyor.

Aşkla…

Sibel Ekdemir Kaya: Boğaziçi Üniversitesi’inden 2003’te mezun oldum. Hayatımı, pazarlama alanında çalışarak kazanıyorum. Her daim öğrenmeye, keşfetmeye ve keyif almaya hevesli bir kadınım. Profesyonel Koçluk, Çocuklar için Felsefe (P4C), Çocuklarla Yaratıcı Dans, Masal Anlatıcılığı ve Şiddetsiz İletişime Giriş gibi birçok eğitim aldım. Bazılarına göre “maymun iştahlı”, gönlüme göre ise “şaşırmayı” çok seven bir insanım. İlk çocuğumun 28 haftalık doğumu, hayatımızın en “şaşırtıcı” deneyimlerinden biri sayılabilir. Şimdi iki çocuk annesiyim ve çocuklarla öğrenmekten, keşfetmekten, kendimi anlamaya çalışmaktan büyük keyif alıyorum. Atölyeler düzenleyerek, annelerle ve çocuklarla buluşuyorum. Kendimi yazarak ifade etmeyi çok seviyorum. DIGITURK dergi, BUMED dergi, www.coffeedigital.com, www.blogcuanne.com gibi birçok farklı mecrada, kendime ve okucuya fayda sağlayacağını düşündüğümü konularda yazılar yazıyor ve söyleşiler yapıyorum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale