X

Hikayesi nedir acaba: Dark turizm nedir, neye hizmet eder?

Türkçeye hüzün turizmi olarak geçen dark turizm, uzun süredir merak ettiğim bir seyahat anlayışı. Alışılmışın dışında bir deneyim, hep vardı belki ama dünya belki de tam anlamıyla yeni yeni tanışıyor diyebiliriz dark turizmle. Öncelikle bu bir kitle turizmi değil, özel ilgi turizmi. Hatta bir ajansın hazırladığı Türkiye’nin 2020 tüketici trend raporuna göre mingling out, yani “bir arada ama yalnız” bir tüketici trendi olarak kabul ediliyor.

Dolayısıyla her şeyde olduğu gibi turizmde de özel ilgi, kişiye özel deneyim revaçta diyebiliriz. Bir ülkenin, toplumun, insanın, insanı barındıran her olgunun geçmişini anlayabilmek için özellikle o toplumun yaşadığı acıları bilmek çok önemli. Ve daha da önemlisi o insanlarla empati yapabilmek.

İşte tüm bu acılara empati yapabilmek, aslında günümüzde o savaşın, o felaketin yaşandığı yerlere gidilerek yapılabiliyor. Aslında dark turizmin bu kadar merak edilmesinin sebebi ölüme duyulan merak olarak kabul ediliyor. Günümüz dünyasında tüm doğal yeteneklerimizden uzaklaştığımız gibi, ölüm kavramından ve onun ritüellerinden de uzağız. Hatta doğal yollarla ölen insan sayısı yok denecek kadar az. Artık insanlığın ölümü bile doğal değil, hepimiz medikal yollarla hayata veda ediyoruz diyebiliriz. Bu konu hakkındaki merakımızın yok olmasına bir sebep değil bu tabii ki…

Dünyada dark turizme olan ilginin arttığını gösteren istatistikler de arttı. Örneğin 2016 Aralık ayında, yılbaşı tatili olduğu dönemde Google’da 4 milyon kez dark turizm kelimeleri aratılmış. Evet, artık deniz, kum, güneş, çiçek, böcek tatil anlayışından bizi daha çok şaşırtacak, adrenalin salgılatacak, hiç hissetmediğimiz duyguları hissettirecek ve belki bastırdığımız duyguların açığa çıkmasına ihtiyacımız olduğunu fark ettirecek bir tatil anlayışına geçiyoruz. Deneyime odaklanmış durumdayız.

Araştırmacıların çeşitli fikirleri var bu konuda. Tabii ki teknolojinin geldiği noktanın da çok önemi var. İnternette daha önce hiç ulaşamayacağımız görüntülere erişiyoruz. Dünyada gerçekleşen sıra dışı her şey o kadar görünür oldu ki kolay kolay hiçbir şey bizi şaşırtmıyor. Mesela hepimiz izledik o Işid videolarını… İşte araştırmacılar da bu görüntülerin insanların karanlık taraflarındaki merak duygusunu harekete geçirdiğini belirtiyor.

Toplama kampları, savaş alanları, mezarlıklar, zindanlar ve çok daha fazlası… Aslında dark, yani kara turizm denmesinin sebebi sizin yaptığınız seyahati değil de tarihin bazı dönemlerinde yaşanmış talihsiz ve zor zamanları temsil ediyor. Türkiye’de dark turizm deyince Çanakkale, Ulucanlar hapishanesi ve benim de aşırı ilgimi çeken Anadolu’nun Alcatraz’ı diye geçen Sinop Cezaevi destinasyon noktalarından sayılabilir. Türkiye’de ne yazık ki daha birçok dark turizm destinasyon noktası var, fakat dark turizm bilinci henüz oluşmuş değil. Dünyada da henüz tam oturmadı, çok yeni sayılabilir.

Dünyaya baktığımızda on binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olan birçok nokta var. Bazı destinasyon noktalarında dark turistler risk de alabiliyorlar tabii, konu özellikle nükleer enerji olduğunda. Bir sürü insanın anında olmasa da sonrasında ölmesine sebep olan Çernobil faciasının yaşandığı yer, yanardağ patlamasıyla yanan İtalya’daki Pompei şehri, Polonya toplama kampları, 1944 yılında İkinci Dünya Savaşı sırasında işgal edilen ve neredeyse şehirdeki herkesin öldürüldüğü Oradour Sur Glane adlı Fransız kasabası, insanlığın kaybettiği yer Hiroşima, Berlin duvarı, Çek Cumhuriyeti’nde kolera salgınından ölen insanlara yer kalmaması sonucu insan iskeletleriyle inşa edilen kilise, Boston’da “cadı”ların idam edildikleri kilise dark turizm için destinasyon noktalarından bazıları.

Benim dark turizmi araştırırken keşfettiğim ve en çok ilgimi çekense Endonezya’daki bir toplulukta 3 senede bir ölülerin yerlerinden çıkarıldığı ölü temizleme festivali oldu. Kutsal bir gelenek, adı da “Ma Nene”. Biz nasıl bayramlarda ya da özel günlerde mezarlık ziyareti yapıyorsak onlar da üç senede bir ölülerini gömdükleri yerlerden çıkarıyorlar ve üstlerine en sevdikleri kıyafetleri giydirip sanki yaşıyorlarmışçasına kendi aralarına tekrar getiriyorlar. Kimisine hayatı boyunca taktığı gözlüğü takıyorlar, kimisine puro veriyorlar. Bizim için ne kadar enteresan bir anma etkinliği olduğunu söylememe gerek yok sanırım ama onların da geleneği bu. Onlar da bizi biz bunu yapmadığımız için enteresan bulabilir tabii ki.

Dünyadaki savaşların, zulümlerin gerçekleştiği yerler bir dark turizm noktası olarak kabul görüldüğü için tüm dünyada gerçekten etik değerlere önem vererek hümanist bir tutumla dark turizm teşvik edilirse dünya barışına bir tık daha yaklaşabiliriz sanki.

Dark turizm hep dikkatimi çeken bir konuydu. Hatta konuyla alakalı “Dark Tourist” diye enteresan bir belgesel de keşfettim. Bazen gerçek bir seri katille, bazen uyuşturucu tacirleriyle birebir diyalogları olan, bazen de insanların yaşadığı “o anda” gerçekten onların ne hissettiğini yaşayabilmek adına simülasyonları da gösteren, enteresan bir belgesel.

Japonya’da son tsunami ile ağır radyasyona maruz kalmış bölgeye, Escobar’ın yaşadığı yerlere, Meksika’da şeytan çıkarma ayinine ve daha bir sürü yere giderek orada yaşadıklarını anlatıyor, hatta hayalet şehir Maraş’a bile gidiyor ama giremiyor.

Dediğim gibi tüm dünyada dark turizm, ancak hümanist insanlarla ya da bu fikre açık insanlarla, orada hayata veda etmek zorunda kalmış insanların hangi kimliğe, ırka mensup olduğunu sorgulamadan onlar için üzülebilecek, düşünebilecek insanlarla yapılabilir. Yapıldığında da çok etkili sonuçlar doğurabilir.

O kadar hızlı unutuyoruz ki bazı şeyleri, mesela daha birkaç sene önce İstanbul’da da bombalar patlıyordu, yarım saat gecikmeyle hayatımız falan kurtuluyordu… Biz unuttuk diyoruz dilimizle ama bilimsel çalışmalar gerçeğin hiç de öyle olmadığını söylüyor. Mesela gaziler üzerinde bir çalışma yapılmış, savaşa maruz kalmış Vietnamlı askerlerin %19,5’inde sırf bu sebepten 20 yıl sonra bile travma sonrası stres bozukluğu görülmüş. Kore savaşından 50 yıl sonra savaşa katılan Avustralyalı askerlerin %25’inde yine sırf bu sebepten travma sonrası stres bozukluğu görülmüş. Kısacası insan unutmuyor, en fazla unuttuğunu sanıyor diyebiliriz.

Dark turizm, yeterli empati kabiliyetiyle toplumsal bilinci kuvvetlendirmek adına çok etkili bir yöntem olabilir. Mesela bebekler yaklaşık 2,5 yaşına kadar başkalarının acılarını kendi acıları sanıyor, bu bilimsel olarak ispatlandı. Ağladığı için gözyaşını silen anneyi gören bebeğin de elini gözüne götürüp aynı hareketi yapmaya çalışması da bunun kanıtlarından biri. Bu eyleme de empatinin bebeklikteki görünümü olan motor taklit adı veriliyor, çok garip gercekten. Kısacası hepimiz belli bir empati seviyesinde doğuyoruz aslında. Dark turizmi insanların empati kabiliyetiyle destekleyerek sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yeni bir sayfa açabiliriz çünkü yeterli ve uygun empati kabiliyetiyle çözülemeyecek çok az şey olabilir.

İlginizi çekebilir: Hikayesi nedir acaba: Mizah, diğer ülkelerde ne durumda?

Pınar Özpak: Selam, ben Pınar! 2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra meşgul olacağım her şeyin sevdiğim, istediğim, en önemlisi inandığım şeylerin olmasına özen gösterdim ve hala da bunu başarmaya çalışıyorum. Farkında olduklarımı paylaşmak, araştırmak, yeni bir şeyler öğrenmek en büyük motivasyonum. Hep birlikte fark ettiğimiz günlere! :)

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale