Hikaye “bölüm bölüm” akıyor: Hangi bölümündesin hayatının?
Hani hep derler ya, “hayatın senin hikayen” diye. Senin baş kahramanı olduğun, mekanları ve replikleri sürekli değişen bir hikaye. Kimi zaman karakterlerine farklı roller biçtiğin, bazen kendini sana ait olmayan bir role büründürüp dengeni kaybettiğin; sonra da olması gerekeni kabullenip olması gerektiği yere koyduğunda yeniden dengene kavuştuğun bir hikaye.
Bu hikayenin bazı temel öğeleri var, ama o başka zamanın konusu olsun. Ben biraz bu hikayenin akışından bahsetmek istiyorum.
Temel bir dilbilgisi olarak hatırlayacağınız gibi her hikayenin bir giriş, bir gelişme ve bir de sonucu olacak şüphesiz. Ancak esas vurgulamak istediğim, bu hikayenin “bölüm bölüm” aktığı. Çünkü en az hikayenin öğeleri kadar nasıl aktığı da çok önemli.
Peki, neden bu kadar önemli? “Geçicilik” bilincini vermesi için.
Şu an içinde bulunduğunuz tüm şartlar geçici. Hikayenin içinde bulunduğunuz bu bölümündeki mekan da, karakterler de, replikler de geçici. Yalnızca “bu” sahnede varlar ve aynı sahnenin birebir aynısı tekrarlanmayacak. Her sahne biricik.
Şu an içinden çıkamadığınız bir sorununuz varsa, geçmesini beklediğiniz bir yaranız ya da gelmesini beklediğiniz bir haber varsa, hepsi yalnızca bu bölümün konusu. Bu bölümün ne kadar süreceğini bilmek bazen mümkün olsa da çoğunlukla değil. Ancak bilinen o ki, bu bölüm de bitecek ve yeni bölümüyle hayat devam edecek. O yüzden merak etmeyin, yara da iyileşecek, sorun da çözülecek, haber de gelecek, kendi zamanında.
Şu an hayatınızın en güzel günlerini yaşıyor da olabilirsiniz, şahane. Ancak onların olduğu bu bölüm de geçici. Önünüzde yine güzel günler olacak tabii, sadece başka tezahürde gerçekleşecek. O nedenle, içinde bulunduğunuz bu bölümün de kıymetini bilmelisiniz.
Belli bir yaşanmışlıktan sonra bu bölümlerin adını koymak da, hangi bölümün nerede başlayıp nerede bittiğini söylemek de zorlaşıyor. Oysa küçükken, mesela okul yıllarındayken genellikle kendiliğinden belliydi dönemler; ilkokul, ortaokul, lise, üniversite. Benzer telaşlar vardı; hepsi birbirinden farklı ama benzerlikleri olan büyüme hikayeleriydi.
İşte, bir sonraki bölümün bir önceki biterken az çok bilindiği o yıllar geçtikten sonra, herkesin kendi hikayesi iyice farklılaşıyor. Hayattan aldıkları, hayata verdikleri, hayatta tutundukları ya da hayatlarından çıkardıkları değişiyor.
Bazı bölümler ise, “ben bunu daha önce yaşamıştım” dedirtmek için adeta yeniden başlıyor. Eskisinin çok benzeri, ama aynısı değil. “Bu sefer neyi farklı yapabilirim?” diye düşündürmek için belki de. Belki de, geçen seferki son, içine sinmediğinden hayatın sana verdiği bir şans olarak. Ya da sen bir şeylerin farkında değilsin henüz ve başına gelen başka şeyleri hep aynı görüyorsun, kim bilir?
Öyle ya da böyle, yepyeni bölümlerle de eskisini anımsatan bölümlerle de hikayen devam ediyor. Bir zaman sonra, hangi bölüm hangisinin içinde ya da devamında, çizgiler netliğini kaybediyor. Önemli olan çizgiler çizmek değil, içinde bulunduğun yerin, zamanın, durumun farkına varmak zaten.
Sen hangi bölümündesin hayatının? Neyle tanımlıyorsun bu bölümü? Seviyor musun? Neleri değiştirmek istersin? Yeni bir bölüme hazır mısın? Neler öğrendin bu bölümde? Neler kalacak ruhunda, kalbinde ve zihninde? Bu bölümün karakterlerinden hangilerini taşıyacaksın diğerlerine?
Hikayenin güzelliği her gün, her an değişebilir olmasında. Ve bu geçicilik bilinci aslında hikayenin kıymetini bilmemizi sağlıyor. Geçicilikle birlikte “dönüşüm” de anbean tezahür ediyor. Enerji kaybolmuyor, dönüşüyor. Biten bir duygu, bir başkasına bürünüyor. Bir düşünce, bir diğerini doğuruyor. Bir an, ötekinin peşine takılmış dansına devam ediyor.
İlginizi çekebilir: “Evren atomlardan değil, küçücük hikâyelerden yapılmıştır”: Senin hikâyen ne?