Hiçbir şey yapmamanın gücü
En büyük lüks ne hayatta? Bu aralar işte bunu sorguluyorum. Evet, hepimizin aklına önce gelen sınırsız maddi güç. O olmadan çoğu şey zor. Bir de elimizde olan ama çok da kullanamadığımız bir şey var: Kendinle kalabilme lüksü. Biraz daha ileri gidersek hiçbir şey yapmamak. Hem zihnen hem bedenen kendinle kalmak, durmak. Ne zaman kendinle kaldığını hadi bir sorgula. Ne zaman gerçekten? 09.00-18.00 çalışan ve/veya bitmeyen ebeveyn mesaisindeysen hele… Asıl lüks bu. Fişi çekip bir ben zamanı yaratamamak aslında fakirlik. Nedenleri, hatta bilimsel psikolojik nedenleri sıralamak mümkün.
Kendine yatırım yapmadığın her gün kayıp zaman. Bu ister 5 dakika meditasyon, ister 30 dakika spor, hatta sadece birkaç dakikalık bir kahve molası olabilir… Ama kendinle. Yapayalnız. Tek başına. Ne korkutucu değil mi? O ilk başta hissedilen duygu korku. Tek başınalık bir lüks. Maalesef hiç tecrübe etmeyenler için de. Peki, bunu gündelik rutinine ekleyenler için de öyle mi?
Ben olarak, biricik kendim olarak kendime zaman ayırdım. “Bunu yaptım bugün” diye her gün bir sayfaya yazarak başlasak? Ne olursa… Bu da sana özel zaten. Kimse bilmeyebilir. Bilebilir de. Özel zamanını kendine ayırmış olma inceliği…
Zihnen bir durmak, hiçbir şey yapmadan. Bakın, burada telefonla geçirilen zamanlar ya da televizyon başında geçirilen zamanlardan bahsetmiyoruz. Hiçbir şey yapmadan durmak ciddi bir mesai! Deneyin!
Günlerin hızla geçmesi, zamanın yetmemesi bir algı oyunu. Evet, çok çalışıyoruz, ister beyaz yaka olalım, ister freelance çalışalım, ister ev kadını olalım… Gün kesinlikle 24 saat değil. Yetmiyor. Neden mi? Durmak daha zor çünkü. İnsanın sadece kendiyle kalması korkutucu gelir. Sessizlik, kimselerin olmaması… Zihnin susmayan yanına dikkat vermek de cabası… Sadece dinlemek yeterli oysaki. Sen gerçekten ne istiyorsun? İnsan ömrünün ortalama 80 yıl olduğu varsayılırsa sen şu an kaç yıl daha dünyada ayak izine sahip olacaksın ki? Nedir bu koşturma, hız? Zaman kavramı da bizden gelen bir icat. Yunan felsefesinde iki yaklaşım buna ne güzel örnek: Kronos ve Kairos kavramı…
Kronos, Yunan felsefesinde zaman tanrısı. Şu an hani yetişemediğimiz, bazen çok yavaş, bazen çok hızlı gelen bildiğimiz zaman, niceliksel olanı… Kairos ise fırsat tanrısı. Çok hızlı hareket eden, kaçırdığında yakalaması güç fırsatı temsil eder. Niteliksel olarak bir zamana işaret eder. Geçirilen zaman ne kadar nitelikli ise hayat o kadar renklidir aslında! İyi geçen zamanın hızlı akması buna örnek ancak burada mutluluk, üretkenlik devrede. Kendine kattıkların… Einstein bile zamana Kairos penceresinden bakıyorsa bir bildiği vardır herhalde, değil mi?
Kairos zamanı içinde anda kalan “ben zamanları” bizi biz yapar. Kronos’ta isek zaman denilen insan icadı süreçte günler aylara, aylar yıllara savrulur…
Hiçbir şey yapma, birkaç dakika sadece dur, kendini dinle. Fırsatlar işte o anların içinde! Yakala!
İlginizi çekebilir: Hayatınızda şükretmeniz gereken şeylerin farkında mısınız?