X

Hiçbir şey eksik değil hayatta; sen bugün yaşamın sonsuz şifasını almaya hazır mısın?

GÖZ

“Mavi isin örttüğü vadileri ve dağları görüyorum,” dedi göz, “ne kadar güzeller.”         

Kulak dikkatle dinledikten sonra bir süre, “Nerede bu dağlar? Duyamıyorum,” dedi.

Sonra el konuştu, “Boşlukta uzanıyor ama dokunamıyorum, hissedemiyorum, bulamıyorum dağları.”

Burun konuştu sonra, “Dağ yok. Kokusunu alamıyorum.”

Göz bakışlarını çevirdi.

Diğerleri gözün tuhaf yanılgısından söz etmeye başladılar. “Gözün bir derdi olmalı.” 

Meczup, Halil Cibran

Bu kısacık satırlar size de tanıdık geldi mi? Bu basit anlatım, hayata karşı ön yargılarımızı o kadar güzel bir çarpıcılıkla dile getiriyor ki. Bizler de bu satırlardaki gibi, varlığını kulağın duyamadığı, elin dokunamadığı ve burnun ise koklayamadığı için reddettiği dağları, yani ‘’yok’’ saydığımız fırsatları her gün elimizin tersiyle geri çevirmiyor muyuz hayat karşısında? Kapımıza kadar gelen bereketi, caddeye çıktığımızda gördüğümüz küçük kız çocuğundan dünyaya fışkıran yaşam enerjisini veya bir çiçeğin güzelliğinde bulacağımız ilahi aşkı.

Alma kavramı çok kolay görünse de, uygulamada hep kurban psikolojisinin mağduru oluyoruz.

Aslında o kadar kolay görülen ‘’alma’’ kavramı, gerçek yaşamda iş uygulamaya gelince çoğumuz için bilinçaltımıza yerleşmiş olan ‘’kıtlık’’ veya ‘’isteklerin gerçekleşmemesi’’ ile bağdaşmış durumda. Eğer gerçekten hayatın içimizi doldurmasını istiyorsak öncelikle bakış açımızı değiştirmeli ve kurban psikolojisinden kurtulmalıyız. Peki nedir kurban psikolojisi? Şu şikayetler kulağa çok tanıdık gelecektir, ‘İstedim ama olmadı’, ‘Çok çalıştım ama kazanamadım’, ‘Değiştirmeye çalıştım ama engel olamadım’ gibi.

Öncelikle ‘’olmak’’ kavramını anlayalım:

Hayat, karşınıza çıkan her koşulda sizin yalnızca siz olmanızı, yani kendinizi gerçekleştirmenizi bekler. Bunun için bakış açınızı ‘’dış’’ odağından, yani başkasının seçimleri, başkasının öncelikleri veya başkasının ihtiyaçlarına odaklanmak yerine ‘’kendi’’ yani iç hissiyatınıza, durumlar karşısında sizin nasıl aksiyon alacağınıza, size açılan yollara ve bu yolda nasıl yürüyeceğinize odaklamalı; başkalarını eleştirmeyi, onları değiştirmeye çalışmayı veya dışarıdan müdahale etmeyi bırakmalısınız.

‘’Olmak’’ kavramından sonra ‘’kabul etmeye’’ odaklanalım:

 Kabul enerjisi ve tekamül; bu hayatta ‘’akışa bırakmak’’ dediğimiz hayatla birlikte hayata devam etmek için olmazsa olmazlar arasındadır. Örneğin; bitmiş bir ilişkiniz için, ‘Şöyle olsaydı’, ‘Böyle olsaydı’, ‘Bu benim suçum’, ‘Bu onun suçu’ gibi ego kalıplarıyla, tekamülden uzak, yalnızca ‘Bu benim başıma nasıl gelir?’ bakış açısını içselleştirecek olursanız, hayatınız çekilmez bir noktaya gider ve kurban döngüsünden çıkamazsınız.

Bu yüzden hayatta hepimizin bir sınavı olduğunu, sizin en önemli odağınızın yalnızca kendi sınavlarınız olduğunu, durumlar karşısında kendi ‘’tekamül’’ yani ‘’iç kabul: olanı ve olmayanı da aynı şekilde kabul etmek’’ bilincinize odaklanmayı unutmayın.

Şimdi sıra şifayı yani hayatın size bahşettiklerini ‘’alabilmekte’’:

Olmak ve kabul bilinci, size hayatınızda karşılaştığınız olaylar karşısında daha farklı ve ego kalıplarına göre daha olgun bir bakış açısı sunacaktır. Bu noktada anlamamız gerekiyor ki, hasta bir kişinin iyileşmesi bile şifayı kabul etmesine yani ‘’almaya niyetli olmasına’’ bağlıdır.

İlgili yazı: İçinizdeki iyileştirici gücü uyandırın: Aradığınız şifa çakralarınızda

Bunun en önemli ve ciddi örneğini, dünyada birçok kişiyi ‘’Tekrar Bağlantı-Reconnection’’ metodu ile iyileştirmiş dünyaca ünlü yazar sevgili Eric Pearl’ ün ‘’Tekrar Bağlantı adlı eserindeki paylaşımında gerçek tecrübesi olan bir örnekle çok güzel anlattığını görebiliriz;

İyileşmek için önce şifa almaya hazır olmalısınız.

…″Şifa alan hastalık ya da sakatlık değil, kişinin kendisidir.

…″Bu süreçte kendinizi kısıtlayabileceğiniz yollardan birisi inanç sisteminizdir. Belirli bir hastalık ya da sakatlığın şifa alamayacağına inanıyorsanız, belki kendinizi haklı çıkarabilirsiniz. Belki diyorum, çünkü evren sizi aşarak inançlarınızın üzerine çıkmanız için bir fırsat verebilir. Her durumda, bu karşı karşıya gelmeniz gerekmeyen bir engeldir.″

…″Bir süre önce, bir Alman kadın seans için geldi. Hannah MS (multiple sklerosis-dejeneratif bir sinir hastalığı)’ liydi ve eşi Karl onu odaya üç sene önce kullanmaya başladığı tekerlekli iskemle ile getirdi. Karl onu masaya yatırdı, sonra bekleme odasına geçti. Hanna’yla seans çok güzel geçti; bittiğinde masadan kalktı ve bir metre kadar kendi yürüdü.

…Genellikle, sevdikleri kişiyi odaya eşlerindeki değişmeyi görmek üzere davet etmek kelimelerle ifade edilemeyecek bir mutluluk verir, ancak Karl gördüklerinen pek mutlu görünmüyordu. Hannah’nın ertesi gün ikinci seans için tekrar gelmesi gerekiyordu, ancak bir hafta ortalarda gözükmedi. Geldiğinde yine tekerlekli iskemledeydi.

Bu olağandışıydı… Karl odadan çıktıktan sonra Hannah ile konuştum. Bana, Karl’ın bir süredir sevgilisi olduğunu itiraf ettiğini söyledi. Konuşmamız sırasında, bunun Hannah ve Karl için şifa söz konusu olduğunda ne demek olduğu ortaya çıktı. Bir şeyler kazanmak yerine, her ikisi de bir şeyler kaybediyorlardı: Hannah, kocasıyla olan en büyük bağını ve Karl, sevgili sahibi olmak için bahanesini!

Kendini şifalandırmak istemiyorsan, dedim, o zaman eve gitsen daha iyi olur. Anlamıştı…″

Hepimiz farklı bakış açılarımız, bilinçaltı inançlarımız ve tecrübelerimize dayalı olarak aslında almaya ve şifalanmaya direnç gösteriyoruz; fakat hayat bize vermek ve bizi daha da iyi bir versiyonumuza yönlendirmek için burada. Siz de bu yazıyı okuyor iseniz, hayatta nelere kabul veremediğinizi, hangi durumlarda ‘’olmak’’ kavramı ile akışa bırakamadığınızı ve en önemlisi hayatta nelerin size verilmediğini düşünüyorsanız, onları ‘’ALMAYA’’ kalben tüm samimiyetinizle egolarınızdan sıyrılarak ne kadar hazır olup olmadığınızı gözden geçirin.

Tüm isteklerinizin sizi bulacağı o gün için şimdiden bol şanslar…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale