X

Hibrit dünyada bizi neler bekliyor: Seçimli tüketim nedir?

Karantinada fiziksel olarak aslında yalnızken, his olarak bir o kadar da kalabalık olduk; siz de fark ettiniz mi? İçinde bulunduğumuz süreçte online eğitimler, dersler, çalışmalar, meditasyonlar, konuşmalar derken sanırım hayatımda kendimi hiç yalnız hissetmediğim nadir dönemlerden birinin içindeyim. Ya da ilki mi acaba? Tüm dünya hep beraberiz gibi.

Muazzam bir alışveriş dönüyor gönülden; şehirlerarası, ülkeler arası, kıtalar arası. En tatlı yanı ise bu beklenmeyen ve aslında şok edici durumun; birbirimize destek olabilmek adına hepsinin beklentisiz ve karşılıksız ilerlemesi oldu. Karantinanın bu kısmını gözlemlemek ve yaşamak benim içimde çok şey dönüştürüyor, çok başka açılardan gözlemleyip hayatıma bambaşka, ferah pencereler açılıyor.

Masiva aracılığıyla Dijital Gelecekte İnsan Kalmak gibi teknoloji, bilim konularında birçok kitabı olan Mustafa Acungil ile buluştuk dün akşamüzeri online platformda. Konumuz Corona sırası ve sonrası dijital dünya idi.

Belki 10 senede gelinebilecek dijital dönüşümlere virüs sayesinde 3 haftada geldiğimizden; hayatımızın artık birçok anlamda eskisi gibi olmayacağından, bu yeni süreç 3 ay sürse bile artık bu şekilde yaşamaya alışkanlık kazanmış olacağımızdan, hibrit diye tarif ettiği, alabileceğimiz maksimum faydaya göre seçimli şekilde ilerleyeceğimiz yarı dijital, yarı fiziksel bir yaşam şekline evrileceğimizden detaylı bir şekilde ve örneklerle bahsetti. Bu sürece kendimizi ne kadar çabuk adapte edersek de o kadar esnek ve rahat bir şekilde yol alabileceğimizden konuştuk.

Kendi içinde bulunduğum durumdan ötürü benim dikkatimi çeken bir konu vardı tüm bunların yanı sıra: Seçimli tüketim. Peki ne demek bu seçimli tüketim? Gelin bugün bu konunun üzerinde beraber duralım.

Karantina sürecinde online eğitimler, meditasyonlar, sporlar, yogalar, konferanslar vb. derken ben 1 ay sonunda kendimi yorulmuş bulmaya başladım. Kendimi rahatlatmak için bir şeyler yaptığımı düşünürken oradan oraya koşturarak kendimi müthiş yorduğumu fark ettim. Ruhum için dalgalandığımı zannederken, zihnimin sarmallarında takılı kaldığımı anladım.

Zihindi bu; asla doymuyordu. Hiçbir şey yetmiyordu; ne yaparsam yapayım, ne kadar beslemeye çalışırsam çalışayım… Hep eksikmişim gibi hissettiriyordu bana; sanki hep geride kalıyordum yine ve bu sefer tüm dünya hep beraber el ele ilerlerken. Bu sebeple o meditasyon senin, bu konferans, şu eğitim benim koşup durdum bin bir online çalışmaların arasında. Bir tanesine katılmazsam kontrolümü kaybedecek gibi, bir tanesini kaçırırsam tüm yararlı bilgilerden mahrum kalacakmışım gibi hissediyordum. Anlayacağınız biraz yavaşlamak ve durmak için doğa tarafından yüzümüze çarpılan sürede ben aksine daha da yoğunlaşıp hızlandım. Hiçbir şeye yetişemez, yetemez oldum. Ne enteresan his silsilesi.

Tam bunları yeni yeni fark etmeye başlayıp o yönde yol almaya başlamıştım ki dün Acungil, tam da bu mevzunun üzerine bastı. “Artık seçimli tüketim yapmamız gereken bir dönem” dedi. Eskiden kıtlık vardı, evet ama artık dünyanın bolluğu içerisinde yaşadığımız bir dönemdeyiz. Artık her şeyden çok fazla olduğu için ve çok fazla tükettiğimiz için hastalanıyoruz bu sefer de geçmişin aksine. Eskiden açlıktan ölürken insanlık, şimdi kabına alabileceğinden çok daha fazlasını alıp tükettiği için, yani çok fazla yediği için hastalanmaya ve ölmeye başlamıştı. Günümüzde obezite veya şeker hastalığı oranı hiç küçümsenecek yüzdelerde değil maalesef dünyada.

Son zamanlarda yemek bolluğu gibi bir başka bolluk içinde olduğumuz bir sürü havuzdan bir tanesi de bilgi havuzu. Artık o kadar çok bilgi içerisindeyiz ki! Bilgi bombardımanı dönemi yaşıyoruz sanki. Sağımızdan, solumuzdan nefes almamıza olanak tanımadan bilgi yağıyor. Ben özellikle karantina zamanı bu bilgi bombardımanının içerisinde kaybolanlardan oldum. Hangi bir yerinden tutacağımı şaşırıp bilgilerin altında büyüyeceğime küçülen oldum. Tam da bu noktada güzel bir tavsiye vermiş oldu Acungil bana, hepimize: “Her bilgiye atlamayacağız, bize anlamlı gelen, hikayemize uyum sağlayan bilgilere yöneleceğiz” dedi.

Işıklar yandı tabii bende. Bir ayımı almış olsa dahi anlamaya başlamıştım bu bilgi bombardımanı illüzyonunu, fakat tam bu sırada saygı duyduğum biri tarafından da bunu duymak zihnimi iyice rahatlattı. Artık dünyada her şeyden çok fazla var; çok fazla yemek, çok fazla bilgi ve biz kendimize göre hayatımız için akıllıca seçimler yapmak zorundayız! Nokta.

Bunları konuşurken bir şey daha gördüm. Binlerce yıldır kıtlık içinde yaşıyorduk. Her an hayati bir şey bitebilir ve ölebilirdik. Atalarımız bunu oldukça çok yaşamış ve bu bilgi DNA’larımıza işlenmişti. Kıtlık yoktu ama kıtlık bilinci halen bizimleydi. Bugün bile. Bu sebeptendir ki korkudan, hunharca dışarı markete koşan insanları hala görüyoruz. Bu sebeptendir yoğun açlık korkusuyla bilinçsizce marketlerde birbirleriyle kavga eden insanların virüs bulaşma ihtimalini tamamen unutması aslında…

Fakat uzunca bir süredir bu durum değişti aslında. Dünya değişirken artık geçmişte kalan bilinçlerimizi de yeniye/bolluğa dönüştürme zamanı. Sadece benim bu karantinada yaşadığım süreç gibi bir süreç yaşayabilir çoğumuz. Bunu da ben bolluğa adaptasyon süreci olarak yorumladım. Kıtlıktan bir anda bollukta bulunca kendisini insan; nereye saldıracağını şaşırabilir. Bu çok normal. Elbette ki zaman alacaktır biraz bolluğun içine yerleşme süreci, hatta bolluğu algılayabilme süreci.

Muhtemelen ben de bu sebepten bir ay boyunca ne yapacağımı şaşırıp eğitimden eğitime, çalışmadan çalışmaya koştum. İpimi salmışlar gibiydi. 

Ama artık iyice anladım. Hikayeme uyumlanan, bana anlamlı gelen noktalara yöneleceğim sadece. İçgüdüleriyle hareket eden biriyim normalde. Kalbimi dinlemeye başlayacağım yeniden. Zihin yeterince hüküm sürdü üzerimde bence. Eğer bir çalışma gördüğümde içimden geliyorsa girip aslında o kadar da ihtiyacım olmadığını hissediyorsam duracağım. Böyle böyle de yolumu bulacağım.

Mesela 20 dakika sonra bir meditasyon varmış; ajandamdan bana göz kırpıyor. İçime bakıyorum; “Yok, hayır, bu sefer değil” diyor kalbim; ihtiyacın yok. Tamam o zaman diyorum ben de. Duracağım. Hiçbir şey yapmadan öylece duracağım. Çünkü en çok ihtiyacım olan aslında bu, biliyorum.

Nice kalpten ilerleyebildiğimiz anlara olsun. Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Bedeninizi dinliyor musunuz: Organlarınızı duyun, onlara iyi bakın

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale