X

“Heybesini Çiğneyen Katır”

Dicle Doğan, işlerini her daim merakla takip ettiğim çok yönlü sanatçı bir arkadaşım. Çevre dostu, ekolojiye duyarlı, sürdürülebilir çoğu vegan ürünlerin sevdiğimiz yüzü olmasının yanı sıra, bilinen bir dansçı, ödüllü bir koreograf ve birçok işte yönetmenlik imzası bulunan bir tiyatro kadını. Hızlıca özgeçmişine bakarsak, Mimar Sinan Üniversitesi’nden 2006’da lisans, 2014’te ise yüksek lisans eğitimine başlıyor. Ayrıca 2017’de de 200 saatlik vinyasa eğitmenliği sertifikasını tamamlıyor. Aralarında özel, belediye ve devlet tiyatrosu yapımı olan 28 farklı oyunun koreografisini yapıyor, 8 önemli etkinlikte dansçı olarak yer alıyor ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ndeki öğretim görevliliğinin yanı sıra birçok atölye/workshopta ders veriyor.

Heybesini Çiğneyen Katır, Dicle Doğan’ın ilk özgün oyunu değil. Domuzların Depresyonu ya da Dress gibi oyunlarını önceden izlemiş olanlar, onun güncel meseleleri dert edinen cesur bir söylemi olduğuna aşinadırlar. Bu oyun ise Doğan’ın biraz olgunluk dönemi gibi, onun dünya turları sırasında hissettiklerinin genç kadın gözünden bir tutam yansıması. Doğan bu oyunda meseleleri sadece dert etmekle kalmamış ve biraz daha sorumluluk almış gibi. Dünyanın birçok yerinde yürürken, üstelik Pippa gibi bir barış elçisinin cinayetinin yaşandığı ülkemizde doğup büyümüş bir genç kadın olarak elbette yer yer tekinsiz hissetmiş, kendi merkezinde tekrar güveni sağladıktan sonra da bol bol sorgulamış. Bu ülkede kadın olmanın haklı isyanını da yakın arkadaşları Simge Günsan ve Iraz Akçam’ın şahane uyumu içinde seyirciye aktarıyor.

Özellikle Simge Günsan’ın ifadelerinde, kadının toplum içindeki yeri, o yere karşı çıkışı ve çıkamama yenilgisi arasındaki bocalamayı, etkide veya gizli şiddete maruz kalışındaki çatışmayı, kaldığı tüm duygusal şiddetin karşılığında hala kendi olarak var olmaya çalışmasını, devinişi ve bu deviniş sonrasında dönüşümünü algılayabiliyoruz.

Oyun, büyük sahnelere ihtiyaç duyacak bir oyun değil, bu sebeple ön sunumu Simge Günsan’ın Urla’da bir sanat evine dönüştürdüğü Alan Pa’da yapıyor. Kadro Pa ekibi ile başlanan bu yolculuğun ilk durağı olarak İstanbul’a geliyorlar ve Kabile Sahne’de prömiyeri gerçekleştiriyorlar. Ben Kadıköy’de meşhur Karga Bar’ın üst katı KargArt’ta ikinci oyunu izledim ve yapısı itibarı ile samimi bir seyirci ortamına, ardından sohbet edebilme özgürlüğüne sahip oluşuyla oraya çok yakıştığını düşündüm. Tekrarını dilerdim, buradan duyurayım. Bu arada tabii ki ilerleyen tarihlerde alternatif sahnelerde de izlenilecek ve bunlar için Alan Pa’nın sayfası takip edilebilir.

Metne bakacak olursak, beni en çok tek bir halıda/halı ile oynanmasıyla ve de uzun bir müzikle başlamasıyla etkiledi. Uzun bir müzik diyorum çünkü Esmani Kılıç’ın performansı resmen bir konsere gelmişiz havası verdi. Bu da kanımca, bizi başka diyarlara götürdü. Bir yolculuğunun başlamak üzere olduğunu tam da buradan anladık hatta ya da Dicle ile dünyanın bir yerinde yürümeye başladık. Sonra iki kadın oyuncumuz da o yolculuğa dahil oldu. Hepimiz bir diyarda ve Dicle’nin farklı ruh hallerindeydik sanki. Diğer taraftan da, müzik ne kadar yolculuksa yani gitmekse, halı da o kadar köklenmeye dair, göçebe ama kendinden bir şeyler taşımaya, yerleşik olmaya dairdi ve Dicle Doğan’ın iki personası olduğunu düşündüğüm iki kadın oyuncu da tüm ifadelerini halının yardımı ya da halıya rağmen gerçekleştiriyordu.

Bir taraftan özgürlüklerini ilan edip bir taraftan kendilerini kısaltıyorlardı resmen. Bir taraftan bağımsız bir dansa, bir taraftan da bir iç döküşe şahit oluyorduk. Tek perde de bedenimizin, duygularımızın, kadınlığımızın, özlemlerimizin, üzüntü ve öfkemizin her derinliğine daldık çıktık. Kafamızda yeni sorular ve birlik olmaya dair bir inanç ile belki de…

Tüm bunlar için, aynı zamanda Dicle Doğan’ın eşi olan şair yazig Mahmud Sıfatsız’ın şiirinin* yer aldığı bu oyun kaçırılmamalı ve üstüne biraz durup, sonra da “Bir insan ömrünü neye vermeli?” diye sorulmalı diyorum. Naçizane!

*Kalburu saçtan
Kamburu heybe;
Deseni sırtında
Katırlaşmış dertlerinin gölgesiyle;
Pembe bir ruh.
Bir…iki…belki milyon,
Hepten milyar dolusu dünyada;
Kimine çeyiz sandığından,
Kimine statü nişanı,
Kiminin ise göz zevkine
Takılıp-serilmiş halı!
Kime ne?
Altına süpürülmüş tozlarla
Ufalanmış kozların hüsranı,
Hasetlik günahlar.
Karşı çıkılmış niyetle
Kire bulanmış minnetin biriktirdiği tabaka yüzünden,
Püskülleri yerden kesilmiş bir halı.
Uçuk-savruk, sanrıdan hallice…
Overlock’tan bertaraf.
Kime ne!
Yok anam…
Vursan da dere başında taşlara,
Çeksen de güven bağladığın makinenle
…koy vermez.
Motifine işli,
İpliğinin her sicminde sıkışmış lekeleriyle
Bir başına.
Kime ne…

İlginizi çekebilir: ‘Aynı Ben Değilim’: Yazar Damla Kunç Koçman ile keyifli bir röportaj

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale