Heybeliada İstanbul’un en yeşil ve doğal kalabilmiş büyük adalarından bir tanesi ve bu nedenle günümüzde hem şehrin sakinleri hem de şehir dışından gelenler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor. İçerisinde devamlı olarak yaşayan yerli halk da mevcut ve bu nedenle zaman zaman biraz fazla kalabalık olabilse de, İstanbul’a çok yakın mesafede dinlendirici bir gezinti yapmak için en iyi tercihlerden bir tanesi olacaktır.
On altıncı yüzyıla dayanan tarihiyle Heybeliada, her dönem farklı gelişmelere gebe olmuş ve bu nedenle hepsinin izlerini adada görmek mümkün. Bir dönem hastalıklardan kaçınılabilecek bir karantina adası olurken, başka bir dönem ise Hristiyan din adamlarının yetiştirildiği bir ada olmuş. Günümüzde bu amaçların ikisi için de kullanılmıyor ve temel olarak bir sayfiye yeri haline geldiği söylenebilir. Adada dolaşırken köklü tarihini gördüğünüz her yerde fark edeceksiniz ve ayrıca doğanın size sunduğu imkanlardan da faydalanacaksınız. Dilerseniz lafı çok uzatmadan en temel bilgilere geçiş yapalım.
Heybeliada nerede ve ulaşım nasıl olur?
Heybeliada İstanbul’un Prens Adaları olarak adlandırılan adalarının en büyük ikincisi durumunda ancak yeşillik ve temizlik bakımından en iyisi olduğu söylenebilir. İçerisinde görülebilecek çok şey var ve ayrıca denize girme, güneşin tadını çıkarma fırsatını da sunduğu için ayrı bir yeri var. Konum olarak Maltepe’nin hemen karşısında bulunuyor ancak tabii ki denizde olduğu için ulaşım biraz meşakkatli.
Adaya ulaşmak için ya Avrupa yakasında Kabataş, Eminönü veya Beşiktaş’tan, ya da Anadolu yakasından Bostancı ve Kadıköy iskelelerinden vapura binmeniz gerekiyor. Avrupa’dan gelenler için varış süresi bir buçuk saati bulabiliyor ancak Anadolu’dan gelecekseniz bir saatten daha kısa sürede adaya varabiliyorsunuz.
Vardığınız zaman ziyaretçilerin temel olarak yayan veya bisikletli şekilde adayı gezdiğini göreceksiniz ancak faytonlar kaldırıldıktan sonra onların yerine gelen elektrikli dolmuşları kullanarak da ada içerisinde istediğiniz yerlere ulaşabilirsiniz.
Heybeliada’ya ne zaman gitmeli?
Heybeliada yaz kış ne zaman isterseniz görmekten keyif alabileceğiniz nadide adalardan bir tanesi. Ancak özellikle yaz aylarında ve resmi tatiller ile hafta sonlarında biraz fazla kalabalık olabildiğini unutmayın. Bu kalabalık süreç daha iskeleye vardığınızda başlıyor ve gün boyunca devam ediyor. Bu nedenle kalabalık günlerde en erken seferle ulaşmanız kalabalığa kapılmadan daha rahat dolaşmanıza müsaade edecektir.
Eğer ilkbaharın ilk ayları ve sonbaharın son aylarını tercih ederseniz daha sakin, huzurlu ve amacınıza uygun hale gelmiş bir adayla karşı karşıya kalacaksınız. Bu dönemde artık kalabalık çok kalmıyor ve turistik satışlar yapan işletmelerin de bir kısmı kapandığı için adanın tarihini daha kolay bir şekilde koklamak mümkün oluyor.
Kış aylarında gezmek de mümkün ama soğuk ve yağmurlu olmayan günleri tercih etmeniz daha uygun olur. Fakat adaya biraz da deniz keyfi için geliyorsanız, bunun en iyi zamanı yaz ayları olacaktır. Çünkü diğer aylarda biraz Karadeniz iklimine kayabildiği için suyu soğuk olabiliyor.
Heybeliada’da kalınacak yerler
Heybeliada da tarih kokan eski oteller, ayrıca yeni ve daha uygun fiyatlı pansiyonlar ve bir iki butik otel bulunuyor. Ancak konaklama olanakları bakımından çok geniş imkanlar beklememek gerekiyor. Kamp kurmak isteyenler için maalesef pek bir imkan yok ve bu nedenle bu olanakların daha iyi olduğu diğer adaları tercih edebilirsiniz.
Adada çok fazla yerleşim alanı olmadığı ve gelenlerin genelde günübirlik gelmelerinden dolayı konaklama anlamında çok gelişmiş olmadığını belirtmek gerekiyor.
Heybeliada’da nereleri görmeli?
1. İsmet İnönü Evi
İsmet İnönü’nün Cumhuriyet’in kuruluşunun bir yıl sonrasında rahatsızlanması, doktorların ona sakin ve sessiz bir yerde istirahat önermesine sebep oldu ve kendisi de Heybeliada’nın Refah Şehitleri Caddesi üzerinde bulunan bir köşkü eşyalı olarak kiralamıştır. Ev daha sonrasında yine İsmet İnönü tarafından satın alınmış ve eşyalar ise Atatürk tarafından kendisine hediye edilmiş. Ev hala o zamanlardaki haliyle görülebiliyor ve İsmet İnönü’nün adadaki hayatına daha yakından göz atabiliyorsunuz.
2. Deniz Lisesi
Heybeliada Deniz Lisesi’nin tarihi 1700’lü yıllara dayanıyor ve Osmanlı İmparatorluğu zamanından beri denizciler yetiştirmek üzere kullanılmış olan deniz lisesi, hem eski hem de yeni bir binadan oluşuyor ve özellikle eski binanın sizi yıllar öncesine götüreceğinden emin olabilirsiniz. Artık binada herhangi bir eğitim verilmiyor ve okul kapatıldı ancak turistler için ziyarete hala açık olduğunu belirtelim.
3. Ruhban Okulu
Uzun adıyla Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu, bin yılı aşan bir geçmişe sahip ve bu nedenle bölgedeki en eski ve köklü yapı ile kurumlardan da bir tanesi. Bizans İmparatorluğu döneminde hem dini hem de genel olarak eğitim amaçlı olarak kullanılmış olan bu okul, pek çok Ortodoks din adamının yetişmesine vesile olmuş. Ancak 1971 yılının gelmesiyle birlikte Türkiye’deki tüm okulların devlete bağlanması, ruhban okulunun da sonunun gelmesine sebep olmuş. Dönem dönem okulun tekrar eğitim vermesi için tartışmalar ortaya çıkıyorlar ancak bunlardan bir sonuç alınabilmiş değil. Yine de ziyaret etmek isterseniz sizi çok farklı bir ortamın ve havanın beklediğini göreceksiniz.
4. Sanatoryum
Sanatoryumlar özellikle de bulaşıcı ve tedavi etmesi zor hastalıkların yaygın oldukları dönemlerde hastaların daha rahat etmeleri ve tedavilerinin izole bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için kurulmuş olan sağlık kurumları olarak karşımıza çıkıyorlar. Heybeliada da bir ada olmasından dolayı Atatürk’ün emriyle bir sanatoryuma sahip olmuş. 1920’lerin başından 2000’lerin başına kadar aktif olarak varlığını sürdürmüş olan bu sanatoryum, sonrasında kapatıldı ve artık gezintiler ve film çekimleri gibi şeyler için kullanılıyor.
5. Süslü Mezar
On dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan bir İngiliz soylusunun kendisi ve eşi için yaptırmış olduğu anıt mezar, görkemiyle ziyaretçileri yüz yıldan uzun süredir etkilemeyi başarıyor. Mezarın önünde içerisinde yatanların bir hikayesini okuyabiliyorsunuz ve ayrıca sonrasında önüne inşa edilmiş olan kuyudan hala su çekmek mümkün. Ruhban okuluna çok yakın mesafede olduğundan aynı gün içerisinde görebilirsiniz.
6. Değirmenburnu
Değirmenburnu Heybeliada’da ulaşabileceğiniz pek çok piknik alanı ve koydan bir tanesi ancak içlerinde en geniş, en çok imkan barındıran ve rüzgara karşı da en korunaklı olan olduğu için, özellikle bahar ve yaz aylarında herkesin favorisi haline geliyor. Eğer adada keyifle piknik yapmak, güzel manzaralar seyretmek isterseniz kesinlikle gözden kaçırmayın. Plaja da sahip olması nedeniyle aynı gün içerisinde denize girerek su ve güneşin tadını da çıkarabilirsiniz.
7. Aya Yorgi Uçurum Manastırı
Herkesten ve her şeyden uzak bir şekilde inzivaya çekilmek isteyen Ortodoks din adamlarının yüzyıllardır gelmiş oldukları Aya Yorgi Uçurum Manastırı, on beşinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar bir izolasyon noktası olmayı başarmış. Her ne kadar bazen yaşanan yangınlar nedeniyle büyük hasar almış olsa da, o dönemlerden kalma pek çok esere ulaşmak mümkün. Günümüzde eskisi kadar izole bir noktada olmadığı için elbette bu işlevini kaybetmiş durumda. Yine de ziyaret etmekten keyif alabilir ve eski keşişlerin hayatlarını gözünüzde canlandırabilirsiniz.
8. Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze Evi
Türk edebiyatının önemli isimlerinden olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın adada 30 yıl boyunca yaşadığı ev, günümüzde bir müze olarak hizmet veriyor ve içerisinde yazarın sahip olduğu kişisel eşyaları, eserlerini ve el yapımı çalışmalarını görebiliyorsunuz. Dönem dönem bakım için kapatıldığından dolayı girmeniz mümkün olmayabilir ancak açık bir anına denk gelirseniz kesinlikle göz atmadan geçmeyin.
Heybeliada’da ne yenir?
Heybeliada’da her damak tadına uygun ürünler sunan restoranlar veya büfeler mevcutlar. Ancak özellikle balık restoranlarına uğramayı ve Marmara’nın enfes manzarasını izleyerek yemeğinizi tüketmeyi unutmayın.
Bunun yanında çok hoş konsept kafeler mevcutlar ve bu nedenle tarih kokan kafelerinde kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Özellikle sahilde ormanların yanında konuşlanmış olan bazı kafeler ise bir yandan ağaçların uğultusu, bir yandan da dalgaların sesi ile sohbet etmeniz için size olanaklar sunacaklar.
Heybeliada’da gece hayatı nasıl?
Heybeliada’nın nüfusu ve ayrıca turist kapasitesi yaz aylarında çok yükseliyor ve bu nedenle geceyi geçirebileceğiniz mekanlar da aktif hale geliyorlar. Adada çok kısıtlı miktarda alan olduğu için elbette bir Bodrum hayatı beklememek gerekiyor fakat çeşitli kafelerde müzikle beraber tatlı bir akşam geçirebilirsiniz. Özellikle zaman zaman canlı müzik imkanları da olduğu için hoşunuza gidecektir. Bunun haricinde çok hareketli, dans ve DJ’ler ile dolu geceleri Heybeliada’da beklemenin pek de doğru olmayacağını belirtelim.
İlginizi çekebilir: İstanbul’un incisi: Huzur dolu Adalar’da doğaya kaçışİstanbul’