Herkesin savaşı başka: Kendi hayatını ne kadar sahipleniyorsun?
Sizin de hayatınızda insanlar var mı özendiğiniz; fikirlerine, ürettiklerine, aşklarına, hayatı yaşayış şekillerine? Hatta biraz da kıskandığınız belki?
Benim vardı birkaç gün öncesine kadar. Sonra olmayacak bir şey oldu ve bir şekilde o kişilerin iç dünyalarına şahit oldum hiç bilmediğim, görmediğim ve tahmin etmediğim.
İlk tepkim şaşırmak oldu. Benim özenip sahip olmak istediğim bazı şeylerin aslında o kişilerin hayatına ağırlık yaptığını gördüm. Ya da özendiğim duruşların arkasında aslında kendine güvensizliklerin, çaresizliklerin olduğunu fark ettim. Sonra hatırladım. Özendiğimiz kişilerin de bizden hiçbir farkı olmayan, kendilerine has korkuları olan insanlar olduğunu hatırladım.
Hayran olduğumuz, özendiğimiz kişilerin hayatlarını aslında hiç bilmiyoruz. Kendi içlerinde ne savaşlar veriyorlar, geldikleri yere gelmek için nasıl yollardan geçtiler, bizim iyi/hoş diye gördüğümüz şeyler, aslında onların kendileri için de aynı anlamı ifade ediyor mu? Fark ettim ki biz sadece dışarıdan gördüğümüz durumlar hakkında sadece hikaye yazıyoruz. Gerçek konusunda hiçbir fikrimiz yok. Hikaye yazıyoruz ve yazdıkça gözümüzde büyütüyoruz. Aslında başkalarını büyütürken de farkında olmadan kendimizi küçültmeye başlıyoruz birçoğumuz.
Bunları düşünürken ben elimden geldiğince yapmamaya çalışsam da yine hatırlattım kendime. Herkes kendi içinde bir savaş veriyor. Bu hayatta kimseyi yargılama.
Dışarıdan ne göründüğüne, nasıl göründüğüne çok da aldanmamak gerek kişinin kendi iç dünyasını dinlemedikçe. Bilemeyiz. Sadece gördüklerimizden yola çıkarak ürettiğimiz hikayeler olur elimizde o kadar. Aslında en kızdığımız, öfkeden kudurduğumuz insanlar bile kendi dünyalarından dinlenmeyi, şefkati hak ediyorlar. Hepimiz hak ediyoruz.
Aslında ben bile örnek olabilirim tam karşı noktadan bakıldığında. Allah’a çok şükür sağlığa, aileye, başımı koyabileceğim güzel bir eve, istediklerimin birçoğunu yapabildiğim rahat bir hayata sahibim dışarıdan bakıldığında. Hiç unutmayacağım hatta bir arkadaşımın bir gün bana söylediği cümleyi:
“Senin hayatını yaşamak istiyorum.”
Şok olmuştum çünkü kendi iç dünyamda çok büyük sıkıntılardan, güvensizliklerden, çaresizliklerden ve birçok şeyden geçiyorum hepimiz gibi. Nasıl bir insan benim hayatımı yaşamak isteyebilirdi ki? Ne kadar büyük bir cümle. Duyduğum da çok iyi oldu tabi o ayrı; bana sahip olup göremediğim birçok şeyi hatırlattı sağ olsun. Sonrası hep sonsuz şükür tabi.
Ben özendiğim kişilere o cümleyi kursam muhtemelen onlar da benimle aynı tepkiyi vereceklerdir. Ne komiğiz değil mi? Özeniyoruz ama neye de özendiğimizi tam olarak bilmeden…
Ayrıca, sen kendini daha aşağılarda görürken, belki o hayatını beğendiğin kişi de sana özeniyordur, seni örnek alıyordur nereden biliyoruz? Hemen bir örnekle açıklayayım.
Mesela ben şu ana kadarki hayatımda süreçleri başkalarına göre nispeten daha yavaş ilerleyen biriydim. Bunun için de hep çok üzülmüşümdür. Başkaları ilerlerken ben çoğu zaman yerimde sayıyormuş hissiyle yaşadım. İnanın korkunç bir his! Benim hayatım eğer böyleyse, nasıl insanlara özenebilirim sizce? Tabi ki hayatında hızlı ilerleyen, yol alan insanlar benim genelde imrenerek baktığım insanlar oldu. Örneğin ilişkisi biter, benim kendime gelmem aylarımı alırken, kişi bir ay sonra başkasıyla aşk yaşamaya başlamıştır bile. Ya da ben henüz bir proje üretmişken aynı zaman diliminde başkası on proje üretmiştir gibi sonu gelmeyecek örnekler sıralayabilirim hayatın her alanında. Bu egonun var olmak için bize dayadığı “kıyas” ise bizi küçültür, silip süpürür ve başka da bir işe yaramaz. Ayık olmazsak bu oyuna öyle güzel geliriz ki, hiç anlayamayız bile.
Şimdi şu açıdan bakalım bir de. Hızlı üreten kişiyi düşünelim. Belki de o kadar çok üretiyor ki hangisiyle baş edeceğini, neye yetişeceğini şaşırıyor ve arada sıkışıp kitleniyor. Bu defa elinde çok fazla şeyi olmasına rağmen hareket edemiyor, sahip olduklarını dünyaya akıtamıyor. O kişi de belki benim gibi ağır ama sakin, net adımlarla ilerleyen birine özeniyordur? Belki de benim şikayetçi olduğum ve beni mutlu etmeyen özelliğim bir başkası için ilhamdır?
Bu sebeplerden dolayıdır ki odağımızı başkalarının hayatına yöneltip onları büyütüp kendimizi daha da beğenmeyeceğimize, sahip olduğumuz enerjiyi sadece kendi hayatımıza akıtmalıyız. Kendi yaptıklarımıza odaklanıp kendi ruhumuzu büyütelim, kendi hayatlarımızı genişletelim. En önemli noktalardan bir tanesi ise kendi yolumuzu olduğu gibi, olduğu haliyle kabul edelim. Ben nispeten daha ağır isem eğer bu hayatta, başkalarının hızına bakıp üzülmek yerine benim için bu yolun ağır ilerlediğini kabul edip bu kabulle ilerlemektir belki de kendim için yapacağım en güzel şey. Hem değiştirmek isteyip de değiştiremeyeceğimiz şey var mı bu hayatta? Gerçekten istersek yok. Ben de o yüzden hayatımın şu ana kadarki bölümü ağırdı diye belirttim özellikle; bundan sonrasını bilemeyiz değil mi?
Yani, ben diyorum ki; dışarıdan bakıp kimsenin içinde hangi yollardan geçtiğini bilemeyiz. Özendiğimiz insanlar aslında belki de içlerinde bize özeniyorlardır. Hiç öyle hafife almayın kendinizi. Hayran olun kendinize! Başkalarından ilham alın ama sadece kendinize hayran olun.
İşte o zaman daha bir özgür ve dingin bir yerden yaşanıyor hayat.
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: İnsanları gerçekten tanıyabilmek için sözlerinin ötesini görebilmek gerekir