X

Herkesin hayalini kurduğu “doğru insan” kimdir?

Bu aralar etrafta nereye kulak kabartsanız duyacağınız, adeta dillere pelesenk olmuş bir feryat var: “Doğru insanı arıyorum!” İnsanları ilişkiden ilişkiye gezdiren, özellikle kadın erkek ilişkilerinde rekabet ortamını iyiden iyiye çirkinleştiren bir arayış bu… Eğer karşınızdaki istediğiniz gibi olmayı kabullenmez veya o kişiye dönüşmezse ne yazık ki eleniyor… Siz de kendinizi “Ah bu da doğru kişi değilmiş!” derken buluyorsunuz ve aslında sadece kendinizi kandırıyorsunuz. Çünkü “Problem bende değil, başkalarında” demek, problemin çözümün de başkalarında olduğuna kendinizi inandırmak demektir.

Kriterler, ağır şartlar ve puanlar üzerine kurulu ilişkiler

Aklınızda nasıl bir insanla beraber olmak istediğinize dair bir sürü düşünce vardır. Bunun adının illa sevgili olmasına da gerek yok. Hayatınıza herhangi birini dahil etmeye karar verdiğiniz veya böyle bir durumun içine girdiğiniz az düşünmeye başlıyorsunuz. Kafanızda kendiniz için “doğru” olarak belirlediğiniz tüm değer yargılarınız, bir anda karşınızdaki kişide aradığınız kriterler haline geliyor.

Yıllar geçtikçe, tecrübelediğiniz dostluk ve ilişkilerin sayısı arttıkça, kafanızdaki doğru insanı sürekli revize edersiniz. Hayatınıza giren insanların sayısı arttıkça doğru kişiyi bulmaya olan hevesiniz (bana kalırsa bu sadece hırs) aynı oranda artar. Her dünyanıza dahil olan yeni kişiyi kafanızda yaratığınız o kalıbına oturtmaya çalışırsınız. Ne kadar oturtmaya çalışsanız da kalıba bir türlü sığmaz. Bu durum da öfkeye sebep olur. Bazen kendinize kızarsınız “Ben nerede yanlış yapıyorum, neden olmuyor?” diye. Fakat çoğunlukla diğer insanlara kızarsınız. Sizin için doğru olanın onlar için de doğru olduğuna eminsinizdir çünkü. Neden sizin istediğiniz gibi olmuyorlardır o halde? Sizin doğrularınız, karşınızdakinin verebileceği en iyi kararlar, olabileceği en iyi insan veya sahip olabileceği en güzel erdemler olmayabilir…

Kadının ve erkeğin doğruluğunu puanlarımız, kriterlerimiz belirler. Erkeğin işi iyi değilse azmi yok demektir; sınıfta kalır. Çok fazla parası yoksa başarısızdır, barajı geçemez. Kadın şişmansa zaten direkt elenir. Bakımlı görünmüyorsa kendini salmıştır, hayır gelmez… Hadi bu engelleri bir şekilde geçtik diyelim… Bir şekilde buluşmayı becerdik. Bu sefer de yeni bir liste ortaya çıkar… Buluşmada kimse kendisi ile ilgili her şeyi anlatmak istemez, dürüst değildir. Yöneltilen sorular hep o insan olup olmadığınız ile ilgilidir. En ufak hareketiniz bile karşınızdakini şüpheye düşürebilir. Günün sonunda ise tebrikler o insan değilsiniz, sizinle ilgili tek bir yorum yapılır: “Yok, bu iş yürümez. Doğru insan sen değilsin.”

Bu noktada kabullenilmesi gereken iki büyük gerçek vardır. Birincisi her insan, hayatta yaşadığı ve tecrübe ettiği durumlarla şekillenmiş ve hamuru farklı yoğrulmuştur. Yani nasıl herkes aynı tarifi bile uygulasa farklı lezzetler ortaya çıkıyorsa, insan da tam olarak öyledir. İkincisi de ilişkilerin dinamikleri birbirinden çok farklıdır. Size göre x bir insan sizinle sağlıklı ve doğru bir ilişki kuramayacakken, y bir insanla hayatının aşkını yaşayabilir. Buradan çıkacak tek sonuç ise, ilişkideki başarısızlığın doğru insan olmakla değil, hayattaki görüşlerinizin, beklentilerinizin ve isteklerinizin uyuşmasıyla ilgisi olduğudur. Ee neye yaradı o zaman kriterler?

Aradığınız insan, olmayı arzuladığınız insan olabilir

Hepimizin kendimiz ile ilgili bilinçaltındaki inançlarımız var. Bu inançlara göre de erişmek istediğimiz bir kişilik var. İnsan, kendisi ile ilgili bilinçaltında hangi inançlara sahipse, bu inançların onaylanmasına ihtiyaç duyduğundan, “doğru kişinin özelliklerinin listesini” yapar. Yani o doğru insanda aradığınız tüm özellikler, günün birinde sahip olmayı arzuladığınız veya sahip olduğunuza inandığınız mükemmel özelliklerinizdir. Mesela sadık bir dost veya sevgili hayal ediyorsanız muhtemelen ya ilişkilerinizde sadık olan tarafsınızdır ya da bir kadına/erkeğe bağlanabilecek kadar sadık olmayı arzuluyorsunuzdur. Ya da o listede “beni çok seven birisi olsun” diye bir maddeniz var ise aslında bu maddeden kendinizi sevmediğiniz veya kendinizi sevmeye ihtiyacınız olduğu ortaya çıkar. Doğru insan için hazırlamış olduğumuz kriterlerin tamamı gerçekte kendimizde olmasını istediğimiz özelliklerin bir bütünüdür.

Burada asıl önemli olan çuvaldızı kendinize batırıp batıramadığınız. Kavgaların vazgeçilmez cümlesini kendinize sorun: “Sen kimsin ki?” deyiverin bir kere… Karşı tarafta aradığınız özellikler sizde var mı? Siz sadık mısınız? Hiç aldatmadınız yani, öyle mi? İyi bir kariyeriniz var mı? Maddi gücünüz ne durumda? Peki ya kilonuz? Sahiden hiç yalan söylemiyor musunuz? Kendinizde olmayan bir şeyi başkasında aramak kulağa nasıl geliyor? Yaşamadığınız bir hayatı, başkasından beklemek ne kadar mantıklı? O halde soruyu yineleyeyim: Ee neye yaradı kriterler?

Neyi neden istediğinizi bilmeye gayret edin. Bir ilişkide iyi maddi imkanlara sahip bir sevgili sizin için neden bir kriter? Sevgilinizin kültürlü, donanımlı, iyi eğitim almış bir kimse olması, yarışma programına katılmayacak, özel ders vermeyecekse neden bu kadar önemli ilişkiniz için? Donanımlı bir kadın/erkek sizin için ilişkide neyin garantisi? Kriterlerinize gerçekten siz mi karar veriyorsunuz, yoksa toplumun dayattığı kriterlere maruz kalarak “farkındalıktan yoksun” bir arayış içinde misiniz? Burada önemli olan kendinizi iyi tanıyabilmek ve ne istediğinize karar verebilmek. Eğer bunlara karar veremiyorsanız toplumun size dayattığı kalıplara mahkumsunuz demektir. Daha kötüsü çevrenizdeki insanları doğru kadın-doğru erkek diye açıkça yargılıyor, sınıflandırıyor, üstüne üstlük bunu yapmak hakkınızmış gibi davranabiliyorsunuz…

Kendimizden olanın “iyi” olduğunu düşündüğümüz sürece, cinsellik, din, etnik köken, ahlak, vicdan, iyilik-kötülük gibi daha birçok konuyu da tabu haline getiriyoruz. İlişkilerimizin başarısızlığının sebebi önüne koyduğumuz tabularımız oluyor. Günün sonunda bir ilişkiden istediğimiz tek şey anlaşılabilmek ya da sevilmek iken durumu inanılmaz zor bir sınav haline getiriyoruz. Hem kendimiz hem karşımızdaki için… Sadece aynı dinden, aynı etnik kökenden olana ya da ailesi ailemize, kültürü kültürümüze uyan birine hayatımıza dahil olma şerefini bahşediyoruz. Bu ne kadar doğru?

Öte taraftan her o kalıba uymayan kişi aslında bizim kendi yolumuzda nefsimizi, benliğimizi törpüleyen, yeni bir şekil veren, bakış açımızı değiştiren kişi olmakta. Aslında ilişkilere sadece bu açıdan bakabilirseniz, hiç bir ilişkinizi pişmanlık olarak hatırlamayacaksınız. Ya da insanları doğru veya yanlış kişilikler olarak değil, hayatınıza kattıkları değerler üzerinden değerlendirebileceksiniz. Bu değerleri salt tecrübe olarak görebilmek, sizi büyük ve cevapsız kalmış bu arayıştan kurtaracaktır. Unutmayın ki birileri de şu an bir yerlerde sizi yaptığı listesiyle karşılaştırıyor. Doğru insan olamayıp elenmiş olabilirsiniz bile şu anda…

Sahip olmadığınız her kriter için bir açıklamanız vardı değil mi? Evet! Herkesin var. Fakat kendi değerlerinizin ve kriterlerinizin bir başkasınınkilere uymak zorunda olmadığını unutmayın. Bu uyumsuzluk için, kimseye hesap vermenize veya kendinizi değiştirmenize gerek olmadığını da…

İlginizi çekebilir: Modern çağın hastalığı: Hayatın anlamını sorgulama sorunsalı

Eylül Aktan: Profesyonel Koç Eylül Aktan, yaşamınızı iyileştirmek için çıktığınız “gelişim ve dönüşüm” yolculuğunda sizi desteklemek için çalışan bir uzman. En iyi hissettiğiniz versiyonunuzu hayata geçirmek için kendi içinize ışık tutmanızı sağlayan bir koç. Aslında bir beyaz yaka olarak çalışırken hedeflediği yaşam standartlarına sahip olmadığını farkeden ve bu durumu değiştirmek için harekete geçen bir farkındalık yolcusu. Önce 2015 yılında tanıştığı Mindfulness ile zihnini, duygularını ve düşüncelerini farketmek üzerine çalıştı. Şimdilerde Türkiye’de ve çeşitli Avrupa ülkelerinde aldığı Profesyonel Koçluk, NLP, Yoga, Somatik Deneyimleme ve Nörobilim eğitimleri ile dönüşüm yolculuğunu sürdürüyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale