X

Her şey zamanını bekler: Sen cesaretle beklemeye hazır mısın?

Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden önce açar, ne güneş vaktinden önce doğar! Biraz sabret, senin olan sana gelecektir!” Mevlana Celaleddin Rumi

Bir kez denediğimizde umudumuz vardır, yapamayız. Bazılarımız hemen pes eder, o noktada bırakır. Diğerlerimiz denemeye devam ederiz. Yine yıkılırız, kaybederiz, istediğimiz olmaz. Bu ilişkimiz de yürümez. Bu iş teklifi de geri çevrilir. Bu evliliğimiz de son bulur. Bu sefer de işler istediğimiz gibi gitmez. Bu seyahat için de paramız yetmez…

Bu noktadan sonra o “vazgeçenler” grubuna daha fazlamız katılır. Sonra az bir grup geri kalır ve ne olursa olsun denemeye devam edenler işte bu grubun parçasıdır. Onlar yıkılmaktan yılmazlar. Çünkü bir şey olmadığında yıkılmazlar. Olmayan durumları “yıkılış” olarak görmezler. Kendilerine dönerler ve işte bu yazının başlığına konu olan bakış açısını hayatlarına yansıtırlar… “Her şeyin bir zamanı var” derler ve eklerler “ben o zaman gelinceye kadar neyi değiştirmem, neyi daha iyi yapmam, ne için daha fazla çabalamam açıkçası nasıl “daha” iyi olmam gerekiyorsa bunun için uğraşmaya devam edeceğim”.

Ben bu yazımda sizlerle bakalım istiyorum, biz kimlerdeniz, hangi grupta yer alıyoruz, bir kez, iki kez, üç kez deneyip de bırakıverenlerden mi yoksa ısrarla yılmadan hala gülümseyerek her ne olursa olsun orada kalarak devam edenlerden mi?

Sen cesaretle beklemeye hazır mısın?

Hemen kendimden bir örnekle açıklamak istiyorum. Geçtiğimiz yıl katıldığım koşu yarışmalarının uzunluğu konusunda kendime sürekli yeni hedefler koymaktaydım. İlk olarak Mart ayında on kilometrelik benim için oldukça zorlu (o zamanlar için) bir parkur koşmuştum ama maraton koşmayı kafama takmıştım… Ve bu hedefimi ne olursa olsun yarısında da kalsam, yürüyerek de bitirsem gerçekleştirmek üzere Mayıs ayında (henüz iki ay bile bekleyemeden) Üsküp’te düzenlenecek maraton için kayıt oldum ve tüm gezi planlarımı ayarladım…

Tabii ki bu hedefimden önce kendi kendime de oldukça zorlu antrenmanlar yapmam, mesafemi arttırmam ve kondisyonum açısından gerçekten bir maratonu tamamlayacak seviyeye gelmem gerekiyordu. Bu sırada ne oldu dersiniz? Kontrolsüz antrenmanlarım nedeniyle ayağımda bir stres kırığı oluştu, sol ayağım şişti ve birkaç gün yanımdan geçip giden tüm insanlara içim sızlar halde bakarak ve “yürüyebilmek” kavramının ne denli muhteşem bir “beceri” olduğunu bir kez daha fark ederek geçirdim…

Öyle bir noktaya varmıştım ki hedefimi “oldurtmaya” ve ısrarla Mayıs ayına yetiştirmeye odaklanmış olan ben, kendi kendimin buna hazır olup olmadığımı düşünmemiştim. “Bu kadar kısa bir sürede bu noktaya gelinebilecek bir antrenman programı var mıdır?” diye bile düşünmeden yine kendimce bu noktaya kendi kendimi getirmiştim…

Mayıs ayına yetiştirmeye odaklanmış olan ben, kendi kendimin buna hazır olup olmadığımı düşünmemiştim.

Önemli olan bu hedefi o “zaman” yapabilmekti ama çok önemli bir kavramı unutmuştum işte “her şey zamanını beklerdi”… Ve işte maraton hafta sonu geldi çattı, sevgili doktorum koşamayacağımı söyledi. Evet, ben o hafta sonu Üsküp’teydim ve o Pazar günü heyecanla koşanları alkışlamaya gittim. Tek koluyla altmış yaşını geçmiş olmasına rağmen bitiş çizgisine hiç yılmadan gelen bir amcayı kalbimden dualar ederek alkışladım. Ve ayağıma baktım, bana kocaman bir ders vermekteydi; doğru zaman şimdi değildi…

Bu muhteşem hedefimden vazgeçecek değildim ve hiç aklımda yokken ve daha kısa bir mesafyle bitirmeyi hedeflerken bir arkadaşımın (sevgiyle kendisini anıyorum) yönlendirmesiyle Kasım ayında ilk maratonumu tamamladım… Bu maratondan önce de gerçekten maraton mesafesini hiç koşmamıştım ve son on kilometrede bana ne olacağı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Fakat hiçbir korkum da yoktu. Zamanı geldiğinde ben bitiş çizgisine yaklaştım… Ve o gün izleyicilerin çığlıkları alkışları ve sevgi seli arasında gözlerim yaşararak o çok istediğim maratonun bitiş noktasını geçtim… İşte hayat bir kez daha göstermişti; her şey zamanını bekler…

Bu sadece basit bir örnektir. Bundan çok daha önemli kişisel hedeflerimiz olabilir… Evlenmek isteyebiliriz, karşımıza bizi kalpten anlayacak ve hayat boyu gerçekten yanımızda olacak bir kişi çıksın isteyebiliriz… Bugün iş değiştirmek isteyebiliriz, direktör olmayı bekliyor olabiliriz, annemiz veya babamız bizleri daha farklı anlasın, görsünler isteyebiliriz, yeni bir ev almayı isteyebiliriz, yeni yaşımızda bambaşka bir kıtada olarak girmeyi hedefleyebiliriz veya sadece yepyeni bir hayata başlamak isteyebiliriz, anne olmak, baba olmak, aile olmak isteyebiliriz…

Hayalleriniz için istemeye ve dilemeye her daim devam edin. Sadece yılmadan, söylenmeden, kötü olanı düşünmeden,  “neden istiyorum da olmuyor” demeden önce güvenin.

İşte tüm bu isteklerimizde yanlış olan bir zaman yoktur, isteklerimiz için “yanlış” zaman yoktur, sadece dünyadaki “tezahürleri” için “doğru” bir zaman vardır. Hem de bizim algılayabileceğimizden çok daha yukarılardan adeta ilahi bir güç tarafından (belki de) yönlendirilerek gördüğümüz “o gerçekten gerçek olan zaman”… Eğer ben Mayıs ayında o maratona katılsaydım, çok büyük bir ihtimalle Kasım’da bile koşamaz halde olabilirdim, çok ciddi bir sakatlık yaşamış olabilirdim.

Eğer ben bugün kendimi dönüştürmeden o beklediğim kişiyle karşılaşmış olsaydım bunu “anlayamayabilirdim”… Eğer ben bugün gerçekten hazır olmadan o eve sahip olsaydım bunun “kıymetini” anlamayabilirdim. Eğer ben bugün “bu kadar üzülmemiş” ve bununla bu kadar çok okumamış, bu kadar çok seyahat etmemiş, bu kadar çok “kendimle” baş başa kalmamış olsaydım bu sayfaları yazabilmem mümkün olmazdı…

Bu yüzden hayallerinizden vazgeçmeyin… Hayalleriniz için istemeye ve dilemeye her daim devam edin. Sadece yılmadan, söylenmeden, kötü olanı düşünmeden,  “neden istiyorum da olmuyor” demeden önce güvenin… Evren sizi duyuyor evet ve her şey için “bir zaman” olduğunu da biliyor… Bunlar için gerçekten doğru olan zamanda sizin için tam olarak karşınıza çıkacağına inanın, kendinize ve zamana güvenin…

Evet, her şey “zamanını” bekler; sizin “bu zaman” için “cesaretle” yoğurulmaya zamanınız var mı?

 

İlginizi çekebilir: İnanmak ve sonuna kadar sonsuz bir inançla gitmek güzeldir

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale