X

Vicdanımızın sesini duyabilmek: Her ne olursa olsun kendimize karşı dürüst olmak mümkün mü?

Öyle anlar gelir ki; hayatımızda ve etrafımızda gerçeğin ne olduğunu kimse göremez. Sadece bizler biliriz değil mi? Tam evlenmek üzereyizdir ama içimizden bir ses “Yapma!” diye haykırıyordur. İşte bu, o anlardan bir tanesine örnektir. Dışarıda bizi beklentilerine uymamız için bekleyen kocaman bir kalabalık… Evet, bu mutlu günü kutlamaya gelmişlerdir. Gün mutludur sonuçta bir yuva kurulacaktır. Herkes, hatta en yakınlarımız belki annemiz veya babamız bile gözlerimize tam olarak bakmaz. Çünkü aslında baktıkları ve aslında gerçekte görmek istedikleri mürüvvetimizdir… Gerçekten ne hissettiğimiz, sevip sevmediğimiz veya şu anda bu evliliğe adım atıp atmamaya gerçekten hazır olup olmadığımız… Kimse bu sorulara cevap vermeye bizim kadar cesaret edemez değil mi? Nasıl olsa, bizler işte o anda tüm diğer insanlar gibi, tüm diğer kadınlar gibi, tüm diğer adamlar gibi bizlerden bu yaşa geldikten sonra bekleneni yapmamız için; dışarıda o kocaman kalabalık, vicdanımızın muazzam sesine sağır olmuş şekilde beklemektedir.

Peki ya bizler, ya kimsenin duymaya bile cesaret edemeyeceği o vicdanımızın, iç sesimizin tüm haykırışlarını duyan bizler? İşte tam da böyle anlarda kaderin cilvesi gelir çatar. Evet, bizlere bir hak sunulmuştur, hiç kimseye ve hiçbir şeye bağlanmadan kim ne derse desin, uygun olsun olmasın, bilsin bilmesin kendi kendimize sonuna kadar dürüst olmak veya işte o vicdanımızın sesini duymayı reddetmek… O diğerlerinden biri olmak böylece… Hani bizim içimize bakamayanlardan olmak, gerçekten anlamak üzere değil ne bekleniyorsa o şekilde davranmak.

Hayatımız boyunca öyle çok yaşarız ki bunu, kendi vicdanımızın sesini susturmak, en önemli becerilerimizden biri haline gelir. Ne de olsa biz beklendiği üzere iş sahibi olan, beklendiği üzere evlilik sahibi olan ve ne yazık ki beklendiği üzere hayatından mutlu olan bireyler olmalıyızdır. Öyle değil mi? Bu beklentiler boyunca kendi kendimize, dürüst olmayı nereye koyduğumuza baktığımızda belki hepimizin başı öne eğilir… Şimdi diyeceksiniz ki “Vicdanını tam olarak kim bu kadar dinleyebiliyor? Kim herhangi bir kimse görmese bile sonuna kadar dürüst kalıyor, kimse görmese bile ben gördüm ve ben gerçeği biliyorum ve bu da bana yeter diyebiliyor? Kim gerçekten o vicdanının sesine hevesle kulak verebiliyor?

Ben bu yazımda sizlerle (en azından bu yazı boyunca) vicdanımızın sesine ve kendi kendimize kulak verelim istiyorum. Şu an bu kelimeleri okurken bile aslında ait olmadığınız bir yerde, ait olmadığınız bir şekilde, hiç ait hissetmediğiniz bir işi, bir evliliği, bir süreci “öyleymiş” gibi yürütmeye çalışıyor olabilirsiniz. Belki de bugüne kadar kendi kendime gerçekten sınırsızca, beklentisizce, yargılamadan, “Dürüst müyüm?” diye hiç sormadınız… Belki bu yazıyı burada bırakıp gerisini okumayacaksınız ama bu kolay bir yolculuk olmayacak. Çünkü vicdanımızın sesini “gerçekten” duyabilmek için bile cesaret gerekir.

Cesaret bizi bu yola çıkardığında ve bir kere bu sese kulak verdiğimizde artık bir daha kendi kendimize arkamızı dönemez oluruz. Ve ne yazık ki tersi de gerçekten tam tersi olarak gerçekleşir. Yani bir kez kendi kendimize dürüst olmayı bıraktığımızda, vicdanımızı susturabildiğimizde ise kendimizden kilometrelerce uzaklaşıveririz… O dışarıdan muhteşem gözüken, tüm çok iyileri toplayan, dışarıdan çok sevilen, herkesin olmak istediği ama içimizde bomboş olan bizlere dönüşüveririz işte.

Hayatımda kendi kendime gerçekten ve sonuna kadar dürüst olmaya karar verdiğim nokta bir gün uyandığımda gerçekten mutluluğu, huzuru, kim olduğumu, ne yapmak istediğimi ve nereye gittiğimi sorguladığım noktaydı. Evet, evlenmek üzereydim, dışarıdan muhteşem gözüken bir ilişkim vardı. Evet, bu adamı gerçekten çok sevmiştim, tüm yaralarımı iyileştirmiş, bana yeniden sevmeyi, bir insanın ne kadar sevilebileceğini ve gerçekten bir ilişkinin ne olduğunu öğretmişti… Birlikte uzun yolculuklar yapıp hayatı birlikte yeniden keşfetmiştik, sanki bugün için beklemiştik her ikimiz de. Çok ama çok kalpten ve samimi bir iletişimdi yaşadığımız ve benim için ilahi bir armağandı. Her sabah uyanmam için bir şükür sebebi olmuştu…

Evet, dışarıdan baktığımızda hiçbir sorun yoktu değil mi? Hatta evlenmek üzereydim daha ne istiyordum? Bir evliliği bir yıl bile geçmeden bitmiş otuzlu yaşlarının başında bir kadın olarak yapayalnız ayakta durmaya çalışırken ne istiyordum değil mi? Daha iyisi mi olacaktı? Zaman geçmişti ve geçmekteydi değil mi? Ama işte o sabah vicdanım bana kocaman haykırışlarla son dönemde neler oluyor diyordu? Sen kimsin, gerçekten seviyor musun, evlenmek istiyor musun, bu gerçekten gerçek bir karar mı? Kimi mutlu edeceksin? Bu adama sen gerçek olmadan evet dediğinde benim sesimi susturabilecek misin? Yoksa karşısına geçip çekinmeden ve sadece tüm kalbinin dürüstlüğü geçen onlarca güne saygından geride kalan üç yılın ödeyemeyeceğin hatırından güç alıp ne hissettiğini gerçek bir arkadaş olarak ona anlatabilecek misin? Sonu her ne olursa olsun kendi kendine dürüst olabilecek kadar cesur olabilecek misin?

Ve işte o günden itibaren hayatım tamamen değişti. Evet, ben çok sevdiğim bir adamı kaybettim. Evet, bu yolu tek başıma yürümem gerekti ve evet o diğerlerinin “bu yaşımdan sonra” nasıl vazgeçtiğime inanamadıkları evlilik sürecini de bir kenara koydum ve acısını, sızısını ve hatta özlemesini de kendi kendime göğüsledim. Fakat her ne olursa olsun kendi kendime dürüst oldum, benim bildiğimi kimse bilmeyip, diğerlerine “miş” gibi gösterip mutluymuş gibi bir kadın olmaktansa sadece “Pınar” oldum. Bugün kaybettiklerimle, olamadıklarımla, karşılayamadığım tüm beklentilere inat; diğerlerinin biçtiği tüm rollerden bağımsız, kazandıklarımla, sevdiklerimle, şükrettiklerimle ama olmazsa olmaz vicdanımın sesiyle…

Bugün bu yazımı okuyorsanız, kendi içinize bakmanızı dilerim, vicdanınızın sesi neyi haykırmakta? Hiç kimseye söyleyemeseniz bile kendi kendinize itiraf edebiliyor musunuz? Tüm beklentilerden bağımsız kendinize ve sadece kendi kendinize dürüst kalabiliyor musunuz? Hani hepimizin bildiği gibi başınızı yastığa koyduğunuzda gerçekten rahat uyuyabiliyor musunuz?

Bugün, tüm beklentilerden tüm kaybedeceklerinizden ve tüm onay görmüş olduklarınızdan sıyrılıp, “siz” kendi kendinize dürüst olup, vicdanınızın sesini dinlemeye cesaret edebiliyor musunuz? 

İlginizi çekebilir: Bizler bugün ne için biriktiriyoruz?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale