Her gün kullandığımız “şebeke suyu”nda karşılaşabileceğimiz sorunlar ve çözümleri
Evlerimizde uzak kaynaklardan uzun borular ile ulaşan şebeke suyunu kullanırız. Bazen şebeke suyunun olmadığı, yetersiz geldiği zamanlarda veya isteğe bağlı olarak kuyu suyu da kullanabiliriz.
Aynı şehri besleyen birçok su kaynağı olabileceği gibi, tek bir kaynaktan da beslenilebilir. Temiz su kaynaklarından bir hat ile su arıtma tesisine alınan ham su burada arıtıldıktan sonra dağıtım için hazır hale gelmektedir.
Her aşamasında kontrol edilen suyun, şebeke hattına verilmeden önce son kontrolleri yapılmaktadır. Arıtılmış ve içilebilir kalitedeki su evlerimize ulaşmak için yola çıkmaya hazırdır.
Şebeke suyunu kullanırken nelere dikkat edilmeli?
Evlerde suyu sadece içmediğimizi, onunla sebze – meyvelerimizi yıkadığımızı, yemek yaptığımızı, duş aldığımızı, dişlerimizi fırçaladığımızı, temizlik yaptığımızı, çiçek suladığımızı ve evcil hayvanlarımıza kullandığımızı unutmayalım.
Su, hayatımızın kaynağı ve temel besinimiz olarak içerisinde farklı biyolojik, kimyasal ve fiziksel olarak maddeler bulundurur. Biyolojik olarak suda birçok farklı organizma yaşayabilir. Su, canlıların üremesi için müthiş bir ortamdır. Tek bir mikroorganizma bile, birkaç saat içerisinde katlanarak çoğalacaktır. Su kaynaklı hastalıklardan dolayı hayatını kaybeden pek çok kişi vardır. Bu sayı maalesef günümüz şartlarında dahi son derece yüksektir. Özellikle de gelişmemiş ülkelerde.
Su içerisindeki biyolojik kirliliğin neden olabileceği hastalıklara karşı ne gibi önlemler alınır?
Su içerisindeki biyolojik kirliliğin neden olabileceği hastalıklara karşı önlem almak adına su dezenfekte edilir. Ülkemizde bu süreçte en çok klorlama yöntemi tercih edilir. Aynı zamanda klor, günümüzde en fazla tercih edilen dezenfeksiyon yöntemidir. Mikroorganizmalara karşı etkili, maliyeti düşük ve uygulaması kolaydır. Su biyolojik olarak temizlenir. Ancak, klorlama sürecinde, suda kansere neden olabilecek klor ve klor bileşenleri suya katılmış olur.
Kısa süre havalandırdıktan sonra klor ve bileşenleri önemli ölçüde uçacaktır. Su, içmek için uygun hale gelecektir. Sudaki klordan kurtulmak adına son kullanma noktasında basit bir filtreleme yöntemi ile kloru gidermek mümkündür. Bu sayede musluktan aktığı gibi kullanmak mümkün olacaktır.
İçmek dışında, suda mevcut klor ve bileşenleri varken duş alacağınızı ve dişlerinizi fırçalayacağınızı unutmayınız. Cildin ve dişin klor ile temasında olumsuz etkileri gözlemlemek mümkündür. Saçlarda dökülme, renginde solma (özellikle boyaların çabuk akması), uçlarında çatallaşmalar; dişlerde diş eti çekilmesi gibi etkileri görülebilmektedir.
Duş sürecinde ısı ile birlikte klor akciğerleri de tahriş edebilir. Özellikle kaynara yakın sıcak suda yıkanmayı sevenlerin, kloru buhar yoluyla akciğerlerine taşıma olasılıkları daha yüksektir.
Biyolojik kirlilikten kurtulmak adına bazen kimyasal kirlilikler ortaya çıkabilmektedir. Bunun için son kullanıcı noktasında klor giderimi yapmak en pratik ve etkili yöntemdir; hindistan cevizi kabuğu veya karbon bazlı aktif karbon filtresi son derece etkili olacaktır. Bu yöntem, lavabo altına veya musluk ucuna monte edilebilen pratik filtreler şeklinde kullanılabilir. Özelikle klorun yoğun kullanıldığı bölgelerde, bu uygulamanın yapılması önerilmektedir.
Duş için ise, klorlu sudan kurtulmanın en pratik ve ekonomik yöntemi karbon içerikli bir duş filtresi kullanmaktır. Bu sayede hızlı, kullanım anında ve etkili bir şekilde klor giderimi gerçekleşir. Klorlu su, özellikle yeni doğmuş bebeklerin cildinde tahriş yaratmaktadır. Ciğerlerinin de aynı derecede tehdit etmektedir.
Tüm bunların yanı sıra suda ağır metallerin de bulunma olasılığı vardır. Yenilenmemiş, eski boru hatları veya arıtılmış şebeke suyuna karışan bir ağır metal kaynağı olabilir. Birçok yolla suyumuza ağır metal karışabilir.
Arsenik, civa, kurşun gibi birçok zararlı element suya bir şekilde karışabilir ve canlı sağlığı üzerinde önemli hasarlara neden olabilir. Bir kerede yüksek doz veya uzun sürede az dozlarda alınmaları ölüme dahi yola açabileceği için son derece ciddi bir konudur.
Şebeke suyunuza ağır metal karıştığını düşünüyorsanız, öncelikle suyunuzu tahlil ettirebilirsiniz. Mevcut su kaynağında ağır metal kirliliği varsa, girmek için ileri teknoloji gerekmektedir. Son yıllarda yaygın olarak kullanılan ters osmoz sistemi sudaki tüm ağır metali %99,6 oranına yakın tutabilmektedir. Bu sayede ağır metal riski ortadan kalkmaktadır.
Suyun neredeyse saflaşmasına neden olan ters osmoz sisteminin iyi tarafı suyun güvenilir olmasını sağlamasıdır. Ancak suda mineral bırakmaması, kafalarda bir soru işareti olmaktadır.
Tabi ki, ağır metale karşı hassasiyet veya su kaynağınızda buna benzer bir şüpheniz varsa, mineralsiz su içmek tercih edilebilinir bir seçeneğe dönüşmektedir. Bununla birlikte, teknoloji artık bu tür durumlar için de mineral filtreleri sayesinde çözüm üretmiş durumdadır.
Tüm bunlara ek olarak suda fiziksel kirlilikler de bulunabilir. Biyolojik ve kimyasal kirlilik gibi, fiziksel kirlilik de gözle görülmeyecek oranda küçük olabilir. Bu durum zamanla sıkıntılara neden olabilir.
İnce kağıt veya ip filtreler ile bu tür fiziksel kirlilikleri gidermek kolaydır. Bu sayede 1 mikrondan daha küçük fiziksel kirlilikten etkili bir şekilde kurtulmanız mümkündür. Bu sistemi ister lavabo altına isterseniz su saatinden sonra taktırabilirsiniz. Unutulmaması gereken nokta, suyun son kullanımdaki özelliklerinin takip edilmesidir. Su her türlü kirliliğe sürekli olarak açıktır. Bu nedenle güvenilirliğini koruyabilmemiz için takibini yapmamız gerekmektedir.
İlginizi çekebilir: Su kirliliği nedir, su kirliliğinin etkileri nelerdir?