Artık birçoğumuz her gün dünya çapında yaşanan olaylardan dolayı aynı yorumu yapıyoruz: Dünya çıldırmış! Maalesef tanık olduğumuz ölümler, cinayetler ve katliamların hepsi bu yorumumuzu daha da destekler nitelikte.
Şu an Myanmar’ın kuzeyinde yer alan Arakan’da Müslümanlara yapılan katliamları izliyoruz. Son üç günde kadın-çocuk dinlemeden 3000 insanın katliamından bahsediyoruz. Sosyal medyada gözüken görseller kan dondurucu nitelikte. Ve bunlar sadece bizim gördüklerimiz… Bir bu kadar da görmediğimiz görüntüler yaşanmaktadır eminim. Maalesef!
İçim fenalaşarak takip ediyorum. İnsanlar ne durumlarda, neler yaşıyorlar. Ne gibi olaylarla karşı karşıya kalmak zorunda kalıyorlar. Biz evlerimizde küçücük telefonlarımızdan film gibi izlerken oradaki insanlar yaşam mücadelesi veriyorlar.
Ne için? Neden yaşanıyor tüm bunlar? Benim beynim pek algılayamıyor.
“Ama diyorum, herhalde var bir sebebi. Boşa olmuyor tüm bu yaşananlar. Her şey, hepimizden çok büyük olan yaratıcı bir gücün himayesinde. Tüm bunlara izin veriyorsa var tabi bir bildiği. Var her şeyin bir sebebi.”
Sonra sahip olduğum ve bu durumla bağ kurduğum bir bilgi geliyor aklıma… Zıtlıklar dünyasında yaşadığımız ve insan olarak yaşadıklarımızı ancak bu zıtlıklar sayesinde algılayabildiğimiz. Aydınlık varsa karanlık da var, iyilik varsa kötülük de. Hayat ise iki uç arasında bir yerlerde; dengede. Sırf iyilik hakimi bir dünya olsa iyilik ne demek anlamazdık, ya da sırf mutlu insanlarla dolu bir dünyada yaşasak mutluluk ne demek asla bilemeyecektik. Her şey zıttıyla var oluyor aslında bizim dünyamızda, anlamamız ve anlamlandırabilmemiz için.
O zaman bu yaşanan katliamlar, afetler, kötülükler, cinayetler de iyinin, ışığın ne olduğunu anlamamız için bir araç. Gerçeğin ne olduğunu, kim olduğumuzu hatırlamamız için en büyük araçlar. Hayatın dengesi için var olması gereken bir diğer uç. O zaman aslında yaşananların sebebi birçoğumuza göre korkunç diye görünen ama belki de daha yüksek bilinç boyutlarında korkunç diye bile sınıflandırılmayan olayların, doğanın dengesini var etmek olması da olabilir belki.
Hem başka bir bilgi daha geliyor aklıma şimdi üzerine düşündükçe: Ruhlarımız da bu dünyaya her yaşayacağını bilerek geliyor. Aslında baya baya yaşayacağımız hayatı yukarıda sözleşme yapar gibi bile isteye, özellikle seçerek geliyoruz. Tabi insan olarak doğumumuz gerçekleştiği anda tüm bu bildiğimiz her şeyi, gelmeden evvel yaptığımız tüm seçimleri unutuyoruz. Yani aslında insani seçimlerimizin dışında müdahale edemediğimiz ve yaşamak durumunda olduğumuz seçimlerimiz var ki, işte onlar da bu dünyaya gelmeden evvel ruhumuzun yaptığı seçimler. Muhtemelen de ışığımızı, bilinç düzeyimizi yükseltmemiz için ihtiyacımız olacak olan olaylar, durumlar. Aslında “bunu yaşamama ne gerek vardı sanki?” dediğimiz en küçük şeyler bile belki çok büyük şeylere hizmet ediyor olabilir. Sadece biz göremiyoruz ya da henüz algılayabileceğimiz bir seviyede değiliz sahip olduğumuz algılarla.
“Eee diyorum, o zaman bu katliamı yaşayan insanların ruhları da aslında hakimdi dünyaya gelmeden önce yaşayacaklarına. Belki de bu defa katledilmeyi göze aldılar bütünün yükselmesine hizmet etmek adına?”
Ne yüce bir görev! Ne büyük bir cesaret! İnsanoğlunu uyandırmak için, görmesi-anlaması için ne büyük bir göreve gönüllü olmuşlar düşünsenize! Rahatça yaşamadan, şu anki bilinç düzeyimle korkunç diye adlandırdığım bir durumu yaşamaya tamam olarak bu defaki hayatlarını vermeyi kabul ederek dünyaya gelmek. Bu ruhlara saygım o kadar büyük ki. Gösterdikleri, öğrettikleri o kadar büyük ki hepimize hatta tüm insanlık tarihine. Kendi adıma teşekkür ederim hepinize! Gördüm, anladım!
İlk etapta o ruhların gösterdiğini görebilmek en büyük görevimiz. Ben ne gördüğümü söyleyeyim mi? İnsan çok ciddi bir güce sahip! Bu gücü yok etmek için de kullanabilir, ki maalesef şu an durum bu, tam tersi üretmeye kullansa; sahip olduğumuz bu sonsuz gücü üretmeye odaklasak, düşünsenize dünya nasıl bir yer olurdu. Zıtlıkların dünyası derken demek istediğimiz buydu: yok edişi görünce üretmenin de var olduğunu anlayabilmek. Algılarımız zıtlıklar üzerine çalışıyor ve biz de tam ortasında dengede var olabilmeye çalışıyoruz aslında.
Peki, madem her şeyi kendileri seçti, biz bir şey yapmayalım mı?
Tabi ki asla öyle değil. Onlar bütünün gelişimi için ölümü seçtiler ise, kalanlar da yine kendi gelişimleri dolayısıyla insanlığın, bütünün gelişimi için onların bu deneyimlerini araç olarak kullanabilmeliler. Mesela Arakan’da yaşanan bu katliam sonrasında ben, “ayrımcılık kötü ve insanoğlunu yok eden bir durum” sonucuyla insanın birliğini hatırlatmayı, bütünün aynı değerdeki parçaları olduğumuzu hatırlatmayı seçiyorum. Şu an elimden gelen oraya gidip o insanlara birebir yardım edebilmek maalesef değil. Ama bu o zaman yapacak hiçbir şeyim yok ne yapayım demek de değil. Elimden geleni yapmalıyım insanlığın ilerlemesi adına. Benim elimden verdiğim eğitimlerle, yoga dersleriyle insanlara kendini yaklaştırmak ve özündeki iyiyi, dingini, neşeliyi, üretkeni bulmasına yardım etmek geliyor. Yazılarımla daha çok insana ulaşmak, iyi gelen bilgileri, şifalandıran bilgileri daha çok yaymak geliyor. Ben kendime hayatımın bu döneminde insanlığa nasıl katkı sağlarım, nasıl oradaki insanlara faydam dokunabilir diye sorduğumda cevabım yaptıklarımı, yaydıklarımı daha çok yapmak, daha geniş kitlelere ulaşmak oluyor. Çünkü insanları kendi içlerinde iyilikle tanıştırdıkça ve bu dalga dalga yayıldıkça, iyilikler de daha fazla seçilecek ve kötülükler giderek daha da azalacak. İnanıyorum.
O yüzden her zaman, her yaşananla yüce güce güvenmeyi ve teslim olmayı bilelim. Aslında hayatın ruhlar için bir oyun parkı olduğunu, buraya gelmeden evvel insan olmayı deneyimlemek adına yaşayacaklarımızı genel anlamda bildiğimiz bilgisini kendimize hatırlatalım. Hayatı algılamamız için zıtlıkların olması gerektiğini, fakat hayatın huzurlu olması adına tam dengede var olmaya ihtiyacı olduğunu ve yaşananlara ah vah demek yerine “benim bu durumda insanlığa nasıl bir katkım olabilir?” diye kendimize sormayı unutmayalım.
Benim bu yaşanan korkunç katliamdan kendime çıkardıklarım bunlar. Peki ya sen baktığın yerde neler görüyorsun?
İlginizi çekebilir: Hayatta mutluluktan daha önemli bir şey var: Anlamlı bir hayatın peşinden gitmek
Yazarın diğer yazıları için tıklayın. Yazarın diğer yazıları için tıklayın.