Hayatta en önemli şeylerden biri insanın kendi olması. Ancak bazen kendimizle ilgili gerçekleri kabul etmek istemiyoruz. Oysa insanın kendini kabul ettikçe ve kendine izin verdikçe, başkalarının da kendine izin vermesini sağlıyor. Bu da yaşam ve iletişim açısından destekleyici ve sağlıklı bir ortam yaratılmasını sağlıyor. İnsanların birbirlerini yargılamayı sevdiği bu dünyada, bu yargılarla savaşmanın en etkili yolu dürüstlük olabilir. Kendinizi tüm dürüstlüğünüzle ortaya koyduğunuzda, kendinizi açtığınızda, başkalarının da size yaklaşmasına ve sizin öncülük ettiğiniz bu hareketi takip etmesine izin vermiş olursunuz. Gerçek şu ki, bu dünyada hepimiz birlikte yaşıyoruz ve aynı öğrenme süreçlerinden, aynı çatışmalardan geçiyoruz. Hepimizin mükemmel olmayan yanları var. Bunu kabul etmemek için ise hiçbir sebep yok.
Çoğu zaman etrafımızdaki insanlara umut dolu olduğumuzu göstermeye, kendimizi sevdirmeye ve kabul ettirmeye çalışıyoruz. Oysa her zaman herkesi memnun edemeyiz ve etmemeliyiz de. Aslında hepimizin güzelliği; kırılgan ruhumuz, karmaşık duygularımız, mükemmel olmayan taraflarımızda gizli. Başkalarının bizi nasıl görmek istediğini değil, gerçekte nasıl olduğumuzu düşünmeliyiz. Bunun için öncelikle birçoğumuzun kabul etmek istemediği yanlarınızla barışmalısınız. İşte birçoğumuzun kabul etmek istemediği özelliklerimiz:
Hassas, kırılgan veya güvensiz olmak
Hepimizin hassas bir yani var ancak birçoğumuz bunu saklamaya çalışıyoruz çünkü hassas insanların zayıf olarak algılandığını düşünüyoruz. Oysa hassas ve kırılgan olmak, bazı şeyleri daha yoğun hissetmek zayıflık göstergesi değil. Aksine buradaki sorun hassas insanların kırılganlığı değil, modern toplumumuzun duygusal açıdan yetersiz ve işlevsiz hale gelmesi. Duygularınızı açıklamaktan utanmayın. Hislerinizin, gülümsemelerinizin, gözyaşlarınızın bu dünyada birer ışık gibi parlamasından asla çekinmeyin.
Duygularınız ve yaşamınızla ilgili kontrolü başkalarına vermek
Sosyal olarak onaylanma isteği neredeyse hepimizin DNA’sında var. Örneğin bebeklerin davranışlarının etraflarındaki kişilerin davranışlarına göre şekillendiğini gösteren birçok araştırma var. Büyüdükçe düşüncelerimizi ve duygularımızı başkalarından ayırt etmeyi öğreniyoruz. Ancak yine de birçoğumuz pozitif anlamda sosyal onay bekliyoruz. Bunu yaparken de insanların bizleri kendi değerlerine göre yargıladığını, değerlendirdiğini unutuyoruz. Eğer birçok şeyi başkaları için yapıyorsanız ve mutluluğunuzu, kendinize verdiğiniz değeri başkalarının fikirlerine göre belirliyorsanız, kendi merkezinizi kaybediyorsunuz demektir. Eğer istemeden de olsa bunu yaptığınızı fark ederseniz, kendinize şunu hatırlatın: Başka insanların sizin hakkınızda düşündüklerinin hiçbir önemi yok. Dikkatinizi yeniden toplayın. Sizi olduğunuz gibi gören ve değerlendiren insanlarla vakit geçirin.
Kendi değerinizi maddi şeylere göre belirlemek
Şartlar elverdiği sürece daha fazla para kazanmak, yeni bir araba almak, daha büyük bir evde yaşamak, kendinize hediyeler almakta yanlış bir şey yok. Ancak bazen şartlar buna elvermeyebilir ve aynı evde yıllarca kalıp, aynı arabaya yıllarca binip, aynı kıyafetleri giyip, kendinize pahalı hediyeler alamayabilirsiniz. İşte böyle zamanlarda şunu hatırlayın; kendi değerinizi belirlerken maddi şeyleri göz önünde bulundurmayın. Sahip olduklarınızla değil, içinizde olup bitenlerle değerinizi belirleyin.
Kendinize toleranssız olmak
Bazen hayat hepimizi fazlasıyla zorlayabiliyor. Böyle zamanlarda geçmişi hatırlayın. Aslında birçok defa zorlandınız ve buna rağmen başarılı olmayı başardınız. O halde yeniden zorlandığınızda bunu aşabilir ve başarılı olabilirsiniz.
Hayatta karşınıza çıkan, yaşadığınız, hissettiğiniz her şey aslında sizleri daha güçlü hale getiriyor. Bunların hepsi, sizi sahip olduğunuz başarılara ulaştıran şeyler. Sizi siz yapan şeyler. Kendinize biraz daha tolerans tanıyın, şans verin ve ileri gitmekten çekinmeyin.
Kaynaklar:
Marc&Angel
HuffingtonPost