X

‘Hep ben (mi) haklıyım’: Her durumda kendi bildiğimizi doğru sanmamızın nedenleri

Düşünme şekliniz muhtemelen yanlış. Bu cümleyi okurken bile kendinizi hayal kırıklığına uğramış hissediyorsanız, yalnız değilsiniz: Her zaman, hatalı olduğumuz durumlarda bile haklı olduğumuza tüm kalbimizle inanıyor oluşumuz son derece yaygın bir durum.

Hayata gözlerimizi açtığımız ilk andan itibaren pastadaki payımızı korumak için savaşmak, kendimizi dışarıdaki tehlikelere karşı savunmak ya da en azından insanları görüşlerimizin ‘doğru’ olduğuna ikna etmek için şartlandırılıyoruz. Aile ilişkilerimizde, okulda, işyerinde ya da sosyal yaşantımızda herhangi bir konuda ‘yanıldığımız’ somut verilerle kanıtlanırsa kendimizi eksik, yenilmiş ya da aşağılanmış hissediyoruz. Hatta yanlış olduğu kanıtlanan şey kişiliğimizle bütünleşen inançlarımız ve değerlerimizse, tüm dünya görüşümüz altüst olabiliyor, yaşamla olan bağlantımızı kaybedebiliyor ve kendimizi amaçsız hissedebiliyoruz.

Sorun şu ki, hepimiz dünyaya, “Her zaman haklı olmalısın.” tuzağına düşmek için gerekli olan tüm donanımlara sahip olarak geliyoruz. Fikirlerimiz, inançlarımız ve değer yargılarımız tıpkı parmak izimiz gibi hepimizde olan ancak bizi diğer insanlardan farklı kılan, kişiliğimizi oluşturan bileşenler ve hepimizin sahip olduğu bu bileşenler anlaşmazlıkların ve çatışmaların birincil kaynağı.  

İlginizi çekebilir: Ego ile sevdiklerimiz arasında: Kim ‘gerçekten’ ve ‘daha’ haklı?

Haklı olmaya neden ihtiyacımız var?

21. yüzyılın en tanınmış modern düşünürlerinden Eckhart Tolle, haklı olma ihtiyacını bir şiddet türü olarak ele alıyor ve kendimizi çok fazla haklı görmemizin zorbalık ve diktatörlükten hiçbir farkının olmadığını öne sürüyor. Dünya hakkındaki görüşlerimizi bir başkasına dayatma zorunluluğu hissetmemizin temelinde korku duygumuz yer alıyor. Bunun tam tersine, her türlü görüşe açık olan ve daha esnek bir zihniyet yapısına sahip kişilerinse alçakgönüllü ve merhametli olmaya daha yatkın oldukları gözlemleniyor.

Tolle, yaşamda iyi ilişkiler kurabilmenin ve daha mutlu olabilmenin ancak başkalarına bize davranılmasını istediğimiz şekilde davranmamızla mümkün olabileceğini; farklı fikirlere sahip insanları kendi fikirlerimizi kabul etmeye zorlamamızın, yaşamımızdan memnun olmadığımızın ve kendimizi daha iyi hissetmek için onaylanmaya ihtiyaç duyduğumuzun bir göstergesi olduğunu ifade ediyor.

İlginizi çekebilir: Kendinize karşı dürüst olmanızı kolaylaştıracak 5 öneri

Kendi önyargılarımızın ötesinde düşünmek neden bu kadar zor?

The Scout Mindset kitabının yazarı, rasyonalite uzmanı Julia Galef, fikirlerimizi ve inançlarımızı tehdit edebilecek her türlü kanıta ve fikre karşı içgüdüsel bir savunma mekanizmamızın ve motivasyonumuzun olduğunu; sonuç olarak da sosyal çevremizi bizimle aynı inançları ve değerleri paylaşan insanlarla doldurduğumuzu, sadece fikirlerimizi destekleyen sosyal medya hesaplarını takip ettiğimizi, önyargılarımızı destekleyen haber kaynaklarından beslendiğimizi ve böylelikle kendi zihniyetimizin daima en doğrusunu bildiğine inandığımızı söylüyor.

Galef’in bu argümanı aslında düşündüğümüz kadar açık fikirliği olmadığımızın ve tüm kararlarımızı kendi fanusumuzda yarattığımız ideal dünya düzenine uyum sağlayacak seçimlerle oluşturduğumuzun açık bir kanıtı gibi.

Julia Galef, kendi önyargılarımızın dışına çıkamamamızın ve diğerlerinin fikirlerini kendi fikirlerimiz kadar sahiplenemememizin birkaç farklı sebebi olduğunu söylüyor:

1. Bilişsel efor

Hali hazırda hemfikir olduğumuz, zihnimizde geçmişten beridir önemli bir yer edinmiş olan fikirleri dinlemek ve anlamlandırabilmek tahmin edebileceğiniz üzere çok daha az bilişsel çaba gerektiriyor. Herhangi bir fikri kabul edebilmek için o fikirle ilgili yeterince veriye sahip olmanız, zihninizde hali hazırda var olan bağlantıların arasında bu yeni fikrin ‘sırıtmayacağı’ bir alan yaratmanız, doğru olduğuna emin olduğunuz bu fikirle ters düşen tüm düşünce kalıplarınızı teker teker yıkmanız ve enkazlarını zihninizden uzaklaştırmanız gerekiyor. Dolayısıyla değerlerimizle ve düşünce yapımızla uyuşan bir fikri kabul etmeye kıyasla önyargılarımızın dışına çıkmak, zihin için oldukça yorucu ve tüketici bir süreç.

2. Aidiyet hissi

İnsan, doğası gereği sosyal bir varlık ve tüm varoluşunu koşulsuzca kucaklayan bir gruba ait olmak en temel ihtiyaçlarından biri. Herhangi bir gruba ait olmanın en kolay yoluysa, aynı değerleri ve fikirleri paylaştığımız, ortak bir paydada buluşabildiğimiz kişilerle bir arada olup, bu sınıflandırmanın dışında kalanları diskalifiye etmek.

Kendimizi bir gruba ait hissetmek temel bir ihtiyaç olduğu için, gruplaşmak da otomatik olarak gerçekleşen bir davranış. Bu gruplaşma bazen ırk ya da cinsiyet gibi demografik özelliklere göre olsa da, çoğu zaman inançlarımıza ve değer yargılarımıza göre şekilleniyor. Birinin bizimle aynı fikirde olduğunu, düşüncelerimizi ve hayata bakışımızı desteklediğini, paylaşımlarımıza alkış ve tezahüratla karşılık verildiğini görmek çok doğal olarak bize kendimizi daha iyi hissettiriyor.

3. Duygular

İnançlarımız, değerlerimiz ve dünya görüşümüz kişiliğimizin büyük bir kısmını oluşturuyor. Bunu test etmek için kendinizi 10 cümleden oluşan bir yazıyla, sizi hiç tanımayan birine anlatırmış gibi anlatmaya çalışın. Cümlelerinizin doğrudan ya da dolaylı olarak inançlarınıza ve değer yargılarınıza temas ettiğini göreceksiniz. Dolayısıyla, varoluşunuzla bu kadar iç içe olan ve kimliğinizi oluşturan fikirlerinizi bir kenara bırakıp başka birinin fikrine değer vermek yoğun bir duygusal çaba gerektiriyor.

Sürekli haklı olma ihtiyacıyla baş etmenin yolları

Kendi değerlerimize ve fikirlerimize çok fazla takılı kalmamız farklı fikirlerden beslenmemizin ve bakış açımızı geliştirmemizin önündeki en büyük engellerden biri. Ancak zihniyetimizi dönüştürerek önyargılarımızın daha fazla farkında olabilmemiz ve daha esnek bir bakış açısına sahip olabilmemiz mümkün.

1. Önyargılarınızın düşüncelerinizi kontrol ettiğinin farkına varın

Tutkularımız, değerlerimiz ve inançlarımız her ne kadar bir amaç doğrultusunda ilerlememiz ve yaşam yolculuğumuzu daha güvenli hale getirebilmek için çevresel koşullarımızı düzenlememiz konusunda hayatımıza katkı sağlıyor olsalar da, muhakeme yeteneğimizi ve objektif düşünme becerimizi gölgeledikleri de kaçınılmaz bir gerçek.

Herhangi bir düşünceye tutkuyla bağlanmakla onu kimliğimizin bir parçası haline getirmek arasında oldukça ince bir çizgi var. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, düşüncelerinizi ve fikirlerinizi kimliğinizle ilişkilendirmeniz, sizden farklı fikirlere sahip insanlarla ilişki kurmanızı oldukça zorlaştırabilir. Peki, bu sınırı aştığınızı nasıl anlayabilirsiniz?

Tutkuyla bağlandığınız inançlarınıza ya da yaşam tarzınıza yönelik herhangi bir eleştiriyi kişiliğinize yapılan bir hakaret ya da olarak algıladığınızda, sahip olduğunuz değerleri ve fikirleri kimliğinizin bir parçası haline getirdiğiniz çıkarımını yapabilirsiniz. Bu sınırı aştığınızı fark ettiğinizdeyse, inançlarınızı var oluşunuzla hangi noktada birleştirdiğinizi ve neden esnetemediğinizi düşünmek ve anlamak için kendinize zaman ve alan yaratmalısınız.

2. Geçmişinizi gözden geçirin

Düşünce yapınızı ve zihniyetinizi daha esnek hale getirebilmenizin en önemli gerekliliklerinden bir diğeri de; geçmişte fikirlerinizin, inançlarınızın ve değerlerinizin sınandığı zamanlarda nasıl tepkiler verdiğinizi, hangi tutumların sizi zorladığını ve karşıt fikirlerle baş etmek için hangi yollara başvurduğunuzu değerlendirmeniz olacaktır.

Zihinsel kalıplarınızın farkında olmamanızın sebebi muhtemelen kendi tepkilerinizin de farkında olmamanızdan kaynaklanıyor. Kendinize, “Şuan kendimi savunmaya geçiyorum” ya da “Sadece karşı tarafın fikrini çürütmeye ve haklı görünmeye çalışıyorum.” diyebilecek kadar eleştirel ve alçakgönüllü bir tutumla yaklaşmanız, tartışmalarınızı daha entelektüel bir seviyede tutmanıza ve farklı fikirlere daha açık olmanıza yardımcı olacaktır.

3. Farklı bakış açılarından beslenmeyi öğrenin

Sizden farklı düşünen, dünya görüşü sizinkinden bambaşka olan insanlarla bir araya gelebileceğiniz fırsatları kovalayın. Ancak bunu yaparken çok fazla radikal olmayan ve fikirlerini mantık zemininde aktarabilen kişiler seçtiğinizden emin olmalısınız.

Düşüncelerini mantıklı önermelerle aktarmayan, fikirlerine körü körüne bağlanmış insanlarla tartışmaya girmek muhtemelen yalnızca kendi fikirlerinizin ve değerlerinizin en doğrusu olduğuna ve ne kadar haklı olduğunuza dair inancınızı pekiştirecektir. Dolayısıyla, fikirleriniz uyuşmuyor olsa bile, en azından aynı dili konuştuğunuz ve sağlıklı iletişim kurabildiğiniz insanlarla bir arada olduğunuzdan emin olun. Kendinizi yeterince güvende hissettikten ve karşınızdaki kişiyle tartışabileceğinizden emin olduktan sonra ‘Sence düşünce yapımda nasıl eksiklikler var?’, ‘Bu konuyla ilgili neyi gözden kaçırdığımı düşünüyorsun?’, ‘Sence neden yanılıyorum?’ gibi sorularla bakış açınızı esnetebilir ve genişletebilirsiniz.

4. Karşı tarafın haklılığını kabul etmenin zayıflık olmadığının farkında olun

Farklı bir dünya görüşüne saygı göstermek ve sizinkiyle aynı ölçüde değerli olduğunu kabul edebilmek, yüksek empati yeteneğinin, özgüvenin, duygusal olgunluğun ve şefkatin göstergesidir. Yoga pratiklerinin sonunda verilen Hindu selamı ‘namaste’ kelimesi, ‘sana boyun eğiyorum’ anlamına gelir ve bu kabullenici bakış açısının en iyi örneklerinden biridir. Kabulle birlikte egoyu bir kenara bırakarak başka bir ruhun dünyasına kapı aralamak, iç huzura, genişlemiş bir bakış açısına ve anlamlı ilişkilere kavuşmanın en önemli adımıdır.

5. Küçük adımlarla ilerleyin

Bir gecede Mevlana gibi ‘Kim olursan ol gel.’ diyebilecek kadar açık fikirli ve esnek zihniyetli biri olabilmeniz tabii ki imkansız. Ancak kendi kendinize, küçük pratiklerle bu bakış açısını geliştirmek ve yaklaşımınızı değiştirmek için adım atabilirsiniz. Örneğin, önümüzdeki 24 saat içinde sizin fikirlerinize aykırı olan herhangi bir fikri yok etmeye çalışmadan, kendinizin haklı olduğunu savunmadan, kabullenici bir bakış açısı sürdürmeye çalışın. Bunu yaparken kendi fikirlerinizden vazgeçmek zorunda olmadığınızı kendinize sık sık hatırlatmanız; karşı tarafa ise anlaşıldığının ve bakış açısını saygıyla karşıladığınız mesajını iletmeniz işinizi kolaylaştıracaktır. Yapmanız gereken tek şey anında savunmaya geçmeden dinlemeyi öğrenmek ve duygularınızı kontrol etme becerinizi geliştirmek.

6. Katılmadığınız her fikri değiştiremeyeceğinizi kabul edin

Kabul edin ya da etmeyin, hiç kimsenin fikrini değiştirmeye çalışmak gibi bir hakkınız yok ve bunu yapabilmeniz teknik olarak pek mümkün de değil. Dalai Lama gibi iyi niyetli ve dünyaya iyiliği yaymak için yaşayan bir insan bile olsanız sizinkinden farklı fikirler her zaman vardı ve var olmaya devam edecek. Bu fikirlerin ‘doğru’ ya da ‘yanlış’, ‘haklı’ ya da ‘haksız’ olduğunu belirleyecek şeyse sadece bakış açısı olacak. Mantık zemininde savunabileceğiniz fikirlerin her zaman arkasında dursanız da, savunamayacağınız fikirlerin yanlış ya da hatalı olduğu hakkında yorum yapmamanız ruh sağlığınızı koruyabilmeniz için önemli ve gerekli.

7. Haklı olmak yerine nezakete ve şefkate öncelik verin

Söz konusu ne olursa olsun karşınızdaki insanlara ve fikirlerine karşı nezaket ve şefkat dolu bir tutum içinde olmanız, kabul etmeseniz de ‘sınırlı’ olan dünya görüşünüzü başkalarına kabul ettirmeye ya da dayatmaya çalışmanızdan çok daha önemli.

Yaşam yolculuğunda hepimiz farklı zorluklarla karşılaşıyor, kayıplarla ve acılarla sınanıyoruz ve dünya görüşümüz yaşadığımız bu zorluklarla şekilleniyor. Başka birinin hayatını başından sonuna kadar, bire bir deneyimlemediğimiz sürece o kişinin neden böyle bir zihniyete sahip olduğunu; fikirlerini, inançlarını ve değerlerini neye göre şekillendirdiğini, kendisini neden haklı gördüğünü tam olarak anlamlandırabilmemiz imkansız. Bunun yerine iletişim kurmak için alan açıp zihniyet yapısının ardındaki argümanları dinlemek, o kişiyle olan bağlantınızı derinleştirebilir ve dünya görüşünüzü genişletebilir.

8. Fikirlerinizi dönüştürebilecek fırsatları kollayın

Başka bir insanla fikir çatışması yaşadığınız bir durumla karşı karşıya kaldığınızda, iyi bir gerekçe sunarlarsa, görüşlerini kabul etmeye açık olduğunuzu söyleyin. Bu yaklaşımınız belki fikrinizi ya da haklılığınızı değiştirmeyebilir, ancak yine de görüşlerini kendi görüşünüz olarak kabul etmeseniz de fikirlerinin ardındaki düşünce sürecini anlayabilir ve düşünmenin farklı yollarını keşfedebilirsiniz.

Zeytinyağı gibi üste çıkmak yerine, su gibi duru, berrak ve alçakgönüllü olmak ilişkilerinize, hayatı algılayışınıza, yaşam yolculuğunuza ve kişisel gelişiminize sayısız fayda sağlayacaktır. Haklı olmanın tek seçenek olmadığını kabul etmeye ve farklı fikirlerden beslenmeye yönelik tüm çabanız, beraberinde daha mutlu, huzurlu ve farkındalıkla dolu bir yaşamın kapılarını aralayacaktır. 

İlginizi çekebilir: Haklı olmak mı daha önemli, yoksa mutlu olmak mı?

Kaynaklar: Mind Body Green, Harvard Bussiness Review, Forbes, TED Talks

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale