Bilimsel araştırmalara göre mutlu insanlar daha uzun yaşıyor, hayattan ve işlerinden daha fazla keyif alıyor, depresyon ve stresle daha kolay başa çıkıyorlar. Yine araştırmalara göre mutluluk bizi hastalıklardan koruma potansiyeline sahip. Carnegie Mellon Üniversitesi’nden Dr. Sheldon Cohen tarafından 334 yetişkin üzerinde yapılan araştırmada, deneklere soğuk algınlığı benzeri semptomlara yol açan virüsler içeren burun damlaları verilmiş. Araştırma sonucunda, “mutlu deneklerin” soğuk algınlığı kapma olasılığının düşük olduğunu, hastalığı kapanlarda da semptomların daha az şiddetli olduğu görülmüş.
Mutlu olmanın aslında sadece zihnimizle ilgili bir durum olduğunun farkında mısınız? Bana inanmıyor musunuz? Çocukken hepimizin korktuğu diş doktoru ziyaretlerini hatırlayın. Diyelim doktorunuz çocuk ruhundan anlayan bir kişiydi ve dişinizi tedavi ederken size güzel hikayeler anlattı, rahatlamanızı sağladı. Fiziksel olarak diş hekiminin koltuğunda olmanıza rağmen, artık korkmuyordunuz ve zihinsel olarak daha mutlu bir yerdeydiniz.
Mutluluğumuzu dış koşullara bağladığımızda aslında mutsuzluğa davetiye çıkarıyoruz demektir. O çok istediğimiz kırmızı elbiseyi alınca, okulu bitirince ya da iş yerinde terfi edince çok mutlu olacağımızı zannederiz oysaki bu mutluluklar sadece anlıksal mutluluklardır. Biz her zaman mutluluğu varılacak bir durak olarak görüyoruz. Oysa mutluluk yolculuğun ta kendisidir.
Mutluluk pozitif ve negatif düşüncelerimiz arasında gidip gelen bir seçimdir. “Ben çok şişmanım, kendimden nefret ediyorum” dediğimizde mutsuzluğa yelken açıyoruz demektir. “Kilo vermek istiyorum, doğru diyetisyene danışarak bunu yapacağıma inanıyorum” yapıcı ve bizi mutlu eden bir düşüncedir. Peki kendimizi daha mutlu hissetmek için neler yapabiliriz?
1. İyimser olun
Yale Üniversitesinden Dr. Becca Levy tarafından yürütülen araştırmalar sonucunda; olaylara iyimser bir şekilde yaklaşmanın, sağlık üzerinde sigarayı bırakmak ve düzenli spor yapmak kadar olumlu etkisi olduğu ortaya çıktı. Ayrıca olumlu bir bakış açısına sahip olmanın, insan sağlığı üzerinde düşük tansiyon ve kolesterolden de daha etkili olduğu tespit edildi. Psychology Bulletin Journal’da yayınlanan bir araştırmaya göreyse iyimser olmak kalp sağlığını koruyor. Siz o kadar da iyimser bir insan değilseniz kendinizi bu konuda geliştirebilirsiniz. Nasıl mı? Kırtasiyeciden kendinize beğendiğiniz bir defteri alın. Bu sizin “İyimserlik Defteri”niz olacak.
Her gün beş, on dakika boyunca defterinize başınıza gelen güzel olayları, şükredeceğiniz konuları yazın. Tıpkı Julia Andrews’in The Sound of Music filminde söylediği “My Favorite Things” şarkısı gibi, günlüğünüze sizi mutlu eden, en sevdiğiniz şeyleri not edin. Kendinizi kötümser hissettiğiniz zamanlarda günlüğünüze bakarak hayatınızdaki güzellikleri, şükredeceğiniz olayları kendinize hatırlatıp gününüze daha iyimser bir şekilde devam edebilirsiniz. Şükredecek bir şey her zaman vardır. Yeter ki dünyaya şükran dolu gözlerle bakmasını bilin.
2. Pozitif duygular uyandıran müzikler dinleyin
Müziğin iyileştirici etkisi Antik Çağlardan beri bilinen bir gerçek. Ancak müziğin etkisinden maksimum şekilde yararlanmak için doğru müzik türlerini seçmeliyiz. Yapılan bir araştırmaya göre her gün müzik dinlemek stresi azaltıyor. Yine aynı araştırmada müzik dinleyenlerin daha pozitif duygulara sahip olduğu belirtiliyor. Ancak bu araştırmanın sonucuna göre, her müzik aynı etkiyi yapıyor diyemeyiz. Örneğin araştırma heavy metal tarzı müzik dinleyenlerin öfke seviyesinde bir artış olduğunu ortaya çıkarmış. Müzikten pozitif etki almak için, insana pozitif hisler veren müzikleri dinlemek en iyisi.
Pozitif, neşeli müziklerin bedenimize de iyi geldiğini bir başka araştırma ortaya çıkarmış. Maryland Medical Center araştırmacılarının sonuçlarına göre, müzik ve kalp sağlığı arasında bir ilişki var. Araştırmacılar, neşeli müzik dinlemenin kan damarlarına daha fazla kan akışını sağladığını bulmuşlar. Neşeli müzik dinleyen insanların kan akışının %26 arttığı gözlenirken, endişe ve korku içeren müzik dinleyenlerde bu oranın sadece %6 olduğu saptanmış.
Müzik zevkimiz ne olursa olsun, müziğin iyileştirici etkisinden yararlanmak ve kendimizi daha mutlu hissetmek için kendi zevkimize uygun müziklerin yanı sıra, her gün neşeli müzikler de dinlemeyi ihmal etmeyelim.
3. Affedin
Başlığı okuyunca, “hemen şimdi mutlu olmanın yollarından biri affetmek nasıl olur?” dediğinizi duyar gibiyim. Benim de size cevabım “neden olmasın?” olacak. Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre affetmek vücudu birçok hastalıktan koruyabiliyor. Araştırma, birini affedememenin vücuda verdiği zararları şöyle sıralıyor: “Kalp hastalıkları, nörolojik bozukluk ve hafıza kaybı riski büyür. Kortizol hormonu seviyesi artar.” Bu hormonun artması bağışıklık sistemi bozuklukları başta olmak üzere, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıklara sebep olabilir. Amerika’da 1423 kişi üzerinde yapılan bir başka araştırma ise affetmenin mutlu hissetmek ve ruh sağlığı üzerinde önemli etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Amerikan Psikoloji Derneği (American Psychological Association) tarafından Birleşmiş Milletler’de yayınlanan “Affetme” raporu da affetme eyleminin insanı mutlu ettiğini ortaya koyuyor.
Size hata yapmış, mutsuz etmiş o insanı ya da insanları affetmemek için haklı nedenleriniz olduğuna eminim. Ama onları affetmemek sağlığınızı tehlikeye atacak bir boyuta gelmişse, ya da sizi mutsuz ediyorsa, kendinize kötülük yapmıyor musunuz sizce? Evet affetmeyerek kendinizi sabote ediyorsunuz. O kişiyi ya da kişileri her düşündüğünüzde geriliyorsunuz, bu gerilimi vücudunuz ve ruhunuzda hissediyorsunuz.
Gelin bugünden itibaren ruhunuza ve bedeninize bir iyilik yapın. O bir türlü affedemediğiniz kişi ya da kişileri affedin. Her ne kadar affetmek kolay bir eylem olmasa da özgürleşmek için gerekli olduğu yadsınamaz. Çoğu insan affetmenin, nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanarak affetme eyleminden kaçınır. Oysa affederek, içinize ferahlığı davet ederek, kendinizi çok daha mutlu hissedecek ve sağlığınızı koruyacaksınız.
Bizi, affetme eyleminden alıkoyan nedenlerden bir diğeri de affedeceğimiz kişiyle yüzleşmek istemememiz olabilir. Bir insanı affetmek istiyorsanız illa onunla yüzleşmenize ve onu affettiğinizi söylemenize gerek yok. Bunu kendi içimizden de yapabiliriz. Nasıl mı? O insana hiç göndermeyeceğiniz bir mektup yazarak. Evinizin en sevdiğiniz köşesine oturun. Eğer seviyorsanız yanınıza bitki çayınızı ve de mektubunuzu yazmak için kullanacağınız kağıt, kalemi alın. Önce çayınızdan bir yudum, sonra da derin bir nefes aldıktan sonra affetmek istediğiniz kişiye karşı duyduğunuz bütün hisleri yazmaya başlayın. Şu an karşınızda olsaydı ona neler söylerdiniz? Onu neden bir türlü affedemiyorsunuz? Bunların hepsini yazın. İçinizdekileri iyice döktüğünüzden emin olduktan sonra, yazdıklarınızı okuyun.
Bu yakıcı hisler size kendinizi nasıl hissettiriyor? Affedememe duygusunu vücudunuzun hangi bölgesinde hissediyorsunuz? Evet size haksızlık yapıldı, evet o kişi canınızı çok acıttı. Ama siz bu kötü hislerle yaşamaya devam etmek istediğinizden emin misiniz? Eğer affetmeye hazırsanız egzersizimizin ikinci kısmına devam edebilirsiniz.
İlk önce yazdığınız mektubu bir kez daha okuyun ve yırtın. Şimdi sıra ikinci bir mektup yazmaya geldi. Bu mektupta affetmek istediğiniz kişiye onu affetme nedenlerinizi yazın. Mektup şu şekilde olabilir: “Seni affetmek istiyorum çünkü seni affetmeyerek, artık kendime zarar vermek istemiyorum.” “Seni affetmek istiyorum, çünkü affetmemek yüreğime ağır geliyor ve ben artık kendime daha ferah bir hayat yaşatmak istiyorum “. Mektubunuz bitince derin bir nefes alın ve o kişiyi affetme düşüncesine kendinizi yavaş yavaş alıştırın. Bu sadece bir başlangıç. Uzun süredir affedemediğiniz bir kişiyi, sadece bu egzersizi yaparak affedemeyebilirsiniz. Her şey gibi affetmek de zaman alacaktır. Ancak hiç olmazsa artık affetme yolculuğuna doğru bir adım attınız. Kendinizi tebrik edin lütfen.
Evet mutlu olmak için verdiğim diğer iki öneri, affetmeye oranla daha kolaylar. Siz listemizden, size şu an en uygun olanını alıp, kendinizi daha mutlu hissetmeye başlayabilirsiniz. Sorularınız için e-posta adresim: rsolaker@gmail.com
Bir sonraki yazımızda görüşünceye dek, sevgiyle kalın.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Kabul et ve dönüştür: Öfkeni değil, sakinliği besle