Hem global hem bireysel bir sınav: Covid 19 bize ne anlatıyor?
Bu günlerde gündemimizi oldukça meşgul eden bir konu ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum: Covid-19. Diğer adıyla doğanın intikamı.
Geçtiğimiz bir sene boyunca aklımdan çıkmayan tek konu sistemin nerede ve ne şekilde sıkışacağı oldu. Böyle olacakmış demek ki. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu bir felaket değil, kendimizi ve hayatımızı sorgulamak için bir fırsattır. Okumayanlar için öncelikle “Dünyamız bize sesleniyor: Artık uyanma vakti” başlıklı yazımı okumanızı tavsiye ederim.
4,5 milyar yıllık gezegende bu vakte kadar bizim boyutumuzdaki hiçbir canlının küresel tahribat yarattığına rastlanmadı. Peki biz Homo sapiens/düşünebilen canlılar/modern insan olarak nerede hata yaptık? İçinde yaşadığımız doğa, ekosistem, çevremizdeki kültür, aile yapıları, yaşam biçimleri hakkında ne kadar bilinçliyiz? Karşımızda dünya tarihinde önceleri de karşılaştığımız bir pandemik kriz var, buna karşı tutumumuz nasıl olmalı? Dünya bizim etrafımızda mı dönüyor, yoksa aldığımız tek bir karar 8 milyar insanı etkileyebilir mi? Doğa bizimledir, bizim için değil.
Daha büyük bir sistemin parçası olan bizler -evrendeki minicik bir galaksinin içindeki nokta kadar olan- bu dünyada sadece materyal karşılıkları olan uğraşlar edinmeye, aldıklarımızın ve verdiklerimizin hesabını yaparak bir ömür geçirmeye, “kimseye faydamız olmasın, oluyorsa da karşılığı mutlaka olsunlarla” hayatımızı hem kendimiz için, hem de başkaları için zorlaştırmaya mı geldik? Hayır, şimdi bunu görmek için, benliğindeki bütün pürüzlerden arınmak için, senin ya da bir başkasının farklı olmadığını kavramak için evde, içeride olma halini deneyimliyoruz.
İnsan zihni uçlardan meydana gelir, dualite mekanizması tarafından yönlendirilir, iyi-kötü, doğru-yanlış, aydınlık-karanlık. Nefretini dolu dolu yaşayabilen bir insan, sevgisini de öylesine dolu yaşar. Nefreti seçmesinin sebebi enerjisini nasıl yönlendireceğini bilmemesi olabilir, öncelikle hayatımızdaki insanların hepsini kabul etmeliyiz. Herkes, olduğu gibi güzeldir.
Kendi içimize dönmeye çokça fırsatımızın olduğu bu günlerde bireysel arınma ve yeniden yapılanma sürecine girmeliyiz. Değişim ancak sen değişirsen mümkün. Bugüne kadar yaşadığımız bütün olumsuzlukları, aile travmalarını, acı arkadaşlıkları, bizi zamanında üzmüş ilişki ve evlilikleri unutup, üzerimize kendi ellerimizle yapıştırdığımız olumsuzluk zincirini kıralım ve gözlerimizi dünyaya yeniden açalım. Biz istemezsek hiçbir olumsuzluk bizi karamsarlığa sürükleyemez. Her şeyin bir sebebi olduğunu ve kainatın bizim algılayamayacağımız ama hissedebileceğimiz bir denge içerisinde olduğunu kabul edelim.
Beynimiz dualite ile meşgulken, kalbimiz rehberliğinde iyilerimizi, kötülerimizi bir kenara koyup kendi dengemizi bulma yoluna yönelelim. Hepimiz birilerinin evladı, birilerinin kardeşi, birilerinin annesi, birilerinin sevgilisiyiz. Kimseyi suçlamadan, kimseyi sorgulamadan, bu hayatı yaşayanın biz olduğumuzu ve kendi hayatımızın sorumluluğunu da yalnızca bizim alabileceğimizi kavrayalım. Dışarıdan beklenen her türlü değişim, değişimle aramızdaki mesafeyi açar. Değişimin kendi içimizde olduğunu görelim. Unutmayalım ki ayıpladığımız, yargıladığımız, sorguladığımız her şey bizim kendi zihnimizin başkaları üzerinden yansıyan tezahürüdür. Biz kendimizi nasıl algılarsak, dünya da bize öyle görünür. Buradan doğruca gideceğimiz yer, gelmeyi iple çektiğim kolektif bilinç. Şunu unutmamalıyız ki hepimiz birbirimize bağlıyız, dünya üzerinde kimse kimsenin düşmanı olamaz. Hepimiz aynı rahmin meyvesiyiz.
Bu süreç sadece global bir sınav değil, aynı zamanda bireysel de bir sınavdır. Global olarak bundan önce nasıl davrandığımızın sınavı, bireysel olarak da nasıl davranmamız gerektiğinin sınavı. Bu sürecin bize gönderdiği mesaja baktığımızda değişmemiz gerektiğini söylediğini görebiliriz. Kendimize karşı tutumumuzu, diğer insanlara karşı tutumumuzu, doğaya karşı tutumuzu, üzerinde yaşadığımız gezegene karşı tutumumuzu değiştirmeliyiz.
Bu süreç soğukkanlı bir şekilde önlem alınması gereken bir süreç, korkulması gereken değil. Süreci tamamladığımızda geçeceğimiz yeni dünya düzenine karşı duygusal esnekliğimizin sınandığı bir süreç. Artık sadece bizim sağlıklı olmamızın yeterli olmadığının, dengenin sürdürülebilir olması için bütün insanların sağlığının öneminin anlaşıldığı bir süreç. Kolektif bilincin minik adımlarının atıldığı, herkes tarafından yardımlaşmanın, paylaşmanın öneminin anlaşıldığı bir süreç.
Süreç tamamlandıktan sonra olacağımız kişinin temellerini atıyoruz. Yeteneklerimiz neler, hangi konularda becerikliyiz, nelerle uğraşırken mutlu hissediyoruz, günlük rutinimize neleri ekleyebiliriz, neleri çıkartabiliriz. Şimdi, kendimiz ve bağlı olduğumuz herkes için kendimizi ve dünyayı keşfetme zamanı. Doğa bize böyle bir sınav sunarak ne demek istiyor, doğa ile ilgili yeterli fikre sahip miyiz? Bu süreçte kendimizi yapılandırmalı, araştırmalı, öğrenmeliyiz.
Bu süreçte bütün toplumlar otokratları değil bilim insanlarını dinliyor, çarelerin yakın olduğunu görüyoruz. Yönetimsel sistemin yakın zamanda bilimsel kaynaklara dayanacağını öngörebiliriz. Gerçekleri görebilmek için bilimin ışığı altında olmalıyız, bu bireysel bir tutum aslında, gerçekleri “dediler” ile değil kendi gözümüzle görmemizi sağlayacak.
Bilim gerçeği bilmektir. – Mustafa Kemal Atatürk
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. – Mustafa Kemal Atatürk.
İlginizi çekebilir: Boşluklar doldurulmak için değildir: Sadeleşin, hafifleyin, özgürleşin