Camı açıyor, dağ gözükmüyor, diğer pencereye gidiyor ve perdeyi çekiyor; yine yok. Koskoca evin hiçbir yerinden gözükmüyor. Oysa Heidi’nin o koskoca dağları görmeye ihtiyacı var şehirdeyken. Uzaktan da olsa görebilmeli, hayaliyle yetinmemeli.
Dağ demek; hareket etmek, koşmak demek. Görememek ise özlem.
Geçtiğimiz hafta sinema versiyonunu izlediğim çocukluğumun çizgi filmi Heidi bir kez daha içimdeki iflah olmaz yaramaz kız çocuğunu uyandırdı. O, dağa ulaşamayınca ben de sıkıldım, doğaya derinden duyduğum aşkı bir kez daha hatırladım.
Arazide koşarken kendimi onun gibi hissettiğim çok olmuştur. Kim bilir kaç yaşımda tanıştığım bu karakter, öyle güzel anlatmış ki bana;
– Anı yaşamayı,
– Tam da o anda, tam da bulunduğun yerde olmayı,
– Kendine iyi gelenden kopmamayı,
– Ne olursa olsun cesaretini toplamayı,
– Zamanla yarışmaktansa sakin durmayı,
– Her ne yapılacaksa hazmederek yapmayı.
Kısacası, Heidi mindfulness’ı çözmüş
Cuma akşamı filmi seyrettim, Cumartesi günü öğleden sonra da Cognita tarafından düzenlenen ve Prof. Dr. Taner Damcı’nın yürüttüğü mindfulness seminerindeydim. Taner Damcı anlattıkça Heidi geldi gözümün önüne.
Ne kadar şanslı olduğumu düşündüm sonra. O çizgi filmi bildiğim, “Evladım artık içeri gir.” neslinden olduğum, hareketsiz bir yaşam sürmediğim için.
Ama kendimi dağlara vurmak için epey bekledim sanırım. Olsun, yine de şanslıyım; hâlâ çamurlara bulanabildiğim, yolumu kaybetsem de dönüp dolanıp tekrar bulabildiğim, benim kadar çılgın arkadaşlara rastlayabildiğim için.
Mindfulness da nedir?
Kısaca, anda kalmak, anı yaşamak, geçmişe, geleceğe takılmamak, bilinçli farkındalığı artırmak, hareketli bir yaşam sürmek ve kendi sorumluluğunu tamamen üstlenmek olarak anlatabilirim. Bir de wellness’a doğru uzanan yol diye tarif edebilirim.
Bu yol ne kadar kalabalık olsa da kendimizle ilgili kararları sadece kendimiz almalı ve uygulamalıyız, çünkü başka türlüsü mümkün değil.
Kimse bizi;
– Zorla koşturamaz,
– Zayıflatamaz,
– Güzelleştiremez,
– İyileştiremez.
Ne yapacaksak kendimiz yapacağız ve pencereden her baktığımızda o dağları görecek, kısa bir süre sonra da içinde olacağız.
Taner Damcı’nın yıllardır, Antarktika dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında koştuğu ultra maratonlar sırasında yaşadıklarını da içeren ‘Bir Yol Var’ adlı kitabı, bugüne ayak uydurarak nasıl hafifleyeceğimize ve hareketleneceğimize dair ipuçları sunuyor. Mindfulness’ı daha derinden incelemek ve hemen hayatına katmak isteyenlere önerimdir.
Not: Eğer aktif yaşama, koşmaya, yürümeye bir an önce başlamak istiyor ama ne yapacağınızı bilmiyorsanız bana yazabilirsiniz: kivergu@gmail.com