Son zamanlarda o kadar çok gündem, o kadar çok karmaşa var ki hedefimizi, rotamızı, hatta rutinimizi şaşırmamız oldukça normal. İnsanız sonuçta, etkileniyor, tepki veriyoruz. Üstelik bu gündem sadece ülkemizin ya da coğrafyamızın gündemi değil, her coğrafyada, her kültürde başkalaşmış şekilde insanları meşgul eden birçok olay yaşanıyor.
Bunların sıkıştırılmış vaziyette aynı döneme gelmesinin tekamülümüzün hızlanmasıyla alakalı olması bir kenara dursun -çünkü nedeni daha az önemli olan kısmı- asıl sonucu, yani bizde yansımaları önemli. Bu olaylarla birlikte birçok bilinç yükselmeleri, toplumsal farkındalık artışları da beraberinde geliyor. Artı olmadan eksi olmaz. Ne kadar çok baskı varsa o kadar çok rahatlama olmalı, sistem böyle. Ve bu yükselmeler hiç azımsanacak boyutta da değil arkadaşlar, dünyanın birçok yerinde istifalar, iş, hayat ve mevcut rejimleri değiştirmeye yönelik aksiyonlar alınmaya başlandı bile. Ve merak etmeyin, hepimizin aydınlanmasına gerek yok. Çünkü birçokları sistem değişince, güzelleşince onu takip edecekler.
Şimdi gelelim neden bunlar ziplenmiş vaziyette üzerimize yağıyor kısmına… Çünkü insan dünyada bize anlatıldığı gibi Sümer’den beri var olan dokuz bin senelik bir varlık değil. Birçokları bizden önce yaşamış, göktaşı çarpmış, volkan patlamış, tufan olmuş ve göçüp gitmişler. Eski medeniyetlerin farkındalık ve spiritüel seviyesi bizden yüksek olduğundan, onların tekamülleri otuz bin yıl sürmüş. Bizim o kadar vaktimiz yok, üzerinde yaşadığımız gezegen yorgun. Bu yükselmiş medeniyetlerden sonra gelenler olarak, bıraktıkları hikayelerden, destanlardan ders alıp bir toplumsal yok oluşa gitmek -kitaplar buna kıyamet diyor- yerine yükselişe, önce kendimizi, sonra dünyayı daha iyi bir yer yapmaya, huzur ve barış içinde bütün dünyasal varlıklar olarak bir arada yaşamaya odaklanabiliriz. Buna odaklanmak yok oluşu engeller demiyorum, çünkü yıldızlar bile ölüyor, ama en azından buradaki zamanımızı mutlak bilince en faydalı şekilde geçirebileceğimiz bir senaryo bu.
Biliyorum, çok fazla etken, sorun, girdi var. Bunların tekamülümüzün sadece miniminicik bir parçası olduğunu, üç boyutlu illüzyonumuzun bir perdesi olduğunu unutmayalım. Güneş batar, sonra tekrar doğar, yağmur yağar, sonra gökkuşağı çıkar. Biz bu dönemde dünyada insan olarak vücut bulmuş ruhlarız ve çok şanslıyız. Her birimizin tarihe yön verme gücü ve potansiyeli var. Bu potansiyel ancak biz inandığımızda ve odaklanıp hedefimizi gerçekleştirmek için çalıştığımızda ortaya çıkabilir. Yolunuz aydın olsun!
İlginizi çekebilir: Anı yaratmak mümkün: Geçmiş ve gelecek yok, sadece şu an var