X

Hayattan çekinmek ve çekinmemek: İşte yeni bir adıma giden tüm mesele

Çocukluğumuzdan itibaren kendimiz için vermiş olduğumuz kararlarla donatılırız. Evet, “koskoca adam oldum” diye düşünmeyin, “ben kaç yaşına geldim, olur mu canım öyle şey?” demeyin… Farkında olmadan nelerden çekinmekteyiz? Ben bu yazımda sizlerle birlikte bu muhteşem “çekimserliklerimize”, “çekincelerimize”, “çekindiklerimize” ve hala “çekinmeye devam ettiklerimize” bakalım istiyorum. Tabii utandığımız zamanlar olabilir kolay itiraf edemeyebiliriz ama çekimserliktir bu bir kere “hepimizin içerisinde bir yerlerde mutlaka ama mutlaka” pusu kurmuştur…

Çocukluğumuzdan itibaren kendimiz için vermiş olduğumuz kararlarla donatılırız.

Şimdi öncelikle detaya inmeden neden çekiniriz? Çekinmek gerçekte nedir? Tam olarak o çekinmek anında kendimiz hakkında neye karar vermekteyizdir, ne düşünmekteyizdir ve bu bizim hayatımıza nasıl yansır? Örneğin yabancı bir ortama girdik, yanı başımızda duran bir kişiyle “nasılsınız?” diyerek sohbet etmeye başlıyoruz… Öncelikle “çekimserliğin” hayatımızda olmadığı bir durumu hayal edelim. Sadece “merhaba” dedik ve karşımızdaki kişi de “merhaba” dedi ve sohbete başladık… İşte her şey aslında bu kadar “kolaydır”… Ben genelde şunu sorarım kendime bir çekingenlik, çekimserlik, çekinmek duygusu hissettiğimde “en kötü ne olabilir?”. Gelin soralım en kötü ne olabilirdi? Karşımızdaki kişi “merhaba” demez, uzaklaşır ve giderdi. Ne kaybederdik ne olurdu, dünya başımıza mı yıkılırdı, bir daha kimseye merhaba diyemez miydik?

Şimdi, çekimserliğin muhteşem varlığında senaryomuzu hayal edelim istiyorum birlikte. Yanımızda duran bir kadın veya erkek fark etmez, bir “yabancı”, öncelikle kafamızdaki tanımlar çalışmaya başlar “yabancı” samimi olunmayan. Ön yargılarımız koşar gelir, dışarıdan bir kişi seni bilmiyor sana kötü davranabilir, yabancılarla konuşmak iyi sonuçlar vermeyebilir… İşte bunun gibi, buna benzer yabancı kavramı ile birleştirilmiş bir sürü yargı üşüşür beynimizde. Sonraki aşama, “karar” anı ya “merhaba” diyeceğiz veya çekimserliğin o güzel kollarına atılarak sadece susmaya devam edeceğiz… Neyi seçeriz “yabancılarla konuşmamam gerekir”, “çekiniyorum” ve tabi, hayatımda adım atmaktan da “çekiliyorum”… Olduğumuz yerde kalırız, konuşmayız, gece biter…

İşte şimdi çekinmek sürecini biraz daha iyi incelemeye hazır olduğumuzu düşünüyorum. Burada verdiğimiz örneğimiz sadece bir merhaba ile ilgiliydi. Peki, hayatımızda daha ciddi ve hatta özellikle daha önce deneyip de yaralandığımız aldığımız, yaralarımız dolayısıyla verdiğimiz binlerce karara maruz kalan düşüncelerimiz ve ön yargılarımız hakkında konuşalım biraz da… Bir kere aldatıldığımızda yeni bir ilişkiye başlamaktan “çekiniriz” değil mi adım atamayız, nedir önümüzde duran? “Yeniden aynı şeyi yaşamak” korkusu, “yeniden aynı acılara katlanmak”, “yeniden başka bir kişiyi hayatına almak” riskini göze alabilmek korkusu ve bunun getirdiği tüm “negatif” sonuçlar… Hepsi aynı anda binlerce açıklamayla kocaman bir “çekimserlik” topu olarak kalbimizin ortasına oturur değil mi? Ölümüne kaçarız, sonuna kadar “çekiniriz” çünkü öyle çok açıklamamız vardır ki kendimizce can-ım tek adımlık gücümüzün önüne kocaman setler çekeriz o muhteşem çekimserlikle kol kola girip…

Ne kaybederdik ne olurdu, dünya başımıza mı yıkılırdı, bir daha kimseye merhaba diyemez miydik?

Öyle büyür ki içimizde hayatımızın açıklaması olur “ben aynı şeyleri yeniden yaşayamam” peki nereye kadar kaçacağız düşündünüz mü? Hangi noktada bunun gibi örneğin paramızı kaybettik ve yeni bir yatırıma adım atmaktan çekiniriz “ben yeniden başarısız olamam”, “ben yeniden para kaybedemem” veya bir yetenek sınavına girdik ve evet kabul edilmedik…

Çekindiğimiz ne olur? “Ben yeniden o derece yeteneksiz olduğumun bana söylenmesi ile yüzleşemem?” Veya sadece “diğer kişilerin benden çok daha ileride olduklarını görmek beni bitirir…” Bu yüzden istediğim her şeyden hayallerimden ve adım atmaktan belki daha fazla çalışmaktan belki yeniden para biriktirip denemekten belki sadece yeni bir ilişkiye bir şans vermekten belki sadece bu olup bitene “hayat” olarak bakıp kafamızdaki tüm yargılardan kurtulmaktan “çekinmemiz” gerekir değil mi?

Tecrübelerimiz kadar bize söylenenler de çekimserliği besler hayatımızda. Kaç kişi “ben denedim olmuyor” dediklerinde “kendim göreceğim” demek cesaretini gösterir? Hemen kendini çekimserliğin, “yapılamaz”, “edilemez”, “başarılamaz”, “gerçekleştirilemez” diye durumu kabul etmeyip kaçımız gerçekten o çekimserliğin tüm çığlıklarına rağmen adım atmayı başarabilir?

Tecrübelerimiz kadar bize söylenenler de çekimserliği besler hayatımızda.

Çevremizdeki deneyip de gerçekleştiremeyenlerin kendi gözlerimizle gördüğümüz hikayelerine direnmeye kaçımız gönüllüyüz? “Bu yaştan sonra A mı olacaksın?””, Bugüne kadar kim yapmış ki sen B’yi yapabileceksin?”, “Bugünden sonra tüm hayatın boyu çalışsan da C olamazsın” ve “en önemlisi senin D için yeteneğin bile yok” dediklerinde kaçımız “çekinmiyorum, sonuna kadar çekinmeye direniyorum, asla çekincelerime yol vermeyeceğim, çekincelerime rağmen ben bunu yapabilirim” diyecek kadar güçlüyüz? Ve kaçımız işte orada kaderin gidişatının değiştiği ve içimizdeki tüm “çekinmek” zerrelerinin bir araya gelerek kocaman bir dağ olup da karşımıza dikildiklerinde yine de “bir adım” bile geriye gitmeden en kötü ne olur sorusunu sorabilecek kadar özgürüz?

Bugün “çekinmeyen” gözlerle hayatınıza, kendiniz için aldığınız kararlarınıza, yapabilecekleriniz yapamayacaklarınız hakkında farkında olmadan kendinizce oluşturduğunuz listelerinize bakmanızı dilerim. Sonuna kadar çekinmeden… Çekindiğiniz adım atmaktan sizi alıkoyan her ne ise karşısında “çekinmeden” durabilmenizi dilerim… Her ne ise o güzel çekincenizi kucaklamanızı, korkacak bir şey olmadığını tüm açıklığı ile anlatmanızı dilerim…

Sonra dışarı çıkıp bu listenizden en azından bir tane güzel madde için “çekinmeden” adım atmanızı dilerim… “Merhaba” demenizi, “yüksekten atlama” denemesinde bulunmasınız, “tek başınıza” upuzun bir yolculuğa çıkmanızı, “bir şiir” yazmanızı ve bunu çekinmeden utanmadan sevdikleriniz ile paylaşmanızı, eşinizle uzun zamandır yapamadığınız romantik bir yemek yemenizi ve belki de bir parkta “yeşil çimlerin” üzerinde döne döne yuvarlanmanızı… Kimseden ve hiçbir şeyden “çekinmeden” sadece kendiniz olmanızı ve o muhteşem çekinmek sırlarınızı bir odaya kapatıp, hayatınızda “çekinmek” olmayan muhteşem bir sayfa açmanızı dilerim…

Çünkü ben sizi çok sevmekten ve evet böyle hayal etmekten asla “çekinmiyorum”…

 

İlginizi çekebilir: Yargılamadan, cezalandırmadan ve değiştirmeye çalışmadan su gibi olmak

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.



21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale