X

Hayattaki en büyük hazinemiz: Sadelik, sabır ve sevecenlik

“Öğreteceğim sadece üç şey var: Sadelik, sabır ve sevecenlik. Bunlar sizin en büyük hazinenizdir.” Lao-Tzu

Hayatta kendimizce belirlediğimiz birçok değer vardır. Bazılarımız için dürüstlük (ki ben de bu kişilerden bir tanesiyim) çok önemlidir, diğer bir deyişle olmazsa olmazımızdır. Bazılarımız için bu çalışkanlıktır, bazılarımız için sevmek gerçeğidir. Bazılarımız para ve gücü olmazsa olmazlarına koyar, diğer bir grup için bu ailedir, bazılarımız içinse arkadaşlarımızdır, güzel dostluklara sahip olabilmektir. Fakat bu değerlerin çoğu zaman hayatta yaptığımız seçimleri de etkilediğini hatta hayatımızı nasıl yaşayacağımıza kadar bizim içimize işlediklerini pek fark etmeyiz.

Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte bu değerlerden çok önemli üç tanesini incelemek ve hayatımızda bunları nasıl uygulamaktayız, içimize biraz bulanmış mı veya onlara aslında çok mu uzakta durmaktayız diye hep birlikte bakalım istiyorum. Bu tabii ki hepimiz için kendimize özel bir macera olacak, ben sizlerle mümkün olduğunca kendi gözlemlerimi paylaşmaya çalışacağım. Fakat bugün bir değişiklik yapalım istiyorum. Biz kendi kendimizi konuşturuyoruz, bu satırlara aktarıyoruz elbet. Şimdi biraz onlara bırakacağım kalemi. Bakalım benim içimde var olan (göreceğiz eğer biraz olsun var ise) sadelik, sabır ve sevecenlik bizlere neler anlatacak…

Ben sadelik… Beni öyle her yerde bulamazsınız. Çok basittir, hatta önemsizdir dört harften oluşan bu “sade” kelime birçoğunuz için. Fakat ben son dönemin belki de en çok unutulan değeriyim. Çünkü herkes göstermek telaşında bir şeyleri, hayatın sadeliğini, sadelikten gelen güzelliğini unutup. Büyük mekanlardan fotoğraf paylaşmak gerekiyor örneğin gerçekten eğlenceli bir insan olmak için.

Sonra etrafınızda kocaman kalabalıklar ile olmak gerekiyor değil mi, yalnızlığınızı daha da derin hissetseniz de yalandan bir gülümseme geliyor yüzünüze. O muhteşem kalabalık fotoğrafta ismini bile bilmediğiniz birçok insan ile bana gülümsüyorsunuz. Bir koku geliyor üzerinizden “siz olmayan” ve “sade” olmayan kokusu. Evet ben hemen alabiliyorum, evet siz diğerlerini kandırabiliyorsunuz biliyorum ama ben sizin içinizde kopan fırtınaları da görebiliyorum… Sade bir hayat yaşamak, bazen sessizlikte kalmak, bir günü kendi kendinize bakarak geçirmek çok sade değil mi? Macerası olmayan, karmaşık ve kaotik o güzelim hayatınızdan uzak değil mi?

Oysa ki ben sadelik olarak sormak isterim. Size yine sade sorularım var… En son ne zaman bir tarlanın yanı başında durup gelinciklerin açışına tanık oldunuz? Ne zaman sadece bir çocuğun parkta sallanışını izlediniz, uyurken nefes alışını dinlediniz? Ne zaman sadece kendinizi düşünmeden sadece alnında kırışıklıkları olan hükümet gibi bir kadının elinden tutup bugün o yalnız adımlarına eşlik ettiniz, onu bir yarım saat de olsa dinlemeye gönül verdiniz? En son ne zaman sevdiğiniz insanın gözlerinin içine onu yargılamadan sorgulamadan ondan bir şey beklemeden olduğundan farklı görünmesini istemeden değişmesini telkin etmeden bakabildiniz? Siz en son ne zaman sade ve sadece bir simit yudumu ile deniz kenarında bir yudum çayın sade tadının güzelliğini keşfettiniz? En son ne zaman sade bir annenin sadece “anne” sözünüze (ama yürekten gelecek bir anne) gözlerinin içi gülerek bakması ile karşı karşıya gelecek kadar sade kalabildiniz?

Şimdi kalemi biraz da hayatımızın olmazsa olmazı diğer bir kavrama verelim, bakalım neler yazacak sabrın kalemi…

Ben sabır, birçoğunuzun “zaman” diye nitelendirdiği ve anlamını bile unutup da gittiği. Ben sabır, bir tohumun toprakta karanlıkta beklemesine sebep. Ben sabır, o tohumun evet ancak ve ancak gerçekten zamanı geldiğinde gün ışığına cesaret edebilmesine sebep. Ben sabır, tüm dünyayı döndüren, günleri ve geceleri olduran, zamanın varlığına sebep. Ben sabır birçoğunuzun emek vermekten önce bekleyemem deyip de bir kenara attığınız. Ben emeğin içerisinde gizlenmiş olan, ben zamanın her damlasında damıtılmış gizli güç…

Ben sabır, ben ki emek ile yoğurulmuş sabır… Bugün sizlerin içerisinde nerede olduğumu hatta benden bir eser kalıp kalmadığını bile bilmeyen sabır… Sormak isterim en son ne zaman bir ilişki için emek verdiniz? Ne zaman karşınızdakinin sözünü kesmeden onu “gerçekten” ve “sabırla” dinlediniz? En son ne zaman bir çiçek aldınız ve gün ve gün onun büyümesini, yapraklarını, çiçek açışını izlediniz? En son ne zaman anında tüketmek aşkına kapılmadan damla damla su vererek bir çiçeğin hayat bulmasına sabırla katkı verdiniz? En son ne zaman gerçek bir dilekte bulunup az az ve evet sabırla kalbinizde benim o muhteşem gücümü hissederek kimseler bilmeden acı çektiniz? Belki çalıştınız, belki okudunuz, belki koştunuz, belki dans ettiniz belki sadece bir tuğla daha koydunuz hayalleriniz için… En son ne zaman “sonuna kadar sabredecek” kadar büyüdünüz? Ne zaman anında görmediğiniz sonuçların uğurunda sabırla yürümeyi göze alabildiniz? En son ne zaman her şey size karşı giderken, siz sabırla herkese ve her şeye karşı durabildiniz, sabırla ben buradayım diye haykırabildiniz? Hayatta ummadığınız bir engel ile karşılaştığınızda en son ne zaman yine beni kalbinizde bulup “asla pes etmeyeceğim” diye söz verebildiniz?

Sıra sevecenliğe geldiğinde biraz da onu dinlemek gerekiyor değil mi, bakalım sevecenlik bizler için neler hazırlamış?

Ben sevecenlik, hayatta “vermek” kavramının özünde akarım. Sevgi ile eş gider benim anlamım. Sevecenlik, kalbin yükseldiği bir noktadır, zordur bu yüksekliğin enginliklerine erişmek, egodan sıyrılmak, alçak olmayan ama alçak gönüllü olabilen olmak… Evet, ben sevecenlik, kelime anlamından gelir sevmek, sevmenin gerçeği içimde gizlidir. Fakat kalplerimiz öyle kapanmış ki öyle çok “ben” olmuş ki sözlerimizde, sevecenlik şöyle dursun, sevmek bile yanımızdan geçmez olmuş…

Ben sevecenlik, bir çocuğun gülüşü kadar uzağınızdayım… En son ne zaman aç bir çocuğun karnını doyurmak için bir kahve almaktan vazgeçtiniz? Sormak isterim en son ne zaman bir gofret alıp da bir banka “Belki bunu bulan küçük bir çocuk bugün sevinir ve yüzü güler” diye bir hediye bırakmayı akıl ettiniz? Düşündüğünüz onlarca şey arasında en son ne zaman şu anda hastane koridorunda bekleyen anne babalar ve çocukları var, bu güneşin altında onlar için bir şey yapmış olmak için nefes almak istediniz? En son ne zaman işte her nefesinizin şükrü ile dolarak, sevmek, sevecen olmak, belki gözlerinizin içine bakan bir sokak köpeğinin sırtını okşamak kadar “basit” bir sevecenlik anını içinize çektiniz? En son ne zaman giyeceğiniz markadan, bineceğiniz arabadan, sahip olduğunuz telefondan, banka hesabınızdan ve sizi “like” edecek insan sayısından, kimin erkek veya kız arkadaşı olduğunuzdan, kimin soyadını taşıyor olduğunuzdan çok daha önemli bir “sevmek” eylemi olduğunu, bu dünyada bunlardan çok daha önemli bir “sevmek” eylemi için bulunduğunuzu idrak ettiniz? En son ne zaman gönülden “teşekkür ederim” sözünü duydunuz, siz en son ne zaman “gerçekten” gönülden samimiyetle “sevecen olabilmek” fiilinin yüceliğine erebildiniz?

Bugün bu yazımı okuyorsanız, hayatınızda var olan sadelik, sabır ve sevecenlik kavramlarına yeniden bakmanızı dilerim. Ben de şimdi sizler gibi bu yazımda kendiliğinden dökülen bu sorulara cevap vermek üzere biraz düşünmek istiyorum…

Evet, bunlar bizim en büyük hazinemizdir, yeter ki bizler “gerçekten görmeyi” bilelim…

 

İlginizi çekebilir: Aşkın gelişi için beklemek: Nasıl, nerede, ne zaman?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale