X

Hayatta olabileceğimiz en güzel şey: Aşk olmak

Bugün 14 Şubat, bugün sevgililer günü, sevgi günü, aşk günü… Sevilmek ve sevdiğimizi söylemek günü… Kıymetini bilerek sevdiğimize o gözlerle yeniden bakabilmek günü. Bugün yıllardır her sabah bizimle uyanmakta olan adama veya kadına bambaşka bir noktadan “seni seviyorum” diyebilmek günü… Bugün “bana şunu yaptı, bunu unuttu, böyle kötü, şöyle iyi” diye yakındıklarımızı bir yana bırakıp, “yanı başımızda” bize yolculuğumuzda eşlik eden o can-ım sevdiklerimize minnetle teşekkür edebilmek günü…

Bugün 14 Şubat, bugün sevgililer günü, sevgi günü, aşk günü… Sevilmek ve sevdiğimizi söylemek günü…

Ben bugün için, ay boyunca aşkı anlatırken (anlatmaya çalışırken) nasıl ve ne yazmam gerektiğini aslında uzun uzun düşündüm. Sonunda içimden çıkan tek duygu teşekkür ve minnet oldu. Aşkı yaşamak için, “aşk olmak” için bugün hayatımızda olan ve bize bu inanılmaz duyguyu yaşamamızda eşlik eden o çok sevdiklerimize minnetle tekrar tekrar teşekkür edebilmek… Tabii bir şeyi atlamayacağız burada, “geçmiş” aşklara da bakacağız sizlerle, her ne kadar bugün aşkın yaşanmak halinde yanımızda bulamasak da mutlaka bize bir şeyler katmış olan, hayatımızın bir rengini görmemizde bize ayna tutmuş olan eski aşklarımızın güzelliğine de hep birlikte teşekkür edelim istiyorum…

Ve en önemlisi ise, bugün yeniden kendimizce düşünelim, hayatımızda aşk konusunda, sevgi konusunda, ilişkilerimiz konusunda geçmiş veya gelecek kaygılarımız konusunda neyi değiştirebiliriz? Bugün yalnızsak bunu biz mi tercih ediyoruz, bir ilişkiden neden korkuyoruz, aşık olmak neden bizim için bu kadar “zor” veya olasılıksız bir kavram? Hayatımızda bir insan için duymasak da “aşk” ile bağlı olduğumuz bir şey yok mu? Var etmek istemez miydik? Aşk mı bizden kaçmakta yoksa bizler mi aşktan kaçmaktayız?

Şimdi öncelikle teşekkür bölümümüz gelecek ama bu bölümde ben sıradan bir teşekkür paylaşmak istemiyorum. Biraz elimizdeki örneklere özellikle son dönemde çevremde de sıkça gördüğüm “ilişkilere”, “evliliklere”, “arkadaşlıklara” (veya bu tanımların da dışında kalan ama yine de iki kişi arasındaki muhteşem duygu yoğunluğunu anlatan aşkın bir çeşidi olduğuna inandığım bir arada olmak örneklerine) bir bakalım istiyorum…

Aşk mı bizden kaçmakta yoksa bizler mi aşktan kaçmaktayız?

Bu sabah kalktığımızda yanımızda uyanan adam veya kadın için şükür ettik mi? Hayatımızda uyurken son duyduğumuz sesin bu kişinin sesi olduğunun yeterince farkında mıyız? O sadece “her günümüze” her ne olursa olsun eşlik etmek için mi hayatımızdadır? Veya bundan çok daha öte bir rolü var mıdır? Her gün bize aşkla bakan bu kişiye en son ne zaman sabah uyanır uyanmaz çok güzel olduğunu veya onu çok sevdiğimizi söyledik? En son ne zaman sadece uyanmakta olduğu ve bizimle uyanmakta olduğu için çok ama çok mutlu olduğumuzu “açıkça” itiraf edebildik?

“Nasıl olsa benim” diye düşünmeden, nasıl olsa yarın sabah aynısı olacak, nasıl olsa yarın gece aynısı olacak, kısacası “nasıl olsa burada” diye düşünmeyi bir yana bırakarak en son ne zaman bir geceyi veya bir sabahı “son” gece veya sabahımızmış gibi yaşamayı akıl ettik? Ya bu bugün için doğru olursa, ya yarın için doğru ise? Bunu bilseydik aynı “sıradanlıkla” aynı “monotonlukla” uyandığında yüzüne bile bakmadığımız o muhteşem kadının, o güzel adamın yanında uyandığınıza teşekkür etmeyi akıl eder miydiniz?

Bugün bu yazımı okuduğunuzda her nerede olursa olsun, bunu yapmanızı diliyorum, eğer sizi sadece yanınızda beş dakika öylece oturması bile çok mutlu eden bir sevdiğiniz varsa şimdi onu arayın, bununla bile çok ama çok mutlu olduğunuzu ona söyleyin… Korkmadan, çekinmeden, utanmadan, söyleyin evet bugün sevmek ve teşekkür etmek günü değil midir?

Korkmadan, çekinmeden, utanmadan, söyleyin evet bugün sevmek ve teşekkür etmek günü değil midir?

Sadece bu kadarla bitmeyecek teşekkür edeceklerimiz… Sevdiklerimiz hayatımızı etkileyenler, düzenleyenler ve değiştirenlerdir de aynı zamanda. Bazen duymak istemediklerimizi açıkça söyleyenlerdir, bazen dürüstçe tüm dünyaya karşı bizimle korkmadan direnebilenlerdir, bazen kimse bize inanmasa bile ben sana inanıyorum diyebilenlerdir… Yeri geldiğinde kendi mutluluklarını bir kenara koyarak çekip gidenlerdir, yeri geldiğinde sessizce ağlayabilen ve aslında sessizliği ile söylenmeyen onlarca cümleyi bir çırpıda ağlayabilenlerdir… Aslında tüm yaşadıklarımızı topladığımızda bizim için en az bizim kadar emek verenlerdir… İşte bu yüzden muhteşem bir teşekkürü hak etmektedirler… Bazen unuturuz her gün yine “nasıl olsa benim sevgilim, nasıl olsa beni seviyor, nasıl olsa bir yere gidemez, nasıl olsa beni kaybedemez ve nasıl olsa benden vazgeçemez” dediklerimiz, aslında her gün her gün bıkmadan teşekkür edilmeyi varlıkları için şükür ve minnet duyulmayı hak edenlerdir…

Her ne kadar zor olsa da isterim ki biraz da eski aşklara bakalım. Genel olarak kapattığımız, çok da cesaret edemediğimiz bir konudur. Hatalarımızı yüzümüze vurur genelde. Fakat bilmek gerekir ki o hatalar evet bizim için, bizim yolumuzun taşları gibidir. Geriye dönüşü olmayan aynı yoldan yeniden geçtiğimizde aynı şekilde olmayan ama yine de her düşündüğümüzde bizi gülümseten. İyi veya kötü anılarıyla, bugün yaşadığımız aşkımızın “aşk” olmasını sağlayabilen işte o eski dediğimiz aşklarımızdır. O yüzden bugün içimizden de olsa bir teşekkürü hak etmektedirler…

Bugün 14 şubat, evet sevmek, sevilmek ve benim için en önemlisi sevgiye, aşka teşekkür etmek, minnetle bakabilmek günü…

Belki gençliğimizin hiç söyleyemediğimiz itiraf edemediğimiz güzelliği belki üniversite yıllarımız, belki otuzlu yaşlarımız ve hatta belki de altmış yaşımızdır o eski sevgililer… Her nerede, nasıl kalmış olursa olsun “bizim” kalbimizden çıktığı için güzeldirler, sevmenin bir nefesini içimize çekmemize neden oldukları için, aşka koyduğumuz duvarları yıktıkları için, keşfetmediğimiz diyarlara korkmadan ayak basmamızı sağladıkları için ve en önemlisi bu hayattan “ben aşık olmadan gidiyorum” dedirtmedikleri için… Her nasıl son bulmuş olursa olsun kocaman bir teşekkürü evet hak etmektedirler…

Bugün 14 şubat, evet sevmek, sevilmek ve benim için en önemlisi sevgiye, aşka teşekkür etmek, minnetle bakabilmek günü… “Nasıl olsa” diye her günümüzde bulabileceğimize inandıklarımıza yeniden bakarak, “ya bugün son olsaydı” diye düşünebildiğimiz bir gün diliyorum… Sadece şekilde değil minnet duygusu özden gelerek hayatta aşkın varlığını tadabilmemize aşk olabilmemize aşkla dolabilmemize yol olanlara yeniden ve yeniden teşekkür etmek günü… Tüm güzel sevgililer; sevgililer gününüz kutlu olsun…

 

İlginizi çekebilir: “Aşk bu beni mi bulacak?” diyorsan: İnanmadığın aşk gerçek aşk olur mu?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale