Hayatta olabileceğimiz en güzel şey: Aşk olmak

Bugün 14 Şubat, bugün sevgililer günü, sevgi günü, aşk günü… Sevilmek ve sevdiğimizi söylemek günü… Kıymetini bilerek sevdiğimize o gözlerle yeniden bakabilmek günü. Bugün yıllardır her sabah bizimle uyanmakta olan adama veya kadına bambaşka bir noktadan “seni seviyorum” diyebilmek günü… Bugün “bana şunu yaptı, bunu unuttu, böyle kötü, şöyle iyi” diye yakındıklarımızı bir yana bırakıp, “yanı başımızda” bize yolculuğumuzda eşlik eden o can-ım sevdiklerimize minnetle teşekkür edebilmek günü…

Bugün 14 Şubat, bugün sevgililer günü, sevgi günü, aşk günü… Sevilmek ve sevdiğimizi söylemek günü…

Ben bugün için, ay boyunca aşkı anlatırken (anlatmaya çalışırken) nasıl ve ne yazmam gerektiğini aslında uzun uzun düşündüm. Sonunda içimden çıkan tek duygu teşekkür ve minnet oldu. Aşkı yaşamak için, “aşk olmak” için bugün hayatımızda olan ve bize bu inanılmaz duyguyu yaşamamızda eşlik eden o çok sevdiklerimize minnetle tekrar tekrar teşekkür edebilmek… Tabii bir şeyi atlamayacağız burada, “geçmiş” aşklara da bakacağız sizlerle, her ne kadar bugün aşkın yaşanmak halinde yanımızda bulamasak da mutlaka bize bir şeyler katmış olan, hayatımızın bir rengini görmemizde bize ayna tutmuş olan eski aşklarımızın güzelliğine de hep birlikte teşekkür edelim istiyorum…

Ve en önemlisi ise, bugün yeniden kendimizce düşünelim, hayatımızda aşk konusunda, sevgi konusunda, ilişkilerimiz konusunda geçmiş veya gelecek kaygılarımız konusunda neyi değiştirebiliriz? Bugün yalnızsak bunu biz mi tercih ediyoruz, bir ilişkiden neden korkuyoruz, aşık olmak neden bizim için bu kadar “zor” veya olasılıksız bir kavram? Hayatımızda bir insan için duymasak da “aşk” ile bağlı olduğumuz bir şey yok mu? Var etmek istemez miydik? Aşk mı bizden kaçmakta yoksa bizler mi aşktan kaçmaktayız?

Şimdi öncelikle teşekkür bölümümüz gelecek ama bu bölümde ben sıradan bir teşekkür paylaşmak istemiyorum. Biraz elimizdeki örneklere özellikle son dönemde çevremde de sıkça gördüğüm “ilişkilere”, “evliliklere”, “arkadaşlıklara” (veya bu tanımların da dışında kalan ama yine de iki kişi arasındaki muhteşem duygu yoğunluğunu anlatan aşkın bir çeşidi olduğuna inandığım bir arada olmak örneklerine) bir bakalım istiyorum…

Aşk mı bizden kaçmakta yoksa bizler mi aşktan kaçmaktayız?

Bu sabah kalktığımızda yanımızda uyanan adam veya kadın için şükür ettik mi? Hayatımızda uyurken son duyduğumuz sesin bu kişinin sesi olduğunun yeterince farkında mıyız? O sadece “her günümüze” her ne olursa olsun eşlik etmek için mi hayatımızdadır? Veya bundan çok daha öte bir rolü var mıdır? Her gün bize aşkla bakan bu kişiye en son ne zaman sabah uyanır uyanmaz çok güzel olduğunu veya onu çok sevdiğimizi söyledik? En son ne zaman sadece uyanmakta olduğu ve bizimle uyanmakta olduğu için çok ama çok mutlu olduğumuzu “açıkça” itiraf edebildik?

“Nasıl olsa benim” diye düşünmeden, nasıl olsa yarın sabah aynısı olacak, nasıl olsa yarın gece aynısı olacak, kısacası “nasıl olsa burada” diye düşünmeyi bir yana bırakarak en son ne zaman bir geceyi veya bir sabahı “son” gece veya sabahımızmış gibi yaşamayı akıl ettik? Ya bu bugün için doğru olursa, ya yarın için doğru ise? Bunu bilseydik aynı “sıradanlıkla” aynı “monotonlukla” uyandığında yüzüne bile bakmadığımız o muhteşem kadının, o güzel adamın yanında uyandığınıza teşekkür etmeyi akıl eder miydiniz?

Bugün bu yazımı okuduğunuzda her nerede olursa olsun, bunu yapmanızı diliyorum, eğer sizi sadece yanınızda beş dakika öylece oturması bile çok mutlu eden bir sevdiğiniz varsa şimdi onu arayın, bununla bile çok ama çok mutlu olduğunuzu ona söyleyin… Korkmadan, çekinmeden, utanmadan, söyleyin evet bugün sevmek ve teşekkür etmek günü değil midir?

Korkmadan, çekinmeden, utanmadan, söyleyin evet bugün sevmek ve teşekkür etmek günü değil midir?

Sadece bu kadarla bitmeyecek teşekkür edeceklerimiz… Sevdiklerimiz hayatımızı etkileyenler, düzenleyenler ve değiştirenlerdir de aynı zamanda. Bazen duymak istemediklerimizi açıkça söyleyenlerdir, bazen dürüstçe tüm dünyaya karşı bizimle korkmadan direnebilenlerdir, bazen kimse bize inanmasa bile ben sana inanıyorum diyebilenlerdir… Yeri geldiğinde kendi mutluluklarını bir kenara koyarak çekip gidenlerdir, yeri geldiğinde sessizce ağlayabilen ve aslında sessizliği ile söylenmeyen onlarca cümleyi bir çırpıda ağlayabilenlerdir… Aslında tüm yaşadıklarımızı topladığımızda bizim için en az bizim kadar emek verenlerdir… İşte bu yüzden muhteşem bir teşekkürü hak etmektedirler… Bazen unuturuz her gün yine “nasıl olsa benim sevgilim, nasıl olsa beni seviyor, nasıl olsa bir yere gidemez, nasıl olsa beni kaybedemez ve nasıl olsa benden vazgeçemez” dediklerimiz, aslında her gün her gün bıkmadan teşekkür edilmeyi varlıkları için şükür ve minnet duyulmayı hak edenlerdir…

Her ne kadar zor olsa da isterim ki biraz da eski aşklara bakalım. Genel olarak kapattığımız, çok da cesaret edemediğimiz bir konudur. Hatalarımızı yüzümüze vurur genelde. Fakat bilmek gerekir ki o hatalar evet bizim için, bizim yolumuzun taşları gibidir. Geriye dönüşü olmayan aynı yoldan yeniden geçtiğimizde aynı şekilde olmayan ama yine de her düşündüğümüzde bizi gülümseten. İyi veya kötü anılarıyla, bugün yaşadığımız aşkımızın “aşk” olmasını sağlayabilen işte o eski dediğimiz aşklarımızdır. O yüzden bugün içimizden de olsa bir teşekkürü hak etmektedirler…

Bugün 14 şubat, evet sevmek, sevilmek ve benim için en önemlisi sevgiye, aşka teşekkür etmek, minnetle bakabilmek günü…

Belki gençliğimizin hiç söyleyemediğimiz itiraf edemediğimiz güzelliği belki üniversite yıllarımız, belki otuzlu yaşlarımız ve hatta belki de altmış yaşımızdır o eski sevgililer… Her nerede, nasıl kalmış olursa olsun “bizim” kalbimizden çıktığı için güzeldirler, sevmenin bir nefesini içimize çekmemize neden oldukları için, aşka koyduğumuz duvarları yıktıkları için, keşfetmediğimiz diyarlara korkmadan ayak basmamızı sağladıkları için ve en önemlisi bu hayattan “ben aşık olmadan gidiyorum” dedirtmedikleri için… Her nasıl son bulmuş olursa olsun kocaman bir teşekkürü evet hak etmektedirler…

Bugün 14 şubat, evet sevmek, sevilmek ve benim için en önemlisi sevgiye, aşka teşekkür etmek, minnetle bakabilmek günü… “Nasıl olsa” diye her günümüzde bulabileceğimize inandıklarımıza yeniden bakarak, “ya bugün son olsaydı” diye düşünebildiğimiz bir gün diliyorum… Sadece şekilde değil minnet duygusu özden gelerek hayatta aşkın varlığını tadabilmemize aşk olabilmemize aşkla dolabilmemize yol olanlara yeniden ve yeniden teşekkür etmek günü… Tüm güzel sevgililer; sevgililer gününüz kutlu olsun…

 

İlginizi çekebilir: “Aşk bu beni mi bulacak?” diyorsan: İnanmadığın aşk gerçek aşk olur mu?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam