X

Hayatta kalmanın zorluğu karşısında yaşananlara sahip çıkanların öyküleri: Küflü Virgül

Yazmaya ilk başladığım zamanları tam hatırlamıyorum. Benim için o kadar eski. Eve giren her kitabı okuyup taklit etmeye çalıştığımı hatırlıyorum ama. Bir de ilk okuduğum kitabın bir çocuk öykü kitabı olduğunu…

30 yaşına geldiğimde doktora son sınıfta bir müzisyendim ve hayatımda bazı dinamikler değişmeye başlamıştı. Kendimi müzik dışında da ifade etmem gerektiğini hissediyor ama nereden başlayacağımı bilemiyordum. Buna uğultulu dönemim diyorum. Uğultu şuradan geliyor. Yazarken devamlı kulaklarım uğulduyordu. Sanırım yaşadıklarımı süzgeçten geçirip yazmakta zorlandığım için oluyordu bu. Ya da yazdığım karakterler beni anıyordu. Şaka bir yana, yavaş yavaş yazdıklarımdan korkmamaya ve dergilere yollama kararını sonunda verdim. İlk yolladığım dergi Arsız Sanat oldu ve beni bu yolda hiç yalnız bırakmadılar. Her daim desteğim olan Arsız Sanat bu anlamda benim göz ağrım oldu. Bir de bu ismin bu dönemde karşıma çıkmasının bir anlamı olmalı diye düşündüm hep. Belki de yaratım sürecinde de, onu paylaşırken de daha arsız olmalıydı insan. Sanat arsızdı, değilse de olmalıydı.

Kararımda ikinci büyük eylemim bir yazarlık atölyesine katılmak oldu. Bir süre atölye araştırdım ve sevdiğim bir yazarın atölyesine gitmeye başladım. O sırada İstanbul Modern’de gerçekleşen Mario Levi Yaratıcı Yazarlık Atölyesi, yazdıklarımı tanımadığım insanlara okuduğum ilk yer oldu. Mario Hoca çok iyi bir hocadır. Yazarlıkla ilgili ilk önemli soruyu orada yüksek sesle sormuştuk. “Meselem ne benim?”

Meselemi sormaya devam ederken, yazmayı sürdürdüm. İki yıl içinde meselem de değişiklik gösterdi tabii bu arada. Kendime yeni meseleler edinmeye çalıştım. Yazmanın böyle bir disiplin gerektirdiğini de görmüş oldum. Bu sırada Mario Hoca’nın yıllardır Mimli Sanatlar’da devam eden atölyesinde çalışmaya devam ederken, bir yandan da Yeşim Cimcoz’la biraz çalıştım ve kendimi biraz daha geliştirmek için editörlük de öğrendim. Hem Semih Gümüş’ün editörlük kurslarının bir kısmında yer aldım, hem de Artemis Yayınları‘nda staj yaptım. İşin mutfağına merakım artmıştı. Ama dağıldığımı fark edince Gümüşlük Akademisi’ndeki son kursum olan Yekta Kopan Yazarlık Atölyesi ile kendi yalnız masama döndüm.

Küflü Virgül bahsettiğim bu üç yıllık süreçte, kimi hocalarla yukarıda bahsettiğim derslerde çalıştığım, kimi mahallede kafelerden birinde oturup yazdığım, kimi cesaret edip dergilere yolladığım, bazısı kabul görmüş, bazısı reddedilmiş öyküler…

Kabul gördü dediklerim Aksi, AltZine, Kitap-lık, MimSanat, Oggito, GüzMavisi dergilerinde yayınlandı. Bir de pandemi sürecinde Oğuz Öztekin’in ön ayak olduğu Günlük Monologlar serisinde oyuncular tarafından seslendirildi.

Fotoğraf: Barış Öztekin

Küflü Virgül tüm bu öykülerimi topladığım, kapağını tam da hayal ettiğim gibi Caniş Vardal’ın çizdiği ve İkinci Adam Yayınları’ndan çıkan ilk öykü kitabım. İsmine karar verirken Caniş’le kahvelerimizi içe içe konuşuyorduk. Ben birkaç isim arasında kalmıştım. Ama sonra Küflü Virgül bana çok manidar geldi. Diğer öykülerime devam edebilmek için bir virgül koymuştum ve bir türlü yayınlamadığım için de artık eskiyen bu öykülerim küf tutmuş gibi hissediyordum. Ama küf de tutmuş olsalar insan kendi yazdıklarına, sesi olduğu karakterlerine kıyamıyor.

Benim karakterlerim hep toplumun içinde sıkışıp kalmış karakterler, Caniş’in çizdiğine benziyorlar biraz. Dış müdahaleler etkisinde, ailelerine, komşularına, okullarına rağmen kendi hislerini anlatmaya çalışıyorlar. Hayatta kalmanın zorluğu karşısında yaşadıklarına sahip çıkıyor, ufak eylemlere girişiyorlar. Her birinin gizli bir aşkı, zaafı var. Gizlenmiş bir üzüntüleri veya geçmişten taşıdıkları bir yaraları…Ama hayat bir şekilde tutuyor onları veya onlar kendi virgülleri ile hayatı kancalıyorlar. Onlar hayata iz bırakırken, ben de onların yardımı ile bende izi kalmış olanları üstümden atmış oluyorum. Çünkü yazma terapidir ve yazarak iyileşilir.

Bu hafta heyecanımdan dolayı kendi kitabımla ilgili yazmış oldum. Geçen hafta yayınlanan bu kitabıma İkinci Adam Yayınları’ndan veya D&RD&, Pandora, Idefix ve İnkilap’tan ulaşabilirsiniz. Ben de taze öykülerimi tekrar yazmak için zaman kolluyor olacağım. Şimdiden keyifli okumalar.

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale