Bu hafta yaşanılan olaylar sonrasında bir arkadaşıma kızdığı, üzüldüğü bir konuda soru sormuştum. Bu soruyu sonrasında hem kendime sorduğumu fark ettim hem de sizlere sormak istiyorum. Birine hayatta kaldığı için kızar mısınız? Muhtemelen hayatta kalan veya kalmaya çalışan kişi size zarar vermiyorsa kızmazsınız veya size zarar veren bir durum oluşursa siz de hayatta kalmaya çalışırsınız.
İç sistemimiz yani bedenimiz ve zihnimiz tek bir amaç uğruna çalışır; o da hayatta kalmak. Hatta biz onu çeşitli negatif çevresel etkenlere (fizyolojik ve psikolojik) maruz bıraksak bile hayatta kalmak için adaptasyon sağlamaya devam eder. Bu adaptasyonlar kişiden kişiye çok farklı şekillerde gerçekleşebilir. Bazen olumlu bazen olumsuz şekilde olabilir. Sinir sistemimizde bu tarz durumların genel tepkisine savaş ya da kaç tepkisi diyoruz.
Karşımıza çıkan çeşitli uyarıcı durumlar sonunda her canlı gibi bizler de ya savaşmayı ya da kaçmayı tercih ediyoruz. Bunlar en temel ilkel tepkilerimiz ancak bugün gelmiş olduğumuz gelişmiş toplum düzeninde insan yapısının da evrimleşmesi ile birlikte ne yazık ki bu kadar basit olmayabiliyor ve daha karmaşık bazen iç içe geçmiş tepkiler oluşturabiliyoruz. Bunun nedeni ise eskiden sadece temel ihtiyaçlar üzerine yaşayan bir toplum yapısı varken, bugünkü dünya düzeninin insan ihtiyaçları yapısını her geçen gün farklı uyarıcılarla negatif yönde etkilemesi…
İnsanların ihtiyaç yapısı büyük oranda erezyona uğramaktadır. Yaratılan algılar sayesinde insanlar kendilerini bir yarış atı gibi ihtiyaç zannettikleri olaylar, ilişkiler ve duygular peşinde koşarken ve kaybolmuş bulabilirler. Doğal olarak beraberinde tepkime sistemimizin de bu yaşanılanlar karşısında adaptasyona uğraması normaldir. Hayattan beklentilerimizin, ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı ve uyarıldığımız her türlü ilişki, olaylar ve çevreler karşısında tepkiler gösteririz. Kendimizi koruma yolları yaratırız. Bu tepkiler her türlü duygu ve davranış olarak karşımıza çıkabilir. Kimimiz aynı ilişki veya olay içerisinde kızgın davranıp, başkalarını suçlarken, kimimiz üzülebilir, ağlayabilir, kimimiz sakin ve anlayışlı kalabilir, kimimiz kaçınırken, kimimiz çabalayabilir vb. gibi birçok duygu ve davranışı içeren tepkiler gösterebiliriz.
Bu duygu ve davranışlar aynı anda hem savaşmayı hem kaçmayı içerebilir. Bu şekilde hayatta kalmayı ve devam etmeyi öğrenmiş olabiliriz. Bu yol herkes için çok farklı işler; bu yüzdendir ki tek bir doğru, tek bir yol, tek bir dil yoktur. İnsan ilişkileri içerisinde ve olaylar karşısında yürümek istediğimiz yollar, öğrenmek istediğimiz diller vardır. Bazen size uygun olmayan yollar ve diller ya da birlikte oluşturabileceğiniz yollar ve diller vardır. Bazen fazla canı yanmış ve korkmuş canlılar hiçbir şey yapmak istemezler ve bir köşede saklanırlar. İnsanlar için bu saklanma genellikle daha önce konuştuğumuz pek çok maske olarak karşımıza çıkabilir. Bir süre için canlılar bunu yapmış olsalar da bu durum doğalarına aykırıdır. Bu duruma en güzel örneklerinden biri sanırım sokak hayvanları olacaktır. İnsana göre çok daha basit ihtiyaçları olmasına karşın karşılanmamış ihtiyaçlar ve güvensiz ortam sonucunda dışarıdan gelen sevgi sinyallerine karşı bile hemen olumlu tepki gösteremeyebilirler. Çünkü sürekli olarak negatif uyarılmış ve hayatta kalmayı öfke, saldırganlık ya da farklı davranışlarla öğrenmişlerdir. Ancak uygun şartlar ve zaman sağlandıktan sonra sağlıklı tepkimelere geçebilirler.
O yüzden yazının sonunda belki bilenleriniz vardır; Batman filmindeki kötü karakteri canlandıran Joker karakterinin bir sözünün duruma güzel bir kapanış olacağını düşünüyorum: İnsanlar benim olduğum yerden bir kötü gün uzaklıkta der. İnsanın sadece güvensizlik ve sevgisizliğe bile belli bir süre maruz kalması büyük olumsuz değişiklikler yaratabilir. İnsanları ve durumları anlamaya çalışırken bu bilgileri hatırlamanın hepimize faydalı olacağını düşünüyorum. Hayatta yollarınız güvenle ve sevgiyle ilerleyen yollarla, insanlarla ve olaylarla dolu olsun. Bu yola önce kendi iç dünyanızdan başlamanız dileğiyle…
Egzersiz
Öncelikle olaylara karşı sürekli olarak yüksek tepkiler veriyorsanız ve gün içerisinde aşırı heyecanlı, telaşlı ve koşturma içerisindeyseniz bu durumlar size bahsettiğim gereğinden fazla uyarıları ve tepkimeleri tetikleyecektir. Bu durumlara herkes için olmasa da basit bir fiziksel kontrol ile bakabilirsiniz, çoğu kişide diş sıkma, boyun gerginliği, baş ve boyun ağrısı, içe dönük omuzlar, artmış bir kifotik duruş, migren gibi durumlara da etken olabilme faktörü taşımaktadır. Bu durumları yoğun olarak yaşıyorsanız, kendinizle biraz daha ilgilenmeniz gerektiği gözüküyor.
Nefes Çalışması
Gün içerisinde böyle hissettiğiniz anlarda ve yatmadan önce küçük de olsa düzenli yaptığınızda fayda sağlayabileceğiniz küçük bir nefes çalışması:
- Burundan aldığınız nefesi ağızdan hehhhh sesi çıkararak uzun bir şekilde vermeniz sinir sisteminize ufak rahatlama sinyalleri yollayacaktır ve destekleyici olabilir. Bunu 10-20 tekrar şeklinde yapabilirsiniz.
Not: Bu çalışmalar destekleyici ve farkındalık çalışmalarıdır. Bu tarz duygu ve davranışları yoğun olarak yaşıyorsanız. Bunların çözümü için uzman bir psikolog veya psikiyatr tarafından terapi almanız kendiniz için faydalı olacaktır.
İlginizi çekebilir: Güçlü olma, güçlü görünme ve güçlünün yanında yer alma çabası