X

Hayatta herkesten ve her şeyden önce “kendini sevebilmek”

“Ben bunu düşünmeye zaman bile harcamam” demiş olabilirsiniz, “canım kendimi zaten seviyorum neyi varmış kendini sevmenin, ben buradayım işte beni seven böyle sever, sevmeyen de sevmesin” gibi ifadeler aklımıza geliverir bu başlıktan… Evet, hem kolay hem de dünyanın bence en zor konularından biridir “kendini sevmek”. Ben bugün sizlerle birlikte “neden” bu derece zor ve bir o kadar da derin incelenmesi gereken bir eylem olduğunu anlamaya çalışalım istiyorum…

Bir kere kendini sevmek “kendi” ne demektir anlamak ile başlar. Birçoğumuz seçimlerimizi, hayatımızı, kim olduğumuzu, ve hatta kim ile birlikte olacağımızı/olduğumuzu başkasına örneğin annemizin, babamızın, belki bizden hoşlanan diğer bir kişinin bize olan ilgisine veya sadece bir arkadaşımızın beğenisini kazanmak üzere vermekteyizdir. Aslında “kendi” olmak ile bağlantımızı ne kadar kesersek kendimizi sevmek olasılığımız da işte o kadar azalır, yabancı olduğunuz birini tanımadan gerçekten anlamanız gerçekten kabul etmeniz ve onu gerçekten “yargılamadan” sevebilmeniz de mümkün değildir. Kendimizi tanımayı reddettiğimiz her an kendimizi sevemediğimiz anlar yaratmaya devam ederiz.

Peki kendimizi tanımaya gönüllü olduğumuzda ne olacak? Evet, verdiğimiz tüm kararları bağımsız verdik, tüm seçimlerimizde kendimiz olduk peki sonra ne yapacağız? İşte burası en önemli püf noktası; yargılarımızı, ön yargılarımızı, diğerleri ne düşünürlerimizi, ya yapamazsam sorularımızı ve bizi kendimizi sonsuz bir sevgi ile sevmemizi engelleyen ve bunu “dışarıda” aramaya iten her şeyi bir kenara bırakacağız…

İşte bu yüzden kendimizi sevmek, her an çok dikkatlice bakmamız gereken ve her an ne yaptığımızın farkında olmamız gereken bir kavramdır. En güzel örneklerinden biri ise hata yapmaya izin vermektir. Kendi kendimizin hata yapmamıza izin vermek. Örneğin çok güzel başlayan bir ilişkiye büyük umutlarla gireriz, her şey istediğimiz gibi gitmektedir ve sonunda evet evlenmeyi hedefliyoruzdur. Fakat bir gün belki hiç umut etmediğimiz bir akışla karşılaşırız, bazı şeyler değişmiştir, ilgimiz bitebilir veya aldatılabiliriz veya aldatabiliriz…

İşte hayata dair olan bunca olasılığa ve bunlardan her birinin bizim için birer ders olarak hayatımızda tezahür edebileceğine verdiğimiz kabul örneğin evet gerçekten kalpten sevdiğimiz nişanlımızı bir gecelik farklı bir heyecan için kaybetmiş isek burada yine kendimize dönüp öğrenmemiz gerekeni öğrenip ama kendimizi sevmekten asla vazgeçmeyip yolumuza belki daha olgun bir adam veya kadın olarak devam etmemiz gerekebilir. Bu örneklerin tümü iş hayatımızda da özel hayatımızda da önümüze çıkabilir, önemli olan dışarıdan takdir beklemeden, dışarıdan bir sevgi kaynağı bekleden o muhteşem takdir edilmek ve sevilmek hissini kendi kendimize verebilmeyi her an sağlayabileceğimizi bilmektir.

Bakın sevgili Louise L. Hay güzel eseri Düşüncenin İyileştirici Gücü ile kendimizi sevmek kavramını ve bu yolda yapabileceklerimizi nasıl açıklıyor:

“…Hepimizin, yaşamımızdaki sevginin bizimle birlikte başladığını çok iyi anlaması gerekir…Kendimizi sevmeye istekli olduğumuzun farkına varabilir, şu an birkaç rehber geliştirebiliriz;

  • Kendinizi korkutmayın; Çoğu kez kendimizi kendi düşüncelerimizle dehşete düşürüyoruz. Bz, bir anda yalnızca bir düşünceyi düşünebiliriz. Olumlu ifadeler biçiminde düşünmeyi öğrenelim. Bu şekilde, düşüncemiz yaşamlarımızı daha iyiye doğru değiştirecektir.
  • Vücudunuza önem verin; Vücudunuz, değerli bir tapınaktır. Eğer, uzun ve tatmin edici bir yaşam yaşayacaksanız, şimdi kendinize önem vermeyi istiyorsunuz. İyi görünmek, ve hepsinden önemlisi iyi hissetmek istiyorsunuz. Doğru beslenme ve spor yapma önemlidir.
  • Kendinizi eğitin; Çoğu kez, şıunu ya da bunu bilmemekten yakını ve ne yapacağımızı bilemeyiz. Ancak siz parlak ve akıllısınız; öğrenebilirsiniz. Kitapları, kursları ve kasetleri her yerde bulabilirsiniz.
  • Yaratıcı yönünüzü tatmin edin; Yaratıcılık, sizi tatmin eden her şey olabilir. Bir turta pişirmekten bina tasarlamaya kadar, her şey olabilir.
  • Yaşamla güçlü bir manevi bağ kurun; Bu bağ içinde yetiştiğiniz din olabilir de olmayabilir de. Küçük bir çocukken hiçbir seçeneğiniz yoktu. Şimdi, bir yetişkin olarak kendi ruhani inançlarınızı seçebilirsiniz. Yalnızlık, kişinin yaşamındaki özel anlardan biridir. Kendinize, sessizce derin düşüncelere dalabileceğiniz anlar verin.
  • Sevinç ve mutluluğu, dünyanızın merkezine koyun; Sevinç ve mutluluk her zaman içinizdedir. Onlarla bağ kurduğunuzdan emin olun. Yaşamnızı, bu sevinç çevresinde kurun.’’

Bu yüzden kendimizi sevebilmek oldukça kolay adımlarla hayatımıza katabileceğimiz ve yine kendimize verebileceğimiz en güzel hediyelerden bir tanesidir. Daha önce yazılarımı takip ederken rastlamış olabileceğiniz üzere, kendime 30. Doğum günümden bu yana her doğum günümde sadece yine kendi kendime hediyem olarak dünyada görmeyi istediğim bir yere gitmek şansını vermekteyim… Her ne durumda olursam olayım, ve tabi ki şartlarımı ayarlayabildiğimce, her yeni yaşımın sadece “kendime olan sevgimden doğan” hediyesi gerçekten kalbimin beni götürdüğü ve daha önce dünya üzerinde keşfetmek şansı bulamadığım bir yere gitmek…

Aynı şekilde vazgeçemeyeceğim sabah sporu saatlerim, kendime gün boyunda sadece yarım saat veya kırk beş dakika da olsa verdiğim en güzel hediyemdir. Beş dakika da olsa bir çay molası bir kahve molası ile uygulamaya başlayabilirsiniz, yatmadan önce beş dakika da olsa kısa uygulamalar ile meditasyon yapabilir ve kendi kendinize yani “kendini dinlemenize” zaman ayırabilirsiniz.

Kendimizi sevmek gerçekten çok basittir, fakat bunu günlük koşuşturmamızda “şu işi bitince” rahatlayacak olmak, ” ancak bu raporu yetiştirince çay içme hakkı kazanacak olmak” veya “X borcu bitince dünyada görmediğimiz can-ım şehirlerden birine gidebilecek olmak” bizler hiç farkında olmasak da gelip alıverir elimizden bu yetimizi. Kendi ellerimizle kendimize olan sevgimizi “şartlara, durumlara, daha sonralara, koşullamalara” bağlayıveririz.

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sen, kendini ve sadece yine kendini, herkesten ve her şeyden önce o olağanüstü “seni” çok sevmeye hazır mısın?

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale