Hayatta doğru rolde olmak: Neden varız, neye hizmet ediyoruz?
Bir varmış bir yokmuş… İnsanlığın var oluşundan bu yana insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen koşuşturmacası devam ederken “Nereye koşuyorum böyle? Peki neden koşuyorum böyle? Niçin var gücümüzle atıldığımız bir savaşın ortasındayız?” diye sorup durur kendine de, yine de dur durak bilmez zaman ve akmaya devam eder… Zaman aktıkça adımlar hep bir sonraya tekrar tekrar atılır. Peki bu adımları atarken nereye, niçin gitmeye çalıştığımızın farkında mıyız?
Hayattaki rolünüzü düşündünüz mü hiç? Neden varım? Neye hizmet ediyorum? Temel ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz halde neden bu kadar doyumsuz ve mutsuzuz? Bunların hepsi bir çırpıda yanıtlayabileceğimiz sorular değil belki de, fakat hayatın bir evresinde ciddi anlamda soruyor insan kendine.
Hayatta herkesin bir rolü olduğuna inananlardanım. Peki ben kendi hayatımda gerçekten olmam gereken yerde miyim? Herkes için hayat bir tanedir ve bizler çoğu zaman kendi duygu ve düşüncelerimize hizmet etmeden, sadece farkında bile olmadan, nefes alarak yaşamaya devam edebiliyoruz. Bazen sadece koşullar öyle geliştiği için, bazense farkında bile olmayarak. Geçmiş tarihe baktığımızda hayata karşı bir amacı olduğunu düşünüp tutkuyla hedefine hizmet eden insanların, başarılar elde ettikçe yaşadıkları tatmin duygusunu düşünebiliyor musunuz?
Tüm bunları düşündüğümde bir kum tanesinden bir farkının olmadığına kanaat getiriyor bazen insan… Sanki çölün ortasında oradan oraya savrulan küçük bir kum tanesi gibiyiz. Roller dağıtılmış; bazılarımız baş rolü oynarken, bazılarımız figüran, ama oyun hep aynı. Değişen hiçbir şey yok zamandan başka. Önemli olan figüran da olsak, başrolü de oynasak hangi oyundayız ve tek bir amaç için rolümüzün hakkını verebiliyor muyuz? Çünkü gerçek anlamda mutlu hissettiğimiz noktada o müthiş hazza sahip olabiliriz.
Bir geminin içindeyiz ve bazıları dümeni tutmaktan haz alırken, bazıları sadece manzaranın tadını çıkartarak, güneşi teninde hissederek, ılık esen rüzgarı kucaklayarak, denizin o muhteşem iyotunu içine çekerek yola devam etmeyi sever. İşte bu noktada hangi amaç için, hangi roldeyiz diye düşünmeliyiz. Kendimize soracağımız en can alıcı soru ise “Doğru zamanda, doğru yerde, doğru rolde miyim?” olacaktır.
İnsanın mutlu olabilmesindeki en önemli cevap kendine ait olan bu denklemin içinde gizlidir. Hayatımızın asıl temel kaynağı bu gizi çözdüğümüzde açığa çıkar. Hayat iyisiyle kötüsüyle her şeyi içinde barındırırken bu açığa çıkan enerji bitmek tükenmek bilmeyen bir yakıta dönüşür. Sonra insanın her şeye bakış açısı değişmeye başlar. Görünmeyeni görmeye, duyulmayanı duymaya başlarsınız. Her şeyi olduğu gibi, olduğu şekliyle kabul etmeye, kolay affetmeye, daha çok tebessüm etmeye başlarsınız. Bunların hepsi kelebek etkisi misali hayatınızdaki güzellikleri çoğaltmaya ve güzellikler çoğaldıkça daha çok enerji bulmaya sebep olacaktır. Bu böyle sonsuz döngüde giderken farkındalığımız anbean daha çok artacak ve hayatın aslında iki nefeste dahi ne muhteşem bir şey olduğunun farkına varacağız.
Görünmeyeni görmeli, duyulmayanı duymalı… Hayat bir kelebeğin ömrü kadarken, bir kelebek etkisinin gücünün farkında mıyız?
Sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: 30’lu yaşlar bedellidir: Kendi isteklerinizi fark etmeyi ötelemeyin