Hayatınızın nasıl gideceğini belirleyen 3 yapı taşı ve onları kontrol etmenin yolları
Hiç düşündünüz mü; insan neden meydana geliyor? Bu aslında çok boyutlu bir soru ve birçok farklı perspektiften çeşitli cevapları var.
İşin kimyasal boyutundan bakarsak; eminim okulda öğrendiklerini hatırlayanlar çıkacaktır aranızdan. İnsan vücudunun kütlesinin % 98,5’ini 6 element oluşturuyor:
1. Oksijen (%65)
2. Karbon (%18)
3. Hidrojen (%10)
4. Azot (%3)
5. Kalsiyum (%1.5)
6. Fosfor (%1.0)
Bir başka boyut da anatomimiz: Kaslar, kemikler, mukoza, kıkırdak, çeşitli hormonları salgılayan bezler, en büyük organımız deri, tüyler…vs.
Bunlar bir genel kültür bilgisi olarak dursun bir kenarda, zira konumuz kimyasal ya da anatomik muhteviyatımız değil; çünkü dönüşümümüzü yaratan konu bu değil. Özenle üstünde çalışıldığında her anlamda dönüşümümüzü sağlayan en önemli yapı taşları elle tutulamayan şeyler.
Gelin duygu, düşünce ve davranış boyutunda her anımızı doğrudan etkileyen en önemli 3 yapı taşımıza bakalım. Bu 3 yapı taşının nasıl çalıştığını anlayıp, işimize yarar şekilde düzenlediğimizde hayatımızı dilediğimiz yönde dönüştürmemiz kolaylaşıyor. Hazırsanız başlayalım:
Hayatın değişmesini istiyorsanız, siz değişmelisiniz
Öncelikle bunu kabul edelim: Hayat değişmez, siz değişmediğiniz sürece.
Hayatınızın daha iyi olmasını istiyorsanız siz daha iyi olmalısınız. Daha çok bilmeli, yeniliğe daha açık olmalı, daha iyi beslenmeli, daha sık egzersiz yapmalı, daha olumlu bakmalı, daha sakin kalmalı, daha anlayışlı olmalısınız.
Hayatınızı değiştirmek için bu gerçeğin farkında olmanız önemli. Eğer kendinizi geliştirmekle ısrarla ilgileniyorsanız, hayatınızda ne olursa olsun daha iyisini arıyorsanız; BUM ! Bir anda her şey değişmeye başlar. Bu gelişim ısrarını sürdürmek için 3 yapı taşımızı bilmek ve onları doğru şekilde kullanmak işimizi kolaylaştırır.
1. yapı taşı: Merak
6 insan ihtiyacını anlattığım yazımda açıkladığım gibi ruhumuzun en önemli iki ihtiyacından biri büyümek/gelişmek. Bu ihtiyacımızı gidermek için bizi ateşleyen en önemli yapı taşımızsa merak. Aramızda meraklı olmadığını söyleyenler olabilir. Aslında bu inanç tamamen asılsızdır!
Doğduğumuz andan itibaren yaşamımızı sürdürebilmemiz için gerekli her şeyi merakımız sayesinde öğreniyoruz. Bir bebeğin eline geçen her şeyi ağzına götürmesinin birçok sebebi var. Bunların arasında en önemlisi 1-1,5 yaşına kadar süren oral keşif dönemi. Bebekler etraflarındaki nesnelerin yumuşak ya da sert olup olmadıklarını, yenip yenemeyeceğini, ses çıkarıp çıkarmadığını buldukları her şeyi ağızlarına götürerek keşfederler. Bunu yapmalarını sağlayan en önemli motivasyonları meraktır.
Büyüdükçe ve konuşmaya başladıkça merakımızı sorularımızla gidermeye başlarız. Aranızda anne ve baba olanlar ne demek istediğimi çok iyi biliyordur. Çünkü çocuklarının soruları çıldırtıcı olabilir:
- Baba, ne oluyor?
- Yağmur yağıyor canım.
- O ne?
- Gökyüzünden su akıyor.
- Neden?
- Bulutlarda su birikiyor, bulutlar taşıyamayacak kadar suyla dolunca onu tekrar yeryüzüne bırakıyor.
- Bulutlarda su mu birikiyor? Neden?
- Denizlerdeki sular buharlaşıyor.
- Neden?
- Çünkü hava ısınıyor.
- Neden?
- Mevsimler var. Yaz mevsiminde hava daha sıcak oluyor.
- Neden?
- Çünkü Dünya Güneş’e yaklaşıyor.
- Neden?
- Dünya’nın yörüngesinden kaynaklanıyor.
- Dünya’nın yörüngesi mi o ne?
- Her gezegenin Güneş’in etrafında takip ettiği belirli rotaya yörünge denir.
- Gezegen ne?
- Uzayda Güneş’in etrafında dönen gök cisimleri.
- Neden Güneş’in etrafında dönüyorlar?
- Yer çekimi nedeniyle. Güneş’in yerçekimi tüm gezegenlerden daha güçlü olduğu için onları etrafında tutabiliyor.
- Kaç gezegen var?
- Aslında 8 ama şimdi onu karıştırmayalım.
- Hepsinde hava ısınınca su buharlaşıyor mu?
- Hepsinde su yok tatlım.
- Neden?
- Bilmiyorum bitanem, hadi yemeğini soğutma.
Tüm ebeveynlerin buna benzer bitmek tükenmek bilmez sorularla karşılaştığına emin olabilirsiniz. Koçluk eğitimimi alırken değerli hocam Hatice Yıldıran çok güzel bir metaforu paylaşarak iyi bir koçun nasıl olması gerektiğini anlatmıştı: “Bir koç, 3 yaşındaki bir çocuk kadar meraklı ve bir madenci kadar sabırlı olmalıdır.”demişti.
Sabır demişken, bir şeyleri öğrenmek sadece bilgiyi almak demek değildir; o bilgiyle uygulamaya geçene kadar öğrenmiş sayılmazsınız; sadece o bilgiyi bilirsiniz. Öğrenmek sabır ister ve sabır gösterebilmeniz için de ihtiyacınız olan şey ikinci yapı taşımızdır.
2. yapı taşı: Tutku
O meraklı olmadığını söyleyenler vardı ya; onlarda eksik olan şey merak değil, tutkudur. Tutku, hayatımızda neredeyse her şeyi besleyen yapı taşımız: Merakımızı, sevgimizi, isteklerimizi, gelişimimizi, her şeyi!
Taraftarlar tuttukları takıma tutkuyla bağlıdır. Başarılı her insan yaptığı işe karşı tutkuludur. Ömür boyu süren ilişkilerde bitmeyen şey ilişki değil tutkudur. Tutkusuz bir insanın büyüyüp gelişmesi mümkün değildir ve büyüyüp gelişmeyen şeylerse çok çabuk ölür.
Sizi mutlu eden şey “gelişimdir”
Hayatındaki gelişimi sürekli kılan her insan mutludur. Yeni şeyler öğreniyorsa, yeni yerler görüyorsa, yeni problemlere yeni çözümler üretiyorsa, daha önce hiç yapmadığı şeyleri yapıyorsa, işinde veya ilişkisinde sürekli daha iyisini nasıl yapacağını düşünüp uyguluyorsa, insan gelişmektedir ve küçük ya da büyük gelişim gösterdiği her anda insan mutludur.
Öte yandan ne kadar başarılı ve zengin olursa olsun; hayatında gelişim olmayanlar içeride bir yerlerde yavaş yavaş ölmeye başlar. Bu yüzden yaptığınız her şeyde sizi tatmin ve mutlu eden bir şeyler olduğundan emin olmalısınız. Bunu yapmak için 3 basit adım var:
1. Neye odaklandığınızı sürekli kontrol edin.
2. Yaptığınız her şeyde sizi güçlendiren anlamı bulun.
3. Her neyi yapıyorsanız onu sizden önce yapıp çok başarılı olmuş insanlar var. Onları modelleyin ve yaptıklarını hayatınıza adapte edin.
(Konuyla ilgili daha fazla detay için “Duygusal durumunuzun sizi engellememesi için harika bir yol: 3F” yazıma bakabilirsiniz.)
Bunu yapabildiğiniz anda finansal olarak, duygusal olarak, ruhsal olarak hayatınızın en müthiş anlarını yaşayabilirsiniz. Yaşadığınız her an hayatınızın en iyi zamanı olabilir. Bunu bir kereliğine ve şimdi yapabileceğini düşünenler yanılıyor. Bunu hayatınızın bir parçası haline getirmeniz için yapmanız gereken şey üçüncü yapı taşımızla ilgili.
3. yapı taşı: Alışkanlıklar/Ritüeller
İşte insanı insan yapan en önemli yapı taşı! Hepimiz alışkanlıklarımıza göre yaşıyoruz: Sabah kaçta kalktığımızdan yiyip içtiklerimize, egzersizden televizyona, çalışma biçimimizden yatarken giydiklerimize kadar her şeyi belirleyen şey alışkanlıklarımız. Bir başka deyişle hayatımızın akışını belirleyen günlük ritüellerimiz var.
Onları değiştirdiğimizde olan bitene verdiğimiz tepkileri, yaşam biçimimizi ve elbette kim olduğumuzu değiştiriyoruz. Bu da kaçınılmaz olarak hayatımızı değiştiriyor. Sabah kalkar kalkmaz yaptığınız şey gazeteleri alıp kahvenizi içerken bir sigara yakmaksa güne çok başka başlıyorsunuz; neşeli bir müzikle egzersiz yapıyorsanız hadise değişiyor ya da her sabah meditasyon yapmak gibi bir ritüeliniz varsa bambaşka bir kimliğiniz oluyor.
İçinde bulunduğunuz hali daha da iyileştiren alışkanlıklarınız olduğu gibi, sizi daha kötü hissettiren alışkanlıklarınız da var. Eğer hayatınız istediğiniz gibi akmıyorsa alışkanlıklarınıza bakmanızda fayda var. Hayatınızı istediğiniz yöne dönüştürmek istiyorsanız işinize yaramayan ve size iyi hissettirmeyen alışkanlıklarınızı değiştirmeniz gerekiyor. Bunu yapmak için de kendinize yeni ritüeller geliştirebilmeniz önemli. Yeni ritüel ve alışkanlıklar geliştirmeye çalışanlarınız olmuştur aranızda. Bunu bazen yapabiliyoruz bazen ise kilitleniyoruz ve yapamıyoruz.
Anahtar: İçsel çelişkilerimizi gidermek
Hayattaki her alanda başarının % 80’i psikoloji (içinde bulunduğunuz duygusal ve ruhsal hal) ve % 20’si de işin mekaniği yani neyi nasıl yaptığınız. Bir şeyi nasıl yapacağınızı biliyorsunuz, onu yapmak için gereken tüm gereçler hayatınızda var ve buna rağmen yapmıyorsunuz. Bu durum için aşağıdaki örnekleri verebiliriz:
- Kilo vermek için beslenme alışkanlığınızı değiştirmeniz gerektiğini biliyorsunuz ve ihtiyaç duyduğunuz tüm farklı besinleri seçebilirsiniz.
- Daha verimli çalışmak için daha erken kalkmanız gerektiğini biliyorsunuz ve bunu yapabilmeniz için sizi dilediğiniz saatte uyandırabilen bir çalar saatiniz var.
- Vücudunuzu forma sokmak için egzersiz yapmanız gerektiğini biliyorsunuz; spor salonları, evdeki küçük oda ve şınavdan mekiğe, ağırlık kaldırmaktan esnemeye bir sürü egzersiz sizi bekliyor.
- Daha mutlu bir ilişki için eşinizle iletişiminizi değiştirmeniz gerektiğini biliyorsunuz ve kolaylıkla öğrenebileceğiniz birçok iletişim tekniği var.
- Daha çok kazanmak için çalışma yönteminizi değiştirmeniz gerektiğini biliyorsunuz ve hem zamanı hem de ekibinizi daha verimli yönetebilmek için sayısız yöntem sizin onları uygulamanız için orada.
Ama yapamıyorsunuz!
Bu kilitlenmenin tek sebebi içsel çelişkilerimiz. Ve içsel çelişkilerinizi keşfedip onları çözmeniz önemli. Bunu yapmak için hayatınızı hayal ve hedefleriniz doğrultusunda hizalamalısınız. Hayatınızı bir kere hedefinizle tam bir uyum içinde hizaladığınız anda tek yapmak isteyeceğiniz harekete geçmek olacak. Ve hedefe uyumlu aksiyon söz konusu olduğunda etrafınızda gelişen hiçbir şey sizi engelleyemez. DURDURULAMAZ olursunuz!
Her şey kendinize doğruyu söylemekle başlar
- Kalın kemikli falan değilsiniz, fazla kilonuz var!
- Hep aynı insanları “çekmiyorsunuz”, bu sizin seçiminiz!
- Çok yoğun değilsiniz, erteliyorsunuz!
- Asabi değilsiniz, öfkenizi kontrol edemiyorsunuz!
- O işler sizi aşmaz, gereken adımları atmak konusunda tembellik ediyorsunuz!
Kendinize doğruyu söylemek, çözülmesi gereken problemin ne olduğunun farkına varmaktır. Çözmeniz gereken problemi ve o problemi çözdüğünüzde hayatınızın nasıl değişeceğini bilmekle ilgili farkındalığı bir kez yaşadığınızda da sonuçtan emin olmasanız bile harekete geçersiniz. Yaptığınız şey işe yaramazsa başka bir şey denersiniz. Çünkü hedefe ulaştığınızda hissedeceğinizi bildiğiniz tatmin duygusu tutkunuzu, konuyla ilgili merakınızı, merakınız da alışkanlıklarınızı değiştireceğiniz adımları atma isteğini ve gücünü ateşler.
Adaya sahip olmak istiyorsanız gemileri yakın!
Gerçek liderler, içinde bulundukları durum ne kadar belirsiz olursa olsun, kendilerine karşı dürüsttürler ve böylece kendi kesinliklerini o durumun içine koyabilirler. Kesinlik yoksa belirsizlik sizi korkunun kucağına atar. Yanlış yapmaktan korkmak gelişimin önündeki en büyük engeldir ve bu engelden kurtulmak fedâkarlık gerektirir: Gemileri yakın!
Çünkü ancak bunu yapabildiğinizde kendinizi konfor alanınızın dışında tutabilirsiniz. Yukarıdaki alt başlıkta okuduğunuz metafordan hareket ederek açıklayayım: Eğer gemileriniz, çıktığınız adanın sakin koyunda bekliyorsa, karşılaştığınız ilk büyük zorlukta o gemilere binip geldiğiniz yere dönebileceğinizi bilirsiniz. Geldiğiniz yer sizin “konfor alanınız”dır; yapılması gereken her şeyi bildiğiniz ve dolayısıyla asla gelişemeyeceğiniz yer.
Adım atmanız gerektiğini biliyor ve bir türlü harekete geçemiyorsanız; sizi adım atmaktan alıkoyan içsel çelişkinizi bulmalısınız. Bu konuda profesyonel bir koçla çalışmak; hem çelişkiyi fark edip bulmanızı ve onu değiştirmek konusunda gereçleri kullanmanızı sağlarken, hayatınızı dönüştürecek hedefe ulaşmanızı da hızlandırır.
Tatminkâr ve mutlu bir hayata sahip olmadığınızı düşünüyorsanız, kendinize dürüst olup cevaplamanız gereken iki soru var:
- Kendinize en son ne zaman gerçek bir yatırım yaptınız?
- Bunu yapmak için ne bekliyorsunuz?
Bana ulaşmak isterseniz adresim [email protected]
Hayatınızı tam da istediğiniz şekle dönüştürmek için tam bir kesinlik duygusu içinde 3 yapı taşınızı kullanarak muhteşem adımlar attığınız bir yaşamın başlangıcı olsun bu hafta!
Haftaya görüşmek üzere…