X

Hayatınıza yakından bakın; yaratıcısı sizsiniz

“Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere.” -Albert Einstein

Gündelik koşuşturmalarımız, bir türlü sonu gelmeyen yoğunluklar ve “diğerleri”… Örneğin çocuklarımız, eşimiz, ailemiz gibi öncelikler genel olarak sadece 1 dakikamızı ayırarak, bir günümüze uzaktan “ben ne yapıyorum, bugün tam olarak neyi amaçlıyorum” veya “bugün benim 3 ay sonraki isteklerim için bana neler getirebilir” gibi bir bakış açısı benimsememize izin vermez… Ve bizler işte adeta aşağı doğru çağlayarak akan bir nehrin üzerinde adeta kontrolsüzce bir bota bindirilivermiş, elimizde kırıldı kırılacak bir kürekle bu bottan “düşmeden” bu azgın sularda yol almaya çalışırız. Evet bir şekilde yola devam ediyoruzdur fakat “akıntı” ne istiyorsa ona göre sürüklenmemiz bu koşullarda engellenemez…

Peki sizce bu doğru mu? Yani gerçekten bu bottan atlayarak akıntıdan kurtulup kıyıya çıkabilme olasılığımız yok mudur? Elimizdeki küreği kıyıya yaklaştırıp, botu bir kayalığa sıkıştırıp karaya çıkamaz mıyız? Botta gitmek sürecinde ağırlığımızı bir yöne vererek bu noktadan karaya yaklaşamaz mıyız? Yani “botu” kendimizde yönlendiremez miyiz, ne yapacağına sürükleniyor olsa da nasıl gideceğine biz etki edemez miyiz? Kocaman bir “evet” ile cevap vermek istiyorum bu noktada, evet “biz yapabiliriz”… İşte yapabiliriz fakat öncelikle bunu “anlayabilmek” noktasına erişmemiz gerekir.

Hayatımızın akışında da burada verdiğimiz örnekten hiçbir fark yoktur, sadece durduğumuz nokta farklıdır; “akıntı beni sürüklüyor” demek veya “ben bu akıntıda nereye gideceğime karar veren kişiyim” demek kadar incecik bir çizgi vardır aslında…

Hayatımızla, yani bize tanınmış bu çok değerli belirli sürede (bugün geriye ne kadarı kaldığını bile bilemiyoruz – birkaç saat, gün yıl – bu bilinmezlik muhteşem bir “yüksek değerlilik” de yaratmaktadır) diğer bir anlatımla, “tamamıyla” bizim kaptanlığımıza bırakılmış olan bu gemide, ne yapacağımız, hangi yöne gideceğimiz, bunu nasıl değerlendireceğimiz, ne istediğimiz, bunun bizim için anlamının ne olduğu yola çıkarken cevaplamaya niyet etmemiz gereken sorulardır…

Gelin hemen bir örnekle bakalım hep birlikte bizler hayatımızı nasıl her an yaratmaya devam etmekteyizdir ve nasıl bilinçsizce “başkalarının” tercihlerine yükleriz bu akışı? Boşandığım dönemde işte “hayatımın kontrolü benden alınmıştı” ne de olsa çok sevdiğim bir adam vardı ve yıllarımı “tabii ki” onunla birlikte geçirecektim. Bundan farklı bir akış düşünmek mümkün değildi.

Sorgulamaz olmuştum, neyi neden yaşamaktaydım, bu yaşamak istediğim hayat mıydı, gerçekten en muhteşem halime bu şekilde mi ulaşabilecektim ve en önemlisi hayatımın bir amacı var mıydı, yani bu X kişisinin “karısı” olarak hayatını tamamlamak mıydı?

Yaşadığım aldatılma ertesinde, adeta şoka uğramıştım, hayatım tamamıyla değişti, evet ben de bir süre direndim, “kurban” oldum, “güçsüzüm” dedim, “ben istemedim” dedim. Tabii üzerinden zaman geçtiğinde bugün görüyorum ki, bu sadece bir “vesileydi”… Son dönemde o derece mutsuzdum ki “bir çıkış yolu” gerekiyordu, ben kendimce bu ilişkiye son veremediğime göre “kabul edemeyeceğim”, geri dönemeyeceğim, asla “tamam kalıyorum” diyemeyeceğim bir çıkış yolu… Dünyama çağırdığım çare işte gün gibi karşıma çıkmıştı…

Aslında hayatımızda işte öyle anlar vardır ki, içten içte belki o gün anlamadığımız şekilde, “kendimiz” bu botun yönetimini çoktan elimize geçirmişizdir de hala bize öğretildiği gibi “hayat bana karşı, hayatımı kontrol edemiyorum, bana ihanet ettiler, beni aldattılar, beni bıraktılar, tüm dünya benden nefret ediyor” diye sanki bu kontrol bizde değilmiş gibi inanmaya devam ederiz… Fakat işte eninde sonunda hayat “ben buradayım haydi sen de gel” diye cesaretle karşımıza dikiliverir…

Bu yüzden hayatımızın “yaratımı” bizdedir, ne düşünüyorsak bilinçli ve bilinçsiz ne söylüyorsak, evren, enerji, akış tüm hislerimizin, tüm isteklerimizin ve tüm korkularımızın da farkındadır. İşte bu nedenden dolayı, her günümüz her anımız her saniyemiz muhteşem bir yaratımdır ve inanılmaz derecede kıymetlidir. O uyanıp camdan baktığımız “aynı bir diğer gün” diye içimizden geçirdiğimiz, her an “yaradılışımıza” hakaret etmiş oluyoruz, bu muhteşemliği, bu “değeri” ve bu “inanılmaz” fırsatı “değersiz” görmüş oluyoruz.

Bakın John Payne eseri Omni-Yaradılışın Dört Prensibi ile bunu bizlere nasıl açıklıyor:

“…Sizin sadece kendinize istediğiniz şeyin ne olduğunu sormanız gerekir. Gününüzün öylesine başınıza gelmesine izin vermeyin, gününüzü niyet ederek önceden hazırlayın.

Düşünce tüm yaratımın temelidir… Birçoğunuz, sadece, yaşamınızın başınıza gelmesine izin verirsiniz. Sizler gerçek özünüz olan yaratıcı varlıklar yerine, tepkisel varlıklar olmuşsunuzdur. Tepkisel bir varlık olarak, belli hedefler oluşturmadan, ya da yaşamınızı inanç sisteminizin perspektifinden tanımlamadan, sadece gününüzün ya da yaşamınızın gelişip gözlerinizin önüne serilmesine izin verirsiniz.

…Her şeyin yanlış göründüğü ve olmasını istediğiniz gibi olmadığı böyle durumlarda, siz bilinçli bir seçim yaparak kolayca odağınızı değiştirebilirsiniz. Niyet, yaratıcı güçlerin güçlü bir üreticisidir. Siz bir şey yapmaya ya da bir şeye sahip olmaya niyet ettiğinizde, o size -ona sahip olmanın hoş olacağına karar verdiğinizde olduğundan- çok daha hızlı gelir.

…Kendini bil emri, mutlu bir yaşam arayışında en yüksek emirdir. Çünkü kendinizi bildiğinizde, düşüncelerinizi ve inançlarınızı da anlamaya başlarsınız. Ve inançlar nedir? Onlar sadece defalarca düşünülmüş düşüncelerdir… Tüm düşünce yaratıcıdır, ve düşündüğünüz her yeni düşünce yaşamınızda yeni bir yaratımı başlatır…”

Bugün bu yazıyı okuyan sevgili sen, bu an bir “tesadüf” değildir. Neyi arıyorsan, neyi düşlüyorsan, neye niyetliysen, ne için kalbin çarpmaktaysa, isteğin neyse ve yarın nasıl bir sen olmak istiyorsan inanmaya, istemeye, planlamaya, oluşturmaya ve en önemlisi “hayal etmeye” yani hayatının yaratımını aktif olarak gerçekleştirmeye sevgiyle devam et…

Bu kelimeler evrenin sana ulaştırmış olduğu ufacık bir aracıdır, yolun açık olsun…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale