Hayatımızın keyifli ve güzel anları, bu koşuşturmalı ve stresli hayatlarımız içersinde biraz kayboluyor gibi. Halbuki ayakta kalabilmemiz için de sanki en çok onlara ihtiyacımız var.
Güneş batarken her saniyesini izlemek ve o büyüleyici renkleri fark etmek, bu anın tamamen tadını çıkartmak, ya da ilkbaharda ilk açan çiçekleri iyice koklayarak kendimizden geçmek, sonbaharda da ilk düşen kestanelere dokunmak ve bunun eşsiz bir an olduğunu iyice hissedebilmek.
Bunun gibi yüzlerce belki de binlerce muhteşem an yaşıyoruz ama gerçekten kaç tanesini hatırlıyoruz? Hangi birinin gerçekten farkındayız. Genelde değiliz bile.
80’li yıllarda bu “savoring” konusuna takan sosyal psikolog Fred Bryant, yine aynı yıllarda Keyif Okulu’nu kurmuş. Tüm duyulara hitap eden bu “okul”dan 2006 yılına kadar neredeyse kimsenin haberi yoktu biliyor musunuz? Çünkü beynimiz böyle çalışmıyor, beynimiz bizi korumak için daha çok olumsuzluklara yoğunlaşıyor. Hayatımızdaki olumsuzlukları daha çabuk fark ederiz, daha çok düşünürüz ve daha çok hatırlarız. Dolaysıyla hayattan daha fazla keyif almanın yollarını öğrenmek zorundayız! Hayattan ne kadar çok keyif alır, yaşadığımız güzellikleri ne kadar çok hatırlar ve içselleştirirsek bir o kadar güçleniriz.
Bu okulun vurguladığı birçok yöntemden çok basit 5 tanesini sizin için seçtim. Benim önerim bir an evvel uygulamaya almaya başlamanız. Ne dersiniz?
Daha mutlu, daha huzurlu ve daha sağlıklı olabilmek için size “savoring” için birkaç örnek:
Hayatınızda yaşadığınız iyi ve güzel anlarınızı anlatın.
Mutluluk anlarınızın mutluluğunu artırmak ve daha uzun süreli hatırlayabilmek için tekrar tekrar anlatın. Özellikle de bu mutluluğu anlattığınız kişiler, onu sizinle paylaşmaktan heyecan duyan insanlar olsun.
Hatıralarınızı yaratın.
Bazen gittiğimiz bir yurt dışı seyahatinden minik de olsa bir anahtarlık alırız, orada bol bol fotoğraf ve video çekeriz veya bir restoranın bardak altlığını, peçetesini vs. yanımızda getiririz, kumsalda bir deniz kabuğunu cebimize atarız. Bize o mutlu zamanı hatırlatacak her türlü renk, koku, müzik, hepsi hatıralar yaratmak için geçerli. Bunları yapın ama “normal” hayatlarınıza döndüğünüzde de gerçekten arada sırada açıp bakın, elinize alın dokunun, hatta gözlerinizi birkaç saniye kapatın ve anı tekrar zihninizde canlandırın.
Kendinizi tebrik edin ve kutlayın.
Bir sınav sonrası, proje sonunda, büyük temizlik işleri bittiğinde, spor dersi bittiğinde. Yani sizi iyi ve başarılı hissettiren olayların üstüne küçük ya da büyük kutlamanızı eksik etmeyin. Ne kadar uğraştığınızı ve sonunda bitirdiğinizi kutlayın.
Duyularınızı güçlendirin.
Keyif okulu aynı zamanda bir duyu antrenmanı okuludur. Özel ve güzel bir şey gördüğünüzde, güzel bir koku aldığınızda, muhteşem bir kumaşa dokunduğunuzda, sizi büyüleyen bir müzik dinlediğinizde, tadına doyamadığınız bir yemek yediğinizde duyularınızın size yaşattığı keyif ve haz o anın tadını iyice çıkarmanızı sağlar.
Çocukları mutlu anlarında gözlemleyin ve taklit edin.
Bol kahkahalar, mutluktan havalara zıplamalar hoplamalar, alkışlama, yüksek sesle şarkı söyleme… Mutluluklarını nasıl tüm vücutlarıyla gösteriyorlar değil mi?
“Savoring”in hayatınızın doğal bir parçası olması dileğiyle…
Bu konuda desteğe ihtiyacınız varsa bana www.ilknurustunucar.com/tr/ adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlıkla ve sevgiyle kalın.
İlginizi çekebilir: Stres soyalleştirir! Nasıl mı?