Hayatın ritmini yakalamak için: Kabulde olmak mı, direnmek mi?

Her şey değişir… Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Kainatın döngüsünde, yaşamın ritminde var bu… Sabitlenen, aynılığıyla övünen bir tek şey gösterebilmek imkansız gibi… Akıntıya karşı yüzenler bunu kalpten bilir ama ata sporu olan direnmekten de asla vazgeçmez. Bambunun esnekliğinde olsaydın nasıl olurdu bir düşün? Kökün sağlam ve bir o kadar da esnek olsa, evrenle bağını nasıl kurardın? Rüzgara karşı direnmeden, rüzgarla birlikte dans etsen nasıl olurdu bir hisset…

Deprem zamanında bile ayakta kalan binalar, o sırada esneyerek sallanabilenlerdir, hatırla. Anın gerçeğiyle uyumlu olabilmektir, kabullenmek. Ne zaman işler zora girse, anın imkanlarının sınırlı olduğunu kabullenmeye çalış. Negatif düşünme hali değildir bu, aksine melekelerinin farkında olmaktır. Bitenin, sonlananın gerçekliğini kabullenirsen hayatla birlikte akarsın. “Su akar, yolunu bulur” derler ya hani, işte öyle… Yaşamın getirdikleriyle baş etmeyi öğrenmek ve gerçekliğin hayatımızın merkezinde olduğunu kabul etmek demek, yaşamayı seçmek demek… Bir de bu taraftan bak…

Acı yaşadığın dönemlerde bırak, aksın gitsin hüzün, öfke, yas veya her ne varsa. Acılara teslim olmak, aslında ileriye dönük olarak ne tür adımlar atacağına şefkatle, zarafetle, huzurla, netlikle ve kolaylıkla adım atmanı sağlar. “Eyvah yine mi tutsağım, yine mi kör karanlıklar?” dediğin her an, seni özgürleştirir aslında. Yeter ki o anın fotoğrafını çek, al eline boyaları, resmini yap. Bir zemin üzerinde çılgınca tepin ya da… Çimenlerde yuvarlan… Denizlere, göllere at kendi… Yüzdükçe kendine kulaç at, suyu hissettikçe kendi kıyılarına demirler at… Böyle böyle özgürleşir insan… Her şey zıttıyla varsa, ki öyle; tutsak olduğunu kabul ettiğinde özgürlük dansın başlar. Yasını tuttuğunda bir özge canın, kara bulutların ardından güneşi açtırır.

Kabullenmek pes etmek ya da teslim olmak değildir. Burada bir acizlik veya tutsaklık yoktur. Savunma mekanizman kuvvetli mi bir bak. Oyalayabiliyor musun kendini? Yargılamayı seviyor musun? Çokça eleştirel tepkiler veriyor musun? Kaptan köşkünde kontrol mu var bir bak. Bahaneleri raflarına mı diziyorsun zihninin, bir gör…

Sözlerin çoğaldığı zamanları kabul et, sonra sessizleş. Sessizliğin içerisindeki zenginliğe sarıl. Aynadaki yüzünü sev, kabul et kendini. En olmaz hallerini de sev. Madalyalar takma ama “Buradasın, görüyorum” de. Kusurlarını sev. Kusurların seni sen yapan özelliklerdir.

Sevgimle…

İlginizi çekebilir: Şifacının kalp pusulası: Hiss-i kable’l vuku

Özlem Güller Ünal
1979 İstanbul doğumluyum. 2000 yılından beri iletişim sektöründe medya ve iletişim danışmanı olarak çalışıyorum. An'ı önemseyen, meraklı bir yaşam sevdalısıyım. Gözlem yapmayı, araştırmayı, öğrenmeyi ... Devam