Hayatın görünmez bir hediyesi var: Can sıkıntısı
“Fırsatım bile olmuyor” diyor danışanlarım. Öyleyse trafikte beklerken, evde yalnızken, iş yerinde, boş vakitlerinde ansızın musallat olan nedir? Modern çağda hayatın gölgesi: Can sıkıntısı! Öyle ki insanları bir anda ağına alır ve gölgeli yanı ile bireyin kendisini varoluşsal sorunlarda bulmasına neden olabilir.
Ben can sıkıntısını hayatın görünmez hediyesi olarak tanımlıyorum. Görünmez diyorum çünkü görmek istemiyoruz. Neden mi görmek istemiyoruz ? Bireyin elde etmek istedikleri için çabası varken can sıkıntısının görünür olması pek de mümkün olmuyor. Belki de hayatın bu istekli tutkusuna karşı direnen yanımızdır can sıkıntısı…
İnsanlar yeri gelir her şeyi kaldırabilirler ama yaşarken var olmamayı kaldıramazlar, işte can sıkıntısı budur. İleri düzeyde psikosomatik bir hastalık olarak da tanımlanan kanseri düşününce can sıkıntısının ne kadar tehditkar olabileceği, hatta ölümcül olabileceği gerçeği ile yüzleşiriz. Aynı zamanda madalyonun öteki yüzüyle can sıkıntısı, eyleme geçiş için sebebimiz de olabilir.
Can sıkıntısından nasıl kurtulabilirsiniz?
- İnkar yolu ile yok etme: Birey can sıkıntısını alt etmeyi hedefler, ancak inkar ettikçe can sıkıntısını daha da kuvvetlendirme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
- Yalnızlığı tanıyarak onaylamak: Can sıkıntısının birey için anlam ve önemini kavramak. Yani ondan kaçmayarak, aksine onunla yüzleşerek mevcut tablonun konumunu değiştirebilirsiniz. Nasıl mı? Modern çağda muhabbet olarak tanımlanan fuzuli laflardan ırak bir sohbette, boşluğun ve sadeliğin arındırıcı etkisine ihtiyaç duymak gibi.
Can sıkıntısının kardeşi: Aylaklık
Can sıkıntısı benliğe yapışan, istenmeyen sıkıntı halidir. Kimse bu duyguyu yaşamak istemez. Mevcut tablonun istenmeyen durumdan istenen duruma geçebilmesi için yaşanan o evreye aylaklık diyebiliriz. Benlik can sıkıntısı ile baş etmede kullandığı ikinci yolu, yani can sıkıntısını tanıyarak onaylama ile artık can sıkıntısını tanır veya kabullenir. Böylece kendi benliğine sunduğu bir hediyeye dönüştürür. Benlik, can sıkıntısını kuluçkaya yatırmayı öğrendikçe can sıkıntısı aylaklığa dönüşür. O yüzden, can sıkıntısı aylaklık ile özdeş değildir, ancak komşudur.
Can sıkıntısı aylaklığa dönüşünce ne olur?
Bireye meditasyon alanı açılır. “Nasıl?” dediğinizi duyar gibiyim. Aylaklık halindeki meditasyon birey için acil görünen her şeyi bir kenara itip kişinin bakışını derinleştirmesine neden olur. Felsefe de böyle doğmuştur zaten. Düşünce derinleşir, özgürleşir, ne olmak isterse, o olur. Düşünce öylece evrilir durur. Birey namevcut şeyleri düşünürken içinden, bazılarında mevcut içerikleri bulur ve bunlara mana kazandırmış olur. Derin düşünme, aykırı düşünme, farklı düşünme ve yeniden tekrar tekrar düşünme yaratıcılığı ile birey can sıkıntısının yol açtığı aylaklık alanını doldurur. En iyisi kendinize acımasız eleştirilerde bulunmadan aylaklığa izin verebilmek.