Hayatın, evrenin, her şeyin nihai sorusunun cevabı nedir?
Douglas Adams, Otostopçu’nun Galaksi Rehberi kitabında bu cevabı bulmak için Derin Düşünce isimli süper bilgisayarı görevlendirir. Derin Düşünce yedi buçuk milyon yılda sorunun yanıtını verir. Ancak cevap; herkesi dehşete düşürecek kadar anlamsızdır. Derin Düşünce ise oralı olmaz ve sakince cevabı açıklar: “Şimdi hayatın, evrenin, her şeyin nihai sorusunun cevabını bildiğinize göre yapmanız gereken tek şey nihai sorunun ne olduğunu bulmak.”
Nihai soruyu bulması için onu görevlendirmek isteyenlere kendisinin bu tarz bir hesaplamayı yapamayacağını söyleyen Derin Düşünce, ancak operasyonel işlemcileri içinde organik yaşamın ta kendisinin olacağı bir bilgisayarın bu sonsuz ve ciddi karmaşıklığı çözebileceğini ifade eder. Bu bilgisayarı yapmaya karar veren fareler ise yarattıkları bilgisayara “Dünya” adını verirler. Kitap deyip geçebilir ya da yaratıcılığına hayran olabilirsiniz. Ama gerçeklerden kaçış yok.
Okulda öğrendiğimiz hayat bilgisi, fizik, matematik ve kimya çok değişti. Hayatımıza kuantum çılgınlığı girdi. Newton’un bize tatlı tatlı anlattığı düzlem; yerini yepyeni, cevabı öyle romanlarda bulunmayan bir avuç soruya bıraktı.
Bu soruların belki de en karmaşığı tek bir atomun ergenvari başkaldırısı ile başlıyor. Kuantum fiziğine göre bir atom aynı anda iki yerde ya da iki durumda bulunabiliyor. Evet, fizikçileri çıldırtan cümlenin ta kendisini okudunuz. Bizim tüm mantığımızın tersine çalışan bu cümleye göre aynı atom bölünmeden ya da parçalanmadan aynı anda farklı yerlerde ve durumlarda bulunuyor. Peki ama yıllardır fizikçiler nasıl olmuş da bunu anlayamamış da ancak şimdi atomların bu durumunu keşfetmişler? Sonuçta fizikçiler yıllardır atomlarla deney yapmıyorlar mıydı?
Olayın kopmaya başladığı noktalardan bir tanesi bu. Atoma çıplak gözle baktığınızda onu olasılıklardan sadece bir tanesinde; yani tek bir yerde ya da durumda görebiliyorsunuz. Ancak –basitçe özetleyecek olursak- parçacığın üstüne elektromanyetik bir dalga gönderdiğinizde onun bu özel durumunu ölçümleyebiliyorsunuz. Bu deneyin kısa bir videosunu buradan görebilirsiniz:
Tabii ki bu durum hemen bir sonraki sorunun kapısını açıyor. Eğer tek bir atom böyle davranıyorsa o zaman neden daha büyük nesneleri de aynı şekilde gözlemlemiyoruz? Misal; neden senden iki tane yok? Eğer varsa ve aynen atom örneğinde olduğu gibi sadece gözlemlendiğinde tek bir yerde ve durumda gözüküyorsan; öteki sen nerede? Yoksa öteki sen gözlemlendiğinde yok olup tekrar tek kişi mi oluyorsun?
Bu soruyla ilgili fizikçilerin en çok konuştuğu şahsiyet ise meşhur bir kedi; Schrödinger’in kedisi! Atomların Newton’a göre değil de kendi denklemine göre hareket ettiklerini kanıtlayan Schrödinger, meşhur kedi deneyinde –özetle ve basitçe ve çok kafa karıştırmadan- şunu söylüyor:
Bir kediyi çok az miktarda radyoaktif madde ile bir kutuya koyun. Radyoaktif atomlar aynı anda bölünmüş ve bölünmemiş olarak bu kutuda bulunacaklar. Zira bir atom aynı anda iki durumda ve konumda bulunabilir. Atomda bölünmenin olduğu versiyonda kutudaki hidrosiyanik asit tüpü patlayarak kediyi öldürecek; bölünmenin olmadığı versiyonda kedi hayatta kalacaktır. Schrödinger der ki; kutuyu açıp gözlemleyene kadar kedi her iki durumda da bulunacaktır. Kedi hem ölü hem de canlıdır. Kutuyu açtığınızda, aynen tek bir atomun gözlemlendiği gibi, o andaki olasılıklardan birini gözlemliyor olacaksınız.
Bu deney tabii ki hiçbir zaman gerçekleşmemiş. Ancak gerçekleşmese de ateşli tartışmalar devam ediyor. Fizikçiler genelde iki kamptan birinde çadırlarını kuruyorlar. Bir kamp diyor ki gözlemci kutuya bakana kadar kedi hem ölü hem canlı olsa da gözlemci kutuya baktığı anda iki olasılıktan sadece biri oluyor ve gerçeklik o olasılıkla devam ediyor. Diğer kamp ise gözlemciden bağımsız olarak her yol ayrımına gelindiğinde yeni bir paralel evrende diğer olasılığın devam ettiğini iddia ediyor.
Paralel evrenler teorisi önem kazanmaya başlıyor
MIT profesörü meşhur fizikçi Tegelmark’a göre paralel evrenler (çoğul, dikkatinizi çekerim!) teorisine güncel fizikte artık bir deli saçması olarak bakılmıyor. Tegelmark’a göre fizikçiler yeterince bilimsel olmadığını düşündükleri için nefret etseler de paralel evren teorisi, kabul gören bir çok kozmoloji teorisinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Tegelmark Schröder’e inat kuantum intiharı deneyimini öne sürüyor. Bu deneyde biz, kediyi gözlemleyen bir kişi olarak değil, bizzat kedinin yerinde bulunan denekler olarak yer alıyoruz. Kedi deneyinden biraz daha farklı kurulan düzenekle paralel evrenler teorisini kanıtlamak ya da doğru olmadığını göstermek mümkün. Özetle ve basitçe ve çok kafa karıştırmadan anlatmak gerekirse eğer kişi mucizevi olaylar zinciri sonucunda deney her tekrarlandığında hayatta kalırsa biliyoruz ki paralel evrenler gerçek ve biz bu evrenlerin bir tanesinde ölümsüz olarak sonsuzluğa kadar devam ediyoruz ve diğerlerinde ölüyoruz. Eğer kişi tekrarlanan deneyler sonunda ölürse o halde ilk kampın doğru söylediğini anlıyoruz.
Tabii ki bu deneyde de Schrödinger kedisinde de olduğu gibi korkunç tartışmalar sürüyor. Ya gerçekten paralel evrenler varsa ancak deney sonunda biz adamın öldüğü evrenlerden birinde kalmışsak ve bu nedenle de yanlışlıkla paralel evrenler olmadığına karar verirsek? Bu ve bunun gibi sorular bir çok bilim adamını geceleri uyutmamaya devam ediyor.
Tegelmark ne yazık ki ya da iyi ki bununla kalmayıp bir adım daha ileri gidiyor. Kitabı Matematiksel Evrenimiz’de hayatın, evrenin, her şeyin kendisine göre nihai cevabını veriyor. Tegelmark’a göre yaşadığımız dünya, paralel evrenlerden sadece bir tanesi. Bu evrende her şey; hatta biz bile matematiksel formasyonlar yani basit koordinatlar ve onların ilişkileri olarak açıklanabiliyoruz. Onun deyimine göre gerçeklik matematikle anlatılmıyor; gerçeklik matematiğin ta kendisi.
Paralel başka bir evrende bu yazı devam ediyor. Yazıda Adams’ın meşhur Otostopçu’nun Galaksi Rehberi kitabında dünyanın bir bilgisayara benzetilmesi ile Tegelmark’ın teorisinin benzerliğinden bahsediliyor. Yazı çok ünlü oluyor. Sonrasında ben bu konuyla ilgili Tegelmark’la bir araya gelip Elon Musk’ı da yatırımcı olarak alıp hayatın, evrenin, her şeyin nihai sorusunu bulmak için bir süper bilgisayar geliştiriyoruz. Sonsuza dek yaşıyoruz.
Bu evrende ise Adams ile Tegelmark’ın dramatik olarak buluştuğu bu noktada sona geliyoruz. Deneysiz kalınız ve Otostopçu’nun Galaksi Rehberi kapağında açıkça ifade edildiği gibi: Panik Yapmayınız!