Hayatın anlamını keşfetmeye çalışırken yapılan en büyük hata: Zihne odaklanmak
Başkalarının hayallerini yaşamak herkes gibi sizi de yormuşa benziyor. Şu an bilgisayarınızın başında oturmuş; istediğiniz zaman uyanıp istediğiniz zaman işe geldiğiniz, istediğinizde yatağınıza gidip kestirebildiğiniz, hava güzelken dışarıda saatlerce dolaşabildiğiniz bir işin hayalini kurarak bu günü de bitirmeye çalışıyor olabilirsiniz. Ya da belki oturduğunuz yerden önünüze gelen linklere tek tek tıklıyor ve hayatınızın gerçeklerinden kaçabileceğiniz bir çıkış kapısı bulabileceğiniz ümidiyle saatlerce internette dolaşıyorsunuz.
Bir çoğumuzun yaşamı, şu an yaşadığımız hayatı geride bırakıp gittiğimizde neler yapabileceğimizi düşünerek geçer. İhtimaller sürekli zihnimizde dönüp durur ve bu ihtimallerle beyin fırtınası yapmaya çalışırız. Zamanımızın büyük kısmını başarılı olduğumuz alanları, hakkında bilgi sahibi olduğumuz konuları ve kişisel isteklerimizi dengeleyebilecek planlar yapmakla geçiririz.
Sonra içimizdeki o derinlerden gelen ses ortaya çıkar: ‘’Tüm bunları yapabilmem için gerekli olan paraya asla sahip olamayacağım.’’
Bu noktada tıkanır ve hayal kurmaktan vazgeçeriz. Gözümüzün önündeki pembe bulut birden kalkar ve günlük, sıkıcı işlerimize geri döneriz.
Bir çoğunuzun bu durumu en az bir kez yaşamış olmanız çok olası. Oturduğunuz masada, karşınızdaki bilgisayardan, etrafınızdaki insanlardan ve yaptığınız işten tatmin olmamanız çok normal. Çoğu zaman farkında olmadan saatlerce, aralıksız çalışıyor olsanız da, gün içinden boş kaldığınız anlarda ‘şu an burada olmak yerine başka bir yerde olsaydım’ ya da ‘bu şirketin CEO’su ben olsaydım nasıl bir hayatım olurdu acaba’ gibi düşüncelerin hayalini çok sık kuruyor olabilirsiniz. Eve gittiğinizde internete girip işinize alternatif olabilecek başka işleri, eğitimleri, akademik programları ya da çok uzaklardaki ülkelerde yaşayabilmenin yollarını keşfetmeye çalışabilirsiniz.
Tüm bunları yaparken, aslında farkında olmadan hayattan gerçekten ne istediğinizi bulmaya çalışıyorsunuz. Ancak hayatın amacını ararken bir çoğumuzun atladığı, küçük ama önemli bir nokta var: Hayat amacınızı sürekli zihninizi çalıştırarak, farklı alternatifleri zihninizden geçirerek bulabilmeniz mümkün değildir. Zihinsel süreçler sizin içinizden gelen, gerçekten arzuladığınız şeyleri harekete geçirmek üzerine odaklanmaz. Zihniniz ancak nereye gittiğinizi ve ne istediğinizi bildiğiniz noktada karar alabilmenize ve harekete geçmenize yardım edebilir. Hayat amacınızı bulmanın yolu zihne değil, kalbe odaklanmaktır.
Amacınız zihninizde değil kalbinizde yatar, oradan yükselir. Yaşama amacınız yattığı yerden kalkıp harekete geçtiğinde, bunu farklı şekillerde hissedersiniz. Bu hissin oluşması, evrenin size doğru yolda olduğunuzun sinyallerini göndermesinin bir yoludur. Sonrasında ise zihninizde bu amacı gerçekleştirmek için gerekli olan kaynakları nasıl sağlayabileceğinize dair düşünceler belirmeye başlar.
Endişelerden tam anlamıyla kurtulabilmek hiç bir zaman mümkün olmayacaktır; ancak bu endişeleri azaltmak, bireyin kendi elinde olan bir şeydir. Çünkü her birey, ne olursa olsun bir şeyler yapmak zorunda olduğunun farkındadır.
Yaşadığımız süre boyunca hepimizin gerçekleştirmek istediği bir misyonu, bir tutkusu ve yaşama amacı var. Bu misyona bağlı kalarak ve ne istediğimizin farkında olarak yaşadığımızda, evren bizim için gerekli olan tüm desteği, farkında olmadan bize sağlıyor. Bu nedenle kendinizi tanıdığınız, ne istediğinizi bildiğiniz ve hayat amacınızı keşfedebildiğiniz sürece, evrenin size gönderdiği pozitif mesajların farkına varmanız çok daha kolay hale gelecektir.
Olasılıkları düşünmeyi bırakın ve bu zamanı hayatınızın anlamını keşfetmek için harcayın.
Arkanıza yaslanın ve rahatlayın. Sevdiğiniz ve sizi rahatlatan şeyler nelerse, o şeylere hayatınızda daha fazla yer verin. Yeni yerler keşfedin. Şarkı söylemeye, resim yapmaya başlayın. Geleceği ve geçmişi düşünmeden, şu an sizi mükemmel hissettirecek olan şey neyse, onu yapmaya çalışın.
Gerçek tutkularınızı ve amaçlarınızı keşfettikten sonra, geri kalan süreçte gerekli olan her şey kaçamayacağınız, dev bir tsunami dalgası şeklinde hayatınızın ortasına düşecektir.