dummy

Hayatımızın keki: Kokusu, kıvamı, içeriği, tam da olması gerektiği gibi

Hayatımızın keki: Kokusu, kıvamı, içeriği, tam da olması gerektiği gibi

Bu yazı bambaşka bir yazı olacak… Çok beğenilen bir kek tarifi paylaşmak istemiştim aslında siz değerli okurlarımla… Fakat yine elim bir kek tarifini olduğu gibi anlatmaya gitmedi… Şimdi kekimizi tabii ki yapacağız ama hayatımızdan örneklerle… Düz bir keki nasıl “sağlıklı” versiyona dönüştürüyorsak, bu yazı bittiğinde de sizlerden en az bir değişkeni dönüştürmenizi, yani kendi tarifinizde başka bir şey ile değiştirmenizi istiyorum aslında…

dummydummy

Örneğin kırgınlık yerine takdir etmeyi koyabiliriz… Örneğin bildiğimiz beyaz un yerine nasıl kepekli un önereceksem, kıskançlık yerine gördüğü ile mutlu olmayı ve etrafında gözlemlediklerini tüm kalbinle, teşekkürle karşılamayı koymayı önereceğim… Örneğin kepekli un yerine gluten içermeyen un koyabiliyorsak, içimizde kopan hırs fırtınaları yerine affetmeyi de koyabiliriz değil mi?

Hayatımızın keki: Kokusu, kıvamı, içeriği, tam da olması gerektiği gibiHayatımızın keki: Kokusu, kıvamı, içeriği, tam da olması gerektiği gibi

Şimdi tarifimize başlıyoruz. Son derece sağlıklı bir kek yapacağız. Öncelikle yapmamız gereken bir kaba 3 adet yumurta kırmak ve çok ama çok güzel bir şekilde karıştırmak… Burası oldukça önemli; geçiştirmeden, oldu bittiye getirmeden, sindire sindire ve sabırla olmalı… Bunu yapmakta ne var diyeceksiniz ama öyle değil… Bu çoğumuzun atladığı bir nokta detaylara, başlangıçlara ve hayatımızı yaşadıkça “kolay” olarak etiketleyiverdiklerimize “yeterli” özeni göstermiyoruz… İşte burada “nasıl olsalarımız” var… Bu basamakta değiştiriyoruz; nasıl olsa yanımızda olacaklarına inandıklarımıza daha yakından bakacağız artık, özen koyduk nasıl olsalarımızın yerine…

Şimdi yumurtalarımız iyice karıştı, sıra şekerde. 1 su bardağı şeker ekleyeceğiz… Önerim 2 muz rendelemek, 1 şeftali rendelemek veya 2 kaşık keçiboynuzu özü (şeker katılmamış öz) eklemek olacak. Yani şeker kullanmak yerine “şekere” benzer biraz tat verecek olanları katıyoruz… Burada püf noktamız ise yumurtanın hemen üzerine eklediğimiz tarçınımız… Hem muhteşem bir koku veriyor hem de tadını eşsiz kılıyor… Bu basamak çok önemli, yumurtamız ile “ilk” defa karışacak olan bu eklenti, çok güzel birleşmeli… Yani içeriğe iyice yedirilmeli… Yani hayatımıza neyi alıyorsak burada değiştireceğimiz onu “ya tam almamız” veya “almamamız”; alır gibi yaptığımızda aynı kekimiz için olacağı üzere “olmuyor”… Biz ne kadar çabalasak da o özümüze karışmadıkça hayatımıza da karışamıyor…

Sonraki aşama 1 su bardağı yağ… Zeytinyağı veya ayçiçek yağı olabilir ya da farklı bir yağ… Ama bu basamak olmazsa olmaz. Değişebilmesi mümkün değil… Yağ olmasın dersek biraz azaltabiliriz fakat “tamamen çıkartmak mümkün değil”… Bir düşünelim hayatımızda neye benziyor? Kendimize değil mi? İstesek de istemesek de ayrılamayacağımız tek şey bedenimize belki nasıl bir insan olduğumuza… Olduğu gibi kabul vermemiz gerekenlere; kendimize. Hadi gelin “kabul veremediğimiz” her şeyimizin yerine “kendi kendimizi olduğumuz gibi” kabul edebilmeyi koyalım…

Unu eklemeye geçmeden önce kekimizin içeriğini oluşturacağız. Kimilerimiz yulaf ekleyebilir, bazılarımız çikolata rendeleyebilir, limon kabuğu, portakal kabuğu, badem, fındık, fıstık, ceviz, Hindistan cevizi, kakao gibi birçok farklı seçenek var… İşte burası bizim zevkimize kalmış… Hayatımız gibi. Her seçimimiz “bizim kekimizin” bir parçası… Başka biri gelip de bizim “istemediğimiz” cevizi içeriğe ekleyemez. Dışarıdan bizim kekimize müdahale edemez… O zaman değiştirelim ben bunu istememiştim dediklerimizi, hayatımızda ne geliyorsa “bize” dair… Dışarıda ayrı bir güç yok, kekimizin “içinde” ne varsa biz istedik değil mi?

Son basamak unumuzu eklemek… Bu tüm tarifi etkileyecek. Normal un, kepek unu… Akışkan – katı bir kıvama kadar ekliyor (ve 2 paket kabartma tozumuzu unutmuyoruz) ve karıştırmaya devam ediyoruz. Kekimiz fırına verilmeye hazır. Kalıbımıza alıp 175 derecede yaklaşık 30-45 dakika pişiyoruz… Bu basamak bize neyi gösteriyor, bazen ne olursa olsun geçmişe bakmadan devam etmek gerektiğini… Az şekerli belki çok tarçınlı belki evde sadece fındık kaldığı için tek bir çeşitlemeye sahip ama yine de artık yola çıkıldı… Unu ekleyip keki bitirmek, yapmak, gerçekleştirmek gerekiyor… Burada pişmanlıkları “geri döndüremeyeceklerimizi” bırakıyoruz ve yolumuza devam ediyoruz… İyisi ve kötüsüyle… Oluruyla… Geldiği gibi…

Bugün bu “tarifimde” bana eşlik eden sen… İyi ki buradasın, iyi ki varsın… İyi ki orada beni okuyorsun. Hala gülümsemekte olduğunu biliyorum… İyi ki kalbin bu kadar kocaman… Şimdiden afiyet olsun…

 

İlginizi çekebilir: Yeniden yaşamak mümkün olsaydı hakkımızı nasıl kullanırdık?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp