Hayatımızın içindeki üç katman: Uyanma, uyuma ve düş görme

Kalbinde bir alev yanıyor. Bedenin bu alevin çevresinde bir ışık sadece” – Osho

Dünya üzerinde var olan öğretileri incelediğinizde tüm ritüellerin güneşin doğması ile birlikte başladığına şahit olacaksınız. Çünkü sabahın ilk saatleri, göğe yükselen güneşle birlikte yükselen enerjinin dalgalarına hizmet eder. Eğer ki gün içinde bir ritüeliniz varsa, bunu sabahın ilk ışıklarında, enerjinin henüz çok yoğun olduğu anda yapmanız önerilir, çünkü bu dalgada var olmak daha kolaydır.

Eğer ki gün içinde bir ritüeliniz varsa, bunu sabahın ilk ışıklarında, enerjinin henüz çok yoğun olduğu anda yapmanız önerilir

Öğleden sonraları ise zordur, çünkü hayat tüm karmaşıklığıyla birlikte çalkalanmaya başlar. Birkaç gün üst üste (şehir yaşamında ne kadar zor olsa da, yarım saat erken kalkmanın size neler kazandırdığını deneyimleyince aslında zorluğun sadece zihin kalıplarınızda yer aldığını fark edeceksiniz) erken vakitte uyandığınızda, doğa ile, doğanın sessizliği ve uyanışına şahit olmanın verdiği huzurla, bugün yarının devamlılığını getirecektir.

Eski öğretilerden yoga ve tantra insan aklını üçe ayırır; uyanma, uyuma, düş görme. Peki ya biz hayatımızın içerisinde bu üç katmanın en çok hangisindeyiz? Günün o karmaşık enerjisinde bir oraya bir buraya koştururken, durup da kendine uzaktan bakabiliyor musun hiç? Belki arada sırada? Sonra yine koşuşturmaya devam…

Eski öğretilerden yoga ve tantra insan aklını üçe ayırır; uyanma, uyuma, düş görme.

Mesela dün başından bir olay geçti. Düşün şimdi; Bu olay karşısında uyuyor muydun? Uyanıyor muydun? Yoksa düşte miydin? Nasıl tepki verdin? Neden? Sonrasında ne oldu? Eğer böyle bir tepki vermeseydin, başka nasıl bir davranış geliştirebilirdin? Hayatın akışında sürüklenirken fark edebiliyor musun? Hayır. O yüzden durup kendine sürekli sor. Soru sorarak zihnini eğitebilirsin ancak. Soru sorarak ona bir görev veriyorsun ve sana cevap vermek için uyanık. Bırak zihnin seni programlanmış şekilde yönetmesin, sen zihnini yönet. Ona görevler ver, gün içinde küçük görevlerle bir deney yap kendi üzerinde. En iyi öğretmenin sensin. Deneyimledikçe görevlerinin boyutları da değişecektir. Kim bilir, belki bu yol seni bambaşka yollarla buluşturacaktır.

İnsan bedeni, insan aklı uyur. Uyanır. Düş görür. Ancak bilincin uyumaz. Bilincin bir enerjidir ve zaten hep vardı. Var olmak için bir desteğe ihtiyaç duymaz. Derin bir nefes al, ver. Sonra tekrar. Nefesin o koskocaman, o katı vücudunu nasıl hareket ettirdiğini hisset. Bir süre daha buna devam ettiğinde göğüs kafesinde gümbürdeyen kalbinin sesi ve belki bedeninin hareketine olan katkısını göreceksin. İşte gün içindeki koşturmaca halinde fark etmediğin bu eylemler vücudunda olmaya devam ediyor. Senin içinde, seninle birlikte… Ya fark etmediklerimiz sadece bunlarla sınırlı değilse? Ki değil. Kendi sınırlarının dışında dolaşmaya çık bugün. Yarın. Hep.

 

İlginizi çekebilir: Zihnin bir yere koşarken sen bunun neresindesin? 

Şebnem Pınar
Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken ... Devam