Tesadüf, çok basit bir kelimedir. Kısadır, tek bir seferde söyleniverir. Peki anlamı da bu kadar basit midir? Hayatımızda, sadece bir günümüzü düşündüğümüzde, karşımıza çıkan insanlar, evrenden bize ulaştırılan mesajlar, duyabildiklerimiz, belki kaçırdığımız bir otobüs, belki son anda çaldığını duyduğumuz bir telefona cevap verebilmek, belki bir iş görüşmesine tekrar tekrar saatini ayarlasanız da gidemiyor olmak, belki sevdiğinizle aranıza sizden kaynaklı kocaman engeller koymak…
İşte bu küçük ayrıntıların hepsinde tesadüf ile tesadüf ederiz… Örneğin bir telefon beklemekteyiz, şartlar şarjımızın bitmesini gerektirdi, bulunduğumuz ortamda sadece oturacağınız yere uzak prizler var ve siz telefonunuzu şarj etmek için bıraktınız. Ve öyle bir an geldi ki o telefonun çalacağını tahmin ettiniz. Yerinizden kalktınız yanına vardığınızda belki de son kez karşıdaki sesinizi duyacağı umuduyla çaldırmaya devam etti. Ve eğer o an orada omasaydınız size ve hattın diğer ucundaki kişiye ait bir hikaye olmayacaktı…
Hemen farklı bir örnek verelim, hayatınızda öyle bir an geldi ki, en çok görmek istediğiniz şehir olan Buenos Aires’e seyahat ettiniz. Bu seyahatte yalnız kaldınız, kendinizle baş başa olmayı çok daha derinden deneyimlediniz, ne istediğinizi, nereye gitmekte olduğunuzu gözlemlediniz ve Arjantin kadar Güney Amerika’nın güzel ülkeleri Şili ve Uruguay’da da zaman geçirdiniz. Fakat evrenden hoş bir mesaj, yani 15 yıl önce birlikte olduğunuz bir arkadaşınız can-ım Buenos Aires şehrindeyken ve siz tek başınıza oldukça hasta bir durumdayken size bir mesaj gönderdi… Ve bu mesajın sonunda siz aradığınız sevgiyi ve sevgiliyi buldunuz… Sanki sesinizi duymuş gibi sanki o anki ihtiyacınızı görmüş gibi size ulaştı, iyileşmenize uzaktan da olsa yardımcı oldu…
Tabi ki bu kadarla da bitmiyor… Çok sevdiğiniz eşiniz ile aranızda anlamadığınız bir kopukluk oluştu. Evde huzur bulamaz oldunuz, aranızdaki uçurum giderek büyüdü. Sonra siz bir küçük çanta alıp biraz kendinize gelmek olaylara dışarıdan bakabilmek üzere sevgili yuvanızı birkaç günlüğüne bıraktınız. Ve bir sabah daha henüz güneş bile doğmamışken birden “uyandınız”. Bu öyle bir uyanış oldu ki gözlerinizi sadece “onu mutlaka şu anda şimdi görmeliyim” diye açtınız. Hiç düşünmeden arabanıza atladınız ve yuvanıza gittiniz… Hayatınızın yönünü değiştiren bir manzara ile karşılaştınız. Yıllar boyunca gördüklerinizi unutmaya çalıştınız. Yıllar boyunca içinizi yaktı o “an”. Ama işte o an tesadüfe tesadüf ettiniz… Siz yaşadıkça o “uyanma” hissini hatırladınız. Bir gücün nasıl elleriyle sizi oraya itiverdiğini, nasıl böyle bir “an” ile denk gelebildiğinize şaşıp da kaldınız…
Belki de hikayelerin hepsi bu kadar hüzünlü değildir. Şuradan da başlayabiliriz, henüz 18 yaşınızdayken, o yazı evde geçirmek istemediniz. Yaz okuluna kalıp çalışıp kendi paramı kazanmalıyım dediniz. Ve bir akşam siz her şeyden birazdan olacaklardan tamamen habersizken, aynı yere bir kişi daha geldi. Öylece kaldınız, çünkü o anda yani baktığınız anda “aşk” oldunuz. Konuşmadan, bilmeden, kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, yaşını, köklerini, sesini ve hatta kokusunu. Ama işte o “an” aşk ile tesadüf ettiniz… Veya o sizinle tesadüf etti, sonra ne mi olur, bu hikaye yaklaşık sekiz yıl sürer… Bir tesadüfün birçok tesadüfe gebe olduğunu anlatır kader bizlere değil mi?
Çok istediğiniz bir eğitim için uygun olan sadece “üç” yerden bir tanesine kabul edildiniz. Ve öyle bir “tesadüf” ile haberiniz oldu bu uygulamadan. Aynı gün boyunca “geç kalmanız” veya gidememeniz için birçok şey gerçekleşti. Ama içinizden bir ses ısrarla size yetişebileceğinizi söyledi ve iptal etmediniz. Ve sadece beklediniz. Öyle bir haber aldınız ki son “yarım saate” kaldınız yetişebilmek adına. Metroda koştunuz, sokakta koştunuz ve koştunuz. İşte tam saat akşam altıda yetişebildiniz… Ve öyle bir 1 saat geçirdiniz ki, hayatınıza adeta “gözle görülmez bir dokunuş” yansıdı.. Peki sizce tesadüf ile tesadüf edebildiniz mi? Yani metronun gecikmesinden, bilet almak için kaptırdığınız paralarınızdan, yanınızdaki son bozuk paranızı kullanmış olmanızın şanssızlığından, eğer o haberi 15 dakika daha geç alsaydınız yetişemeyecek olmanıza kadar tüm bu olasılıkları topladığınızda geriye ne kalıyor?
Hayatlarımız aslında akışta hiç dikkat etmediğimiz binlerce “sihirle” yani tesadüf ile doludur. Peki bizler bu karşılaşmaların, bir gün içerisinde “yapabildiğimiz” veya “yapamadığımız” kavramlara ya da bizim dışımızda gelişen bu muhteşem karşılaşmalara ne kadar değer veriyoruz? Ben hayatımdan sadece yaşadığım birkaç tanesini örnek vermeye çalıştım ki bunlardan çok daha fazlasını sıralayabilirim. Eminim sizler de bu yazımı okuyorsanız ben de aynısını yaşadım diye içinizden geçirdiniz.
İşte hayatımızdaki “tesadüfler” bizler için çizilmiş çizgilerin yön değiştirdiği ve hatta yönleri belirleyenler olarak da nitelendirilebilir. Birçoğumuz “sadece tesadüf” der geçeriz. Fakat daha yakından bakmamız gerekir, çünkü tüm bu karşılaşma olasılıklarının “hazırlanması” çok büyük olasılık değerleri gerektirir. Sadece bir olasılık için bile (örneğin 2 insanın yolda karşılaşması) bir düşünün saatler, mekanlar, akışlar, diğer insanlar ve nedenler ayarlanmalıdır…
Bugün bu yazımda tesadüfe tesadüf etmiş olan sizler, hayatınıza çok çok daha yakından bakmanızı diliyorum. Size “konuşan” tesadüflerinize, yaşadıklarınıza, yolunuza çıkanlara ve “nasıl karşılaştık hiç anlayamadım, ne güzel tesadüf” dediklerinize… Ve unutmayın;
“Kainatta tesadüfe, tesadüf edilmez.” -Sokrates