Öyle anlar olmuştur ki hayatımızda, sanki olaylar üzerindeki kontrolümüz kayboluverir, aslında hiç istemeyiz; örneğin çok sevdiğimiz erkek arkadaşımızdan ayrılmayı veya son derece bağlı olduğumuz son 10 yılımızı verdiğimiz şirketimizden çıkartılmayı veya bir çocuk sahibi olmak için defalarca farklı yöntemlerden yardım almamıza rağmen bir türlü istediğimiz hamileliğin gerçekleşmiyor olmasını… Daha bunun gibi birçok örnek sayabiliriz, işte bu anlarda hepimiz demişizdir “neden bunlar benim başıma geliyor, neden kontrol edemiyorum, neden istediklerim gerçekleşmiyor…”
Sorularımıza aslında sevgili evren bir şekilde cevap vermektedir. “Nasıl?” diye soracaksınız, her durumdan her kişiden ve aslında her karşılaştığımız belki tesadüf diye nitelendirdiğimiz durumdan. Evet kayıplara uğrayabiliyoruz veya bazen kazandığımız için seviniyoruz; örneğin bir gecede milyonlar kazananlara şahit oluyoruz çekilişlerden sonraki gazete haberleri ise o kişinin intihar ettiğini yazıyor…
Aslında sevgili evrenin bize getirdiklerini sadece kendi bakış açımıza göre yorumlamaktayız; gerçekte neye ve kime göre “gerçek iyi” veya “gerçek kötü” tanımları? Bu örneklerde de gördüğümüz üzere, kendimiz için bugün çok sevindiğimiz bir olay daha sonra hiç ummadığımız şekilde kapkaranlık bir döneme sebep oluyor, veya bugün kaybettiğimize üzüldüğümüz bizi terk eden sevgilimiz, ve hiç ummadığımız bir anda bambaşka tecrübeler edinmek üzere çok daha farklı bir kişi ile karşılaşabiliyoruz bu “kötü” diye nitelendirdiğimiz terk edilişin ardından… Bu durumda gerçek “kötü” ne olur?
İşte tüm bu sorularımıza, sevgili evrenin gözünden sizinle birlikte bakalım istiyorum bu yazımda, yeniden yorumlayalım ve biraz da bildiklerimizi ve yargılarımızı bir kenara koyalım. Şöyle başlayalım isterseniz, soralım: “sevgili evren bize ne anlatmak istiyorsun senin derdin nedir, bizim neyi görmemiz ve neyi anlamamız gerekiyor?”
Ve izin verelim sevgili evren en güzel ve en kendince yöntemleriyle cevaplasın…
Bu cevaplara ben biraz da olsa sevgili Sezaver Seçki’nin değerli eseri Kaderimize Yön Veren Evren Yasaları ile ulaştım, umuyorum biraz olsun sizin sorularınıza da cevap olacak ve arayışlarınızda yolunuzu aydınlatacaktır…
Denge Yasası (Zıt Kutuplar Yasası)
“Sorun yaşadığınız her olayın ardında abartılı bir bakış açısı vardır. Bu bakış açısını bulmak sorunu çözmenin ilk adımıdır. Dolayısıyla sorunlar iyidir! Çünkü size neyi dengelenemiz gerektiğini gösterir…“
Denge yasası, bize yaptığımız herhangi bir şeyi fazla abartarak ya da çok azaltarak yapabileceğimizi, ancak uç noktalardaki her davranışın dengeyi bozacağını ve hem kendimize hem de evrene zarar vereceğini anlatır.
Herhangi bir olumlu özelliğe ulaşmak istediğimizde, bu isteğimizin değeri ölçüsünde, eşzamanlı olarak sistemde bu özelliğin zıttının da var olacağını hatırlatır. Çünkü olumsuzu bilmeden olumluyu anlama şansımız yoktur. Denge ve dengesizlik konusunun da tüm zıt kutuplar gibi birbirini tamamlayan bir bütün olduğunu, biri olmadan diğerinin de olamayacağını anlatır.
Hiçbir özelliğimiz diğerinden iyi ya da kötü değildir. O nedenle utanç, öfke, kıskançlık, suçluluk vb. insanı duyguları yok edemeyiz. Ancak onları reddetmemiz yerine kabul edebilir ve böylece yaradılışımıza dürüst olmayı tercih edebiliriz. Bunu başardığımızda ise “eylemlerimizi seçmek” şansı yine bize verilmiştir.
Yargısızlık Yasası
“Başkalarına verdiğiniz tavsiyelere dikkat edin. Onlara ihtiyacı olan siz olabilirsiniz (!) eleştirileriniz de öyle… Tavsiyeleriniz ve eleştirileriniz size, sizinle ilgili çok şey söyleyebilir…“
Yüksek ideallere sahip olanların, kendilerini ve başkalarını da yargılama eğiliminde olanların, çocukluklarında aldıkları eleştiri ve suçlamaları içselleştirenlerin acilen uyumlanması gereken bu yasa, kendisine uyumlanıldığı zaman yetersizlik korkusunun enerjisinin yok olacağını söyler bizlere.
Bu yasa, yargılayıcı ve sürekli eleştirel davrananların önce kendilerini, sonra da başkalarını oldukları gibi kabul etmelerinin önemini anlatır. Yalnızca olumlu yanlarımızı değil, olumsuz yanlarımızı da bir bütün olarak kabullenmemizin ilişkileri rahatlatacağını vurgular.
Mevlana’nın muhteşem sözü bize bu yasayı daha derinden anlatır: “İnsanlardan gördüğün iyilik de zulüm de senin huyundur, sen kendini onların aynasında seyredersin.”
Yargısızlık yasası bizlere “suçlama” konusunda yeniden düşünmeyi önerir, kendimizi veya başkalarını yargılamak aslında tamamiyle görece bir kavramdır. Oysa hayat deneyimlerimizde suç veya suçlu yoktur; sadece deneyimlemek, öğrenmek ve gelişmek vardır.
Beklenti = Çekim Yasası
“İstemediklerinize değil, istediklerinize odaklanın (!) ve geleceğine inanarak sükunet ile bekleyin… Endişeyle beklemek enerji akışını sıkıştırır, istediğinizin olmasını zorlaştırır…”
Bu yasa, enerjinin düşünceyi izlediğini, hayal edebildiğimiz yere kadar gidebileceğimizi, beklediğimiz, inandığımız şeylerin deneyimlerimizi yarattığını anlatır. Her şey imkansız gibi görünürken bile beklentilerimizi değiştirmediğimizde mucizevi değişikliklerin olabileceğini hatırlatır.
Bu anlamda bu yasa kuantum fizik teoremi ile de ilişkilidir. Her şeyin ve her düşüncenin bir enerji olduğuna, zihnimizin enerjiyi somutlaştırma gücüne dikkat çeker. Bu noktada, istemediğimiz şeyleri vurguladıkça, sistem istiyoruz gibi algılıyor diyebiliriz. Zihnimizde ise, istemediklerimize odaklandıkça, olmayan bir düğmeye basıp durmuş gibi oluyoruz. Dolayısıyla evren, ya çalışmıyor veya tersine çalışıyor.
Örneğin; günlük hayatınızda “neden olmuyor” yerine “neden olmasın” şeklinde olumlu mesajları daha çok tercih edebilirsiniz.
İşte inanarak ve sükunet ile beklediğimiz isteklerimizin olacağını en sade anlatan formül “Düş + Zaman = Gerçeklik” formülüdür.
Şimdiki An Yasası
Bu yasa geçmişle ilgili pişmanlıklara veya gelecekle ilgili endişelere gereğinden fazla kapılmamamız hakkındadır.
Aslında “zaman” kavramı yalnızca zihnimizdedir. Şimdiki an “nefes aldığımız” andır. Geçmiş veya gelecek sadece hayalden ibarettir. Geçmiş deneyimlerimizin bizim için en güzel faydası onlardan çıkardığımız dersler olabilir. Gelecekte ise tek yapabileceğimiz bu derslerden arınmış olmayı hedeflemektir. Tek gerçek an ise “şu andır”.
Örneğin, geçmişte söylediğimiz bir şeyden pişmanlık duyduğumuz bir an’ı, sanki “şimdi” oluyormuş gibi yaşarız. Bu pişmanlığın yoğunluğu o an’ı bugün de sık sık yaşatmamıza sebep olur. Sonuçta, o sıkıntıları “canlı” tuttuğumuz için, daha da büyürler. Sonrada aslında şu an’da yaşamakta olan ilişkilerimizi ve bakış açımızı etkilerler.
Bu yüzden, bu yasa bize, gerçekleri “en saf” haliyle görmemiz gerektiğini hatırlatır. Böylece yaşananları çarpıtmadan, kişisel olarak algılamadan ve yorum/yargı katmadan değerlendirebiliriz. Bu yüzden, an be an yaşarken çıkabilecek sorunları adım adım ele almak geçmiş ve gelecek kaygısından bağımsız bir bakış açısı ile yaklaşmak duygu ve düşüncelerimizi dolayısı ile şimdimizi dönüştürebilir.
Sevgi Yasası – Özsevgi Yasası
Bu yasa bizlere, sürekli suçlama halinde olmak, kendini veya başkasını affedememek halinde olanlarımız için özellikle, hepimizin her zaman içinde bulunduğumuz şartlarda o günkü aklımız/bilincimiz/farkındalığımız ile yapabildiğimizin en iyisini yaptığımızı hatırlatır.
Aslında tüm bu akışta “özsevgi” yani öncelikle kendimizi sevmek yetisinin ne denli önemli olduğunu da vurgular. Sevgi enerjisi, dünyadaki en güzel en büyük enerjilerdendir ve bu yasa aslında tüm diğer yasaların da temelini oluşturur ve onları da kapsar.
Dünya üzerinde belki de, şefkatimize en muhtaç düşmanımız yine kendimiziz. Bu yüzden koşulsuz sevgiyi yaşamak isteyip de yaşayamadıkları için suçluluk duyanların, verdikleri sevgiye nasıl karşılık aldıklarına bakmaları önerilir.
Koşulsuz sevgi, kendimizi ve başkalarını oldukları gibi sevmeyi, hem kendinin hem de diğerlerinin özüne ve ruhsal yolculuklarına saygı duymayı gerektirir. Böyle bir sevgi, yüksek benliğimizle derinden bağlantıda olmamızı ve Bütün’ü ve hatta Tanrı’yı onun parçası olduğumuzu hissetmemizi sağlar.
Sevgi simyadır, insanları değiştirir, dönüştürür, iyileştirir. Sevgi anlayıştır, bilgidir, değişime açık olmaktır, ilgilenmektir, dengeli olmaktır, sorumluluk hissetmektir, desteklemektir, çabadır, risk almaktır, zamanlamadır, cesaret göstermektir, sabırlı olmaktır, sürece, sisteme, kendine, diğerlerine güvenmektir ve an’da olmaktır.